Tahammülsüzlük kötü bir hastalıktır
Tolstoy’un şu sözü çok manidardır, “Kötüler kendilerine tahammül edilmedikçe daha çok azarlar.” Maalesef günümüz bir takım insanlarımızın nahoş ortak özelliği. Oysa insanı daha çok insan yapan, tahammül ettiği şeylerdir.
Tahammülsüzlük en çok da siyaset, sanat ve spor camiasında ön plana çıkıyor. Kendi inancından olmayanı, kendisi gibi düşünmeyeni kabullenemez, kendi kutsalından gayrisini yok sayar, önemsemez. Diğer fikir, görüş ve anlayışları da hiçe sayar. Hiçe saydığı yetmezmiş gibi bir de hakaret eder, düşmanlık besler. Bu hastalıkta korona kadar tehlikelidir, manevi arazlar husule gelir. Bu kötü alışkanlığı en kısa zamanda terk etmek lazım gelir.
Şüphesiz, ilim ve bilim sonsuzdur. İlim sahibi insanlar ise hiç bir zaman ilim ve ameli ile öğünmezler. İlmin kapısı diye adlandırılan Hz. Ali Efendimiz kendilerine her hangi bir soru sorulduğunda hiçbir itiraza mahal vermeyecek şekilde cevaplar, soru soran da cevabını almış mutmain olarak geri döner.
Zamanımızda yaşadığımız korona gibi, o dönemlerde de salgın hastalıklar gerçekleşmiş. O günlerde bir zat Hz. Ömer’e giderek, ya Ömer bu hastalıklar Allah tarafından bize verilen bir ceza mı yoksa mükafat mı? Diye sorar. İlim ve hilim sahibi Hz. Ömer ona şu cevabı verir. “Eğer bu hastalık seni Allah’a daha çok yaklaştırıyorsa senin için mükafat, kötü işlerlerle meşgul ettiriyorsa o zaman cezadır.” Diye cevap verir.
Aile hayatında da hoş görü ve sabır çok önemlidir. Eğer evliler birbirine tahammül edemezlerse, ilerideki mutlu aileyi asla göremezler. Bu sonuç çocukları da olumsuz yönde etkiler.
Sabreden insan, kendi değerinin farkındadır, tek olduğunu, özel olduğunu bilir. Kimseyi kendinden üstün görmez. Kendisini de kimseden aşağıda görmez. Hayatındaki insanların onun hayatında ve kendisinin de diğer insanların hayatında bir tesadüf eseri bulunmadığını bilir. Bu yüzdendir ki hayat öğretmenlerine ve öğretmenliğine saygı duyar. Gözünü geleceğe dikmiştir. Bir hedef koymuştur. Hedefe ulaşmaya çalışırken karşısına çıkan engellere, sorunlara çözüme odaklı bir yaklaşımla, sükunetle sabreder. Hedefe ulaşmak için geçen zamanın boşa geçen zaman olmadığını bilir. Bu zaman süresince, hedefe ulaştığında, ulaştığı hedefteki verimliliğini arttıracak donanımları biriktirir türlü sınavlarla. Eğer niyet ederse ve kararlı davranırsa, ihtiyacı olan her neyse, ihtiyacı olduğu zamanda, ihtiyacı olduğu şekilde kendisine ulaşacaktır.
Sonuçta son değerlendirmeyi yüce Rabbimiz yapacaktır. Kim doğru inanmış? Kim doğru yapmış o karar verecektir. İşte o gün hiç kimseye de haksızlık yapılmayacaktır.
Şurası muhakkaktır ki, en akıllı, en zeki insan şüphesiz Allah’tan en çok korkandır.
Cuma gününüz mübarek olsun. Allah’a emanet olunuz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.