Süleyman Küçük

Süleyman Küçük

TÜM BAĞLAR KOPARKEN

TÜM BAĞLAR KOPARKEN

Maruz kaldığımız corona virüsü musibeti geçen 5 aylık zaman diliminde insanlar arasında kendisi ile ilgili olan bağ hariç neredeyse diğer tüm bağları kopardı.

Tüm bağlar henüz kopmadı diyebilecekler için tamamen kopmadı ise de kopacak kadar zayıfladı ve zedelendi.

Yakın uzak çevremizdeki var olan sohbetler eskiden olduğu gibi derinlemesine değil artık.

Para kazanmaya ayarlı menfaat üzerine kurulu dostluklarda bile gözle görünmeyen bir corona ayarı var sanki.

Varlığı işle övündüğümüz menfaatsiz arkadaşlıklar, dostluklar ve kardeşlikler artık mazide kaldı denebilecek hale geldi.

Milletimiz için çok önemli olan akrabalıklar eskisi gibi canlı değil.

Belki de akrabalıktan daha fazla önemsediğimiz komşuluk hukuku da olan bitenden nasibini aldı ve selamsız sabahsız hale geldi.

Bir kaç bayram geçtiği halde virüs daha doğrusu can korkusu ile karşılıklı oturup hal hatır sormadığımız dost ve arkadaşlarımız nedeniyle yalnızlık ekiyoruz.

Biz hala dost ve arkadaşlarımızla bir araya geliyoruz, sohbetler ediyoruz, bayram seyranda, düğünde dernekte buluşuyoruz diyenler arkasına sığındıkları bir karışlık maskelerinin ardından mı gerçek duygularını ifade ettiklerine inanıyorsunuz?

“El ele gönül gönüle” diye Türkçemize yansıyan sohbetin derinliğini ve duyguların zirvesini engelleyen ve adına sosyal mesafe denilen engele takılmayan kim kaldı ki bu ana kadar?

Dost olanları bile maske ve mesafe engeli nedeniyle ilişkileri dışarıdan yapmacık pozlarla gülümseyen insanlara çevirdi hijyen korkusu.

Virüs musibeti öncesindeki yürekten sevmek yerine karşılıklı mesafe içinde eğleşmek moda oluverdi.

İnsanların birbirlerine menfaatsiz duydukları sevgi ve saygı bir an önce ayrılmayı şart kılan bir geçiştirmeye dönüştü.

Dostuna ve arkadaşına olan güven yerini bulunduğu ortamın sıhhi ve hijyenik olup olmadığı endişesine evirildi.

Birbirlerine olan karşılıklı güven üzerine tesis edilerek kurulan maddi ve manevi dostluklar ile karşılıklı insani ilişkiler maalesef kısa süreli olarak içinde bulunulan ayaküstü konuşmalar oluverdi.

Mutlaka içinde bulunulması gerektiğine inanılan toplantılarımıza ise ancak kendinin öne çıkartılması şartı ile yapılır oldu.

Ama bütün bunlara rağmen hala gösterişi bir şekilde maziye olan özlem dile getirilerek elinden kayıp gidenlerin yokluğu hatırlatıldı karşımızdaki muhataplarımıza.

Hâlbuki bizim için özlem duyduğumuz eskiyi bırakmamak ve devam ettirmek daha kolaydı.

Hani şu varlığı ile övünmekten geri durmadığımız dini ve milli hasletlerimiz ile.

 

Ama gelinen noktada geriye dönüp baktığımızda her şeyden önce dini ve milli hasletlerimizin hepsini yolun başında terk ettiğimiz görülüyor.

Virüs konusunda yapılan her türlü uyarıya rağmen menfaatimize geldiğinde evlere hapsolmayı yine menfaatimiz doğrultusunda her türlü yasağı delerek sokaklarda olmayı biz seçmedik mi?

2 günlük karantina kısıtlamasından önceki 2 saatlik serbest zaman süresince bakkal ve marketleri yağmalarcasına dolduranlarda bizler idik.

Dışarıdan bakıldığında terkedilmiş şehirler görüntüsü verilen saatlerde bile polisi zabıtayı atlatabilmek için sokak ve caddeleri gözleyen de bizler idik.

Her şeye rağmen bizim için en iyi sığınak olan evlerimizin bile böyle bir özelliği olmadığını da ispat eden yine bizler olduk.

Ailemiz ve çocuklarımız için bir mektep olması gereken evlerimizi karantina günlerinde aile mahremiyetini ortadan kaldıran edep ve hayâ düşmanı televizyon dizileri ve filmleri ile dolduran da biz olduk.

Ve biz bütün bunlara rağmen güya hala İslam ümmetinin yıkılmayan son kalesiyiz öyle mi?

İnsanın aklına gülmekten daha başka şeyler de geliyor da söyleyemiyor işte.

Bir vatandaşın milletin gözünün içine baka baka yalan söylediğini en son artık kendi birlikte olduğu partilileri bile kabul ettikten sonra bu yalanı sadece “devleti ve milleti kurtarmak için" söylediği yalanını da kabul etmemizi istemeleri üzerine yüzlerine tükürür gibi bakıp gülmekten başka ne yapılabilir ki bu aşamada?

Virüs musibeti henüz ortadan kalkmadı. En azından bu gibilerden 1,5 metreden daha uzak bir şekilde mesafeli dur denildiğini duyar gibi olduk.

Şimdilik bu da yeter bize…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Süleyman Küçük Arşivi