Süleyman Küçük

Süleyman Küçük

Tarihte neler olmadı ki?

Tarihte neler olmadı ki?

31 Mart seçimlerindeki büyük garabeti yaşayanlardan çok büyük bir kesim bildiklerini mezara götürürken aradan bir süre geçtikten sonra elbet bir gün birileri yaşadıklarını ya yazacaklar ya da birilerine anlatacaklar.

Onların yazdıkları veya anlattıkları ile siyaset tarihinin bu karanlık kısmı ile ilgili tarih yazılmış olacak.

Hani derler ya genel düşünce olarak; Tarih yaşandıkça yazılır diye.

Bizde tarih yaşandıkça yazılmaz.

Çünkü olayları birebir yaşayanlar ya yaşadıklarını gizlerler veya kendilerine çevrelerine en az zarar verecek bilgileri paylaşırlar ancak.

Bu nedenledir ki Türkiye de yaşanan pek çok olay herkesin gözü önünde yaşanmış olmasına rağmen yaşanmamış kabul edilir.

Sonra birileri çıkar yaşanmış olayları kendi cephesinden kitaplaştırır veya senaryolaştırır.

Yazılan kitaplar satar çekilen filmler seyredilir ama yaşanan olaylar öylece kalır gider.

Hem de çoğu kez bu kitapları okuyanlar ve filmleri seyredenler oynayan oyunlarda kendilerini hep başroldeki kişi ile özdeşleştirdikleri halde.

Bu sebeple yukarıdaki herkesin bildiği şekliyle “Tarih yaşandıkça yazılır “ olarak ifade edilen düşünceye bir iki ilave yapmak gerekir.

Tarih nasıl yazılır ve kim yazar?

Bu sorunun cevabı maalesef pek çok kişiyi rahatsız edecek türdendir.

Çünkü tarih ne sözle, ne de kalemle yazılır.

Tarih sadece ve sadece cesur yüreklerle yazılır.

Yani bir milletin tarihini gerçekte cesur yürekli kahramanlar yazar.

Yaşanan tarihin gelecek nesillere aktarılmasını ise tarihçiler yaparlar.

Elbette yaşanan olayları olduğu gibi saptırmadan ve kendi bulunduğu tarafı haklı çıkarmak gibi bir gaye gütmeyen tarihçiler.

Diğerleri dediklerimiz yaşanan tarihi saptıran çanak yalayıcılardır sadece.

Devleri cüceleştirmekte cüceleri ile devleştirmekte mahir olanlar.

Bu tür tarihçiler eliyle ve çoğunlukla da devletlerin desteğiyle millet pek çok defa belleğini yitirmiş bir toplum haline dönüştürülmek istenmiştir.

Cumhuriyetin ilk yıllarında tek parti eliyle böyle bir bellek kaybı yaşatılmıştır bu millete.

Çok partili siyasi hayata geçildikten sonra da bu tür müdahaleler yaşanmaya devam edilegelmiştir.

Mesela 1960 ihtilali esasında ekonomik sebeplerle yapılmış dış destekli bir girişim olmasına rağmen ihtilal sonrası oluşturulan siyasi hava ile bir dönemin belleklerden silinmeye çalışılmasıdır esasında.

1980 yılındaki Amerikalıların bizim çocuklar dediği askerler tarafından gerçekleştirilen askeri darbe de tıpkı böyledir.

Elbette ihtilalin kudretli generallerinden Bir’inin ifadesiyle israilin güvenliği için yapıldığı söylenen 28 Şubat post modern darbesi de.

Hatta 28 Şubat post modern darbesinin ürünü olan siyasi boşluktan faydalanarak iktidar olduğu ifade edilen AKP de böyledir.

Yine politik ve siyasi düşüncelerini arada bir de olsa yazanların korkularını üzerlerinden attıkları dönemdeki zamanlardaki yazılarına bakaranız FETÖ ihaneti de toplumumuzun hafızasından dini ve ahlaki kabulleri zaman içinde silmeye çalışan böyle bir kurgudur.

Daha ileri gidecek olursak Milli Görüş düşüncesindeki insanların dişleri ve tırnakları ile kazıya kazıya kazandıkları İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını yaklaşık 25 yıl sonra adı hala İSKİ skandalı ile hatırlanan CHP ye benzer bir yolsuzluk iddiasıyla rakip partiye kaptırması bile böyle bir düşüncedir denilebilir.

Bütün bunlar iddiadan ileri gitmeyen şeylerdir denilebilir.

Ama bir düşünün bakalım.

Öyle veya böyle yukarıda sayılan ve milletin özellikle siyasi hayatından daha çok ekonomik hayatındaki değişimlerin kaynağı olan bu yaşananların gerçek tarihi bu güne kadar neden yazılmamıştır?

Ya da daha doğrusu yazılmaması konusundaki medeni cesaretsizliğimizin sebebi olan toplumsal korku neden aşılamamıştır?

Türkiye Türklere bırakılmayacak kadar kıymetlidir diyenlerin bu korku kültürünün oluşturulmasında katkıları elbette vardır.

“Ama tarihimizde neler olmadı ki neler?” diye söze başladıktan sonra: “Önceden şöyle idi, şimdi böyle oldu” kolaycılığını “nereden nereye?” sözleriyle kabullenenlerin hiç mi suçu yok?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Süleyman Küçük Arşivi
SON YAZILAR