Toplumsal helak
Kur’an-ı Kerim ve Hadisi Şeriflerde bizlere helak olduğu bildirilen kavimler hakkında kısa ve öz olduğu kadar teferruatlı bilgiler verilmesine rağmen Müslümanlar her seferinde okuduklarından gerekli sonucu çıkarmak konusunda aldanmaktadır.
Bu aldanma sonunda Müslümanların ekserisini ümitsizliğe götürmektedir.
Müslümanların son yıllarda iktidarın verdiği rehavetle Müslümanlık olarak zannettiği yaşantılarının gerçekte Modernizm olmasının getirdiği sonuç ulaştıkları her yenilik karşısında daha büyük bir yozlaşma olmuştur.
Bu sebepledir ki Müslümanlar Allah (cc) ın kendileri için belirlediği kimlikten uzaklaştıklarında toplumda her türlü azgınlığın yaygınlaştığı ve bu yaşantılarından vazgeçemedikleri için de hızla yok oluşa doğru sürüklenmektedirler.
Hz. Rasulullah (sav) Peygamber olarak gönderildiği Mekke toplumunu, bizzat yaşantısıyla, örnek toplum haline sokmuş 1440 yıldır yaşatılan sahih sünnetiyle de kendisinden sonra gelecek olan toplumları uyarmış ve çöküşten kurtuluş reçetelerini sıralamıştır.
Bu kurtuluş reçetelerini takip eden kişi ve toplumlar ümitsizlik girdabına düşerek sürüklendikleri toplumsal helakten kurtulurlar, reçeteyi kabul etmeyenler ise tarihte örneği görülen sona bir adım daha yaklaşmış olurlar.
Müslümanlar bugün yaşadıkları ülkenin ve dünyanın meselelerine veya Müslümanların genel durumlarına göz atıp baktıkça cadı kazanı gibi kaynayan dünya siyaseti ile yerli fesat makinelerinin ürettiği Müslümanları sahih İslam inancından etmeye yönelik ahlaksızlıklar sebebiyle ümitsizliğe kapılınca sömürgeci siyonist emperyalistlerin iştahları daha da kabarmaktadır.
Müslümanların meseleleri için çözüm ürettiğini iddia edenlerin ekonomik konular ortaya çıktığında meselelerin gerçek yüzünü açıkça göremedikleri için de Müslümanlar arası ekonomik ve sosyal ilişkiler pamuk ipliği gibi koptu kopacak bir pozisyona ulaşmıştır.
Müslümanlar arası ekonomik ilişkiler güvendikleri inandıkları ve oy verdikleri siyaset kurumunun bekledikleri çözümü getirememesi nedeniyle patlama noktasına gelmiş, aralarında geçerli olan birçok değerleri erozyona uğramış, aralarındaki güven bunalımının artması nedeniyle sıkıntıları tavan yapmış olanlar ise ahtapotları kıskandıracak bir iştah kabarması sonucunda aralarında ilk düşen kişiyi canlı canlı yeme çılgınlığına hazırlanmış durumdadırlar.
Görünüşte tam kapasite çalışan politik dünyanın acımasız ve tavizsiz zalimlerinin İslam dünyasının mal varlığını gasp etmiş olmalarını bir dünya gerçeği olarak kabul etmek suretiyle bir yılgınlık, bir teslimiyet içine düşürülen Müslümanların dünya gerçeğini yeniden tanımlamak gibi bir mecburiyetleri vardır.
Ancak böylelikle bir illüzyon veya algı yönetimi ile kendilerine gösterilen halden sıyrılıp, Kur’an ve sahih Hadislerde belirtilen tarihi gerçeklerden ders alıp toparlanma imkanı bulabilirler.
Aksi durumda İslam dışı odakların öldürme robotu haline getirdikleri teröristlerin örgütleri fitnelerine devam edecek, sonunda kendileri de öldürülmüş olsa bile Müslümanlara kurulan fasit daire işlevini yerine getirmiş olacaktır.
Hâlbuki Müslümanlar Kur’an-ı Kerim ve Sahih Sünnete uyarak tıpkı Medine toplumu gibi dönüşümlerini gerçekleştirebilseler dünyanın pek çok yerinde geleceğe dönük umutları yok olmuş, Müslüman kardeşlerinden hiçbir beklentileri kalmayan kardeşlerini de kendileri ile birlikte helakten kurtarabileceklerdir.
Kur’an-ı Kerim ve Sahih Hadislerde ifade edilen Firavunları, Nemrutları ve Ebu Cehilleri kıskandıracak ölçüde şeytani örgütlenmeler içerisinde olanlar efendileri tarafından kendilerine verilen emri ve direktifleri hiçbir şekilde aksatmadan ve hatta ölümüne gerçekleştiriyorlarken Müslümanların Kur’an Ayetleri ve Sahih Hadisler ile kendilerine yüklenen sorumlulukları hafife almaları helaklerini çabuklaştırmadan başka bir sonuç doğurmayacaktır.
İster siyasi isterse de ekonomik tercihleri sebebiyle içine düştükleri zor durumlardan Rasulullah’ın (sav) dilinden bize ulaşan kurtuluş reçetelerini uygulayarak çıkmak Müslümanların nihai hedefleri olmalıdır.
Geçmiş kavimlerde de bu tür yaşantılar mevcuttu ve bunların izalesi bu aşamada bizim gücümüz aşar gibi insanları yılgınlık içine düşüren bir düşüncenin başlangıçta toplumların çöküş nedenleri, sonunda da helak edildikleri bildirilen toplumların yok edilme nedenleri olduğu gerçeği hiçbir zaman unutulmamalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.