Şadan Sezgin

Şadan Sezgin

Taziye Çadırı

Taziye Çadırı

Bir zamanlar bir profesör, medyayı uzun süre meşgul eden bir tartışma konusu üretmişti “mahalle baskısı” adı altında. “Mahalle mi kaldı ki, mahalle baskısı olsun” dedi, Üstad Mustafa KUTLU, Allah ömrüne bereket versin…

Dar kalıplar içinde yaşıyoruz, paket halinde ömürler sürüyoruz. Bundan dolayı ölümüz de, defnedilişimiz de nasibini alıyor dünya hayatında yaşadıklarımızdan. Herkes aynı insan, hepsi aynı hayat ve herkes aynı ölü…
Toplum olarak yeni bir yerel yönetim hizmeti ile karşı karşıyayız. Toplumumuzun kendi görevlerini terk etmesi sonucu bu görevleri belediyeler üstlenir oldu. Doğa boşluk kabul etmiyor. O boşluk illâ dolacak.
Belediyelerimiz şehrimizin maddi ihtiyaçlarına göre hizmetler üretirken; şimdi de ilave görev olarak şehir insanımızın ihmal ettiği manevi ihtiyaçlarına göre hizmet üretmeye başladılar. Buna da yeni nesil belediyecilik diyoruz. Bu hizmetler seçim zamanı vaatler arasına konmalı.
Sitelerde, rezidanslarda yaşamamız, iş hayatımızın yoğun geçmesi, bizlerin komşularımız ve akrabalarımız ile kaynaşmamızı engellerken; onların zor anlarında yanında bulunmayı bırakın çoğu zaman sıkıntılarından haberimiz bile olmuyor.
Her nefsin başına gelecek olan hakikat geldiğinde birimizin başına; belediyemiz hemen taziye çadırını kuruyor mevtanın meskeninin önüne. Defin hizmetlerini paket halde sunuyor. Otobüs, dolmuş gibi araçlar temin ediyor cenazede ulaşım sorununu çözmek için. Maddi durumu iyi olmayan cenaze yakınlarına; baş sağlığına gelenlere ikramda bulunması için yemek gönderiyor.
Biz niye böyle olduk…
Toplum olarak yan yana durmayınca, eksikliğimizi gidermek için belediyemizin hizmeti ile karşı karşıya kalıyoruz.
Taziye çadırları yoktu eskiden ama düğünde, ölümde evini ziyarete gelenlere açan; kapı komşularımız vardı.
Yas içinde olan ailelere saygısızlık olmasın diye komşular evlerinde televizyon ve radyonun sesini fazla açmazlardı, yüksek sesle gülmezlerdi, yüksek sesle konuşmazlardı.
Ölü evinin sakinlerinin meşakkati olduğu düşünülür ve o eve yemek götürülürdü.
Ölü evi için şöyle demiştir son Nebi, Sünen-i Tirmizi’de: “Cafer’in ev halkına yemek hazırlayınız. Çünkü onların başına kendilerini meşgul eden bir iş gelmiştir”.
Hakikat belli iken bizdeki eksiklik ve bozulma ortadadır.
Düşünelim! Bu ihmallerimizi ve eksikliklerimizi…
Hazır düşünmeye başlamışken bir de şunları düşünelim…
Kömürlüklerin kapı kilitleri genellikle neden ters yöne doğru açılır?
Ölmeden önce mutlaka tadılması gereken lezzetlerin, görülmesi gereken yerlerin listesini hazırlayanlar; öldükten sonra yapılması gereken işlerin listesini nasıl hazırlar?
Hazan mevsiminde; doğada yürürken ayağınızın altında ezilen kurumuş yaprakların çıkardığı ses bizlere neler anlatır?
“İki terslik hariç hayatımızdaki tüm terslikleri düzeltelim” dedi, ihtiyar ve iki şeyi şöyle zikretti: “Kömürlüklerin kapı kilidi ve çocukların ayakkabılarını ters giymesi”.
Ya kendimizi düzeltelim ya da hiç ölmeyelim…
“Hep beraber kendimize gelelim ve bir daha da oradan hiç gitmeyelim” dedi, Gökhan ÖZCAN ve şöyle devam etti: “İnsan olmaktan yoruluruz, insanlarla olmaktan yoruluruz, insansız olmaktan yoruluruz”.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şadan Sezgin Arşivi