Tehlikeyi haber vermek
İnsanlara genellikle gerek kendi hayatlarında gerekse de ülkelerindeki olup biten olayları ve bu olayları kotaran kişileri hikâyeler yoluyla anlatmak çoğunlukla yüzüne karşı her şeyi anlatmaktan daha faydalı olduğu için geçmiş büyüklerimizin eserlerinde bu yolu tercih ettiklerini görüyoruz.
Bu yolu takip ederek biz de bir hikâye ile başlayalım söze:
Filler her ne kadar bizim ülkemizde yaşamadığı için bizzat görerek yakinen tanımadığımız hayvanlar olsa da hepimiz az çok onlar hakkında bilgi sahibi olmuşuzdur.
Fillerin yaşadıkları arazi ne kadar geniş olursa olsun beslendikleri alandan su içtikleri alana her gün aynı yoldan gidip gelirler ve kendilerinden sonra gelen nesle de bu bilgilerini aktardıkları için belki de on yıllarca yolları hiç değişmez.
Fil avcıları fillerin bu özelliklerini bildikleri için onların geçeceği yolu derince kazar ve üzerini ince bir tabakayla örterler ve sürünün içinden bir filin kazılan o çukura düşmesini sağlarlar.
Fil avcıları siyah elbiseler içerisinde, yüzleri maskeli olarak gelir, çukurda çırpınan filleri kırbaçlarla uzun demirlerle döverler. Birkaç gün hiç yiyecek vermezler ve filleri aç bırakırlar.
Birkaç gün sonra aynı avcılar, beyaz elbiseler içerisinde, filin sevdiği yiyeceklerle gelirler ve filin karnını doyururlar hortumunu, yüzünü gözünü okşarlar.
Ertesi gün aynı avcılar, yine siyah elbiseler içerisinde, yüzleri maskeli olarak gelip filleri yine kırbaçla ve uzun demirlerle dövmeye başlarlar ve birkaç gün yine aç bırakırlar. Sonra yine beyaz elbiselerle fillerin karnını doyururlar. Bu böyle, filleri kendilerine alıştırana kadar sürüp gider.
Avcılar bu yolla filleri kendilerine alıştırdıktan sonra çukurun önünü kazarak filleri oradan çıkarırlar, Filler ise hayatlarını kurtaran beyaz elbiseli adamlara güvenir bağlanırlar ve her dediklerini yaparlar. Avcılar da filleri ölünceye kadar işlerinde kullanırlar.
Bu oyun insanlar tarafından aldatılan fillerin kendilerinden sonraki nesile aktaramadıkları bu tecrübe veya tecrübesizlik nedeniyle yüzyıllarıdır başta Afrika olmak üzere fillerin yaşadığı her coğrafya da sürüp gider.
Tıpkı fillere oyun oynayan beyaz ve siyah elbiseli adamların bizim memleketimizde insanlarımız oynadıkları oyunun sürüp gittiği gibi.
Mübarek Ramazan günü ne oyunu derseniz size ilk elde 2 oyun söyleyebiliriz:
On yıllardır sürüp giden ilk oyun Ramazan Ayı üstüne oynanan oyundur.
Ramazan Ayı şu gün başlıyor veya bu gün başlamıyor dan tutun iftar ve sahur vakitlerinin nasıl tespit edileceğine kadar sürüp giden tartışmaların ne amaçla yapıldığını ve sürdürüldüğünü düşünüyorsunuz.,
Ya da her Ramazan başlangıcında sakızın orucu bozup bozmadığından başlayarak Teravih Namazının nasıl eda edileceğine kadar yapılan tartışmalara ne dersiniz?
Bunlar işin biraz olsun dini kılıf ile yapılanlarıdır.
İşin dünyevi yani maddi ve mali tarafına gelenler ise daha vahim.
Özellikle bu yıl Ramazan Ayı’nın yerel seçimden hemen sonraya, özellikle de iptal edilen İstanbul Belediye Başkanlığı seçiminin yenilenmesinin öncesine rast gelmesi ile milletimiz içte siyaset bezirgânlarının dışta ise küresel para baronlarının elinde oyuncak olmuş görünmektedirler.
Öylesine bir açmaz içine düşürüldük ki Kur’an ayı Ramazan da rakiplerimizi siyaseten alt etmek için karşılıklı ayetler yazmaktan çekinmiyoruz.
Kardeşliğimizin en üst seviyede olması gereken Ramazan günlerinde siyaseten bizimle birlik olmayan yardım kuruluşlarına bırak yardım etmeyi selam bile vermiyoruz.
Özerk Uygur bölgesi başta olmak üzere alenen zulüm gören Müslümanların yaşadığı bölgelerden haberdar olmak bir tarafa en yakınımızdaki fakir fukaradan bile habersiz hale getirildik iftar ve sahur programlarında bile siyasi borazanlık yapan tv kanalları sayesinde.
Hatta artık Ramazan mübarek gün cami açılışlarında bile siyaset yapılır oldu ülkemizde.
Memleketimiz tam da küresel siyonist güçlerin, para baronlarının istediği kıvama getirilmek üzeredir.
Çevremizdeki İslam ülkelerindeki savaş, vahşet ve zulmü göstererek memleketimizi başta insanımız olmak üzere her tür zenginliğiyle sonuna kadar sömürmeye hazırlandıklarını artık saklamıyorlar bile.
Yol gösterecek ve uyarılarda bulunacak ulema nerede derseniz camilerimiz boş ama internet fil terbiyeciliğine soyunarak beyaz ve siyah elbiseleri ile arzı endam eden alimden geçilmiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.