Ayşe Boztaş

Ayşe Boztaş

Türk mutfağında makarna

Türk mutfağında makarna

Tarihi çok uzun zamanlara dayanan makarna sofraların vazgeçilmez lezzetidir. Kolay hazırlanabiliyor olması, isteğe bağlı pek çok sosla tatlandırılabiliyor olması, karın doyurucu bir besin olması, karbonhidrat ve B vitamini bakımından zengin olması makarnanın sofralarda tercih edilme nedenlerinden yalnızca birkaçı.

Anadolu’nun zengin bir tahıl ambarı oluşu ve bu ambarı dolduran tahılların başında buğdayın gelmesi makarna çeşitlerinin soframıza geliş nedenini açıklar nitelikte.

Asırlardan günümüze gelen bu lezzetin adı sık sık İtalyanlarla anılsa da zengin Türk Mutfağı da bu lezzetten mahrum kalmamıştır. Zira sofralarımızı süsleyen erişte ve mantı Türklere özgü makarna çeşitleri arasında yerini almıştır.

Türklere özgü makarna çeşitleri dediğimiz zaman Erişte ve mantıyı ayıramayız tabi ama ben bugün sizlere yalnızca erişteden bahsetmekle yetineceğim. Bir Anadolu makarnası olan erişte sofralarımızda bazen bir çorba olarak bazen bir ana yemek olarak bazen de et yemeklerinin yanında garnitür olarak yerini alır. Dört gıda maddesinden un. tuz , yumurta ve suyun bir araya gelmesiyle yapılan erişteye kaliteyi artırmak için irmik besleyici değerini ve lezzetini artırmak için süt de konulduğu oluyor. Erişte yapmak için en uygun olan un sert durum buğdayından elde edilen ekstra undur ancak ev mutfağında ekmeklik undan da yapıldığı oluyor.

Eriştenin ıspanak püresi, domates ve pancar suyu gibi besinlerle çeşitlendirilebiliyor olması hem görünüm açısından hem de lezzet açısından sofralarımız için iyi bir seçenektir. Peki bu lezzetli seçenek sofralarımıza gelmeden önce hangi aşamalardan geçiyor? Öncelikle hamurun elenip tüm malzemeleriyle birlikte yoğurulmasıyla başlayan işlem hamurun bir süre dinlendirilip yufka şeklinde açılmasıyla ve açılan yufkanın saç üzerinde ya da bir örtü üzerinde biraz kuruyuncaya kadar bekletilmesiyle devam ediyor daha sonra biraz kuruyan yufkanın bantlar halinde ayrılıp 3-4 mm incelikle kesilmesiyle erişte nihayet son halini alıyor ve kurutulmaya bırakılıyor. Kurutma işlemi gölge bir yerde temiz bir bez üzerinde olmalı zira eğer erişteler güneş gören bir yerde kurutulursa B vitamini kaybı meydana gelir. Kuruyan erişteler pişirilmek üzere tencerelerde yerini alırken dikkat etmemiz gereken şey erişteyi nasıl pişirmemiz gerektiği. Ne evde yaptığınız eriştenin suyunu ne de marketten aldığınız makarnanın haşlama suyunu dökün çünkü yemek içeresinde kullanmak yerine lavaboya dökülen haşlamasuları vitamin kaybına neden olur. İşte tam da bu yüzden ev mutfağında erişte yapılırken suya salınarak haşlama değilde suyunu çektirerek pişirme tercih edilir. Pişirme işleminden sonra ister soslayarak ister sade hali ile servis edilebilir.

En başında da söylediğim gibi makarnanın adı sık sık İtalyanlarla anılsa da hem Türkler hem de pek çok millet makarnayı asırlardan bu yana severek tüketiyor. Bu lezzetin adı yalnızca sofralarda değil bundan yıllar önce edebiyat sahalarında da anıldı. Neden mi dersiniz? Çünkü Kont Francesco de Lemene‘ninMakarna undan doğdu satırlarıyla başlayan şiiri tam da bu lezzeti konu alıyor. Makarna üzerine siz de bir şiir yazar mısınız bilmiyorum ama sofralarınızı lezzetli makarnalarla bir şiir gibi süsleyebileceğinizi biliyorum. Lezzetli bir yazı olması dileğiyle … Sevgiyle kalın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Ayşe Boztaş Arşivi