Taaddüd-i zevcât
Taaddüd-i zevcât, çok eşlilik (polygamy) demektir. Yani birden fazla kadınla evlenmektir. İslam dininde çok eşlilik dört kadınla sınırlandırılmıştır. Aynı anda dört kadından fazla evlilik yapmak haram ve yasaktır.
İslam dininde birden fazla kadınla evlenmenin birçok sebebi vardır. Bir kaçını burada zikredelim: Zinayı önlemek, nüfusu artırmak, evlenemeyen kadınların evlenmesini sağlamak, akrabayı çoğaltmak…
Osmanlılar zamanında birden fazla evlilik oranı % üç idi. Birden fazla evlilik, Cumhuriyet döneminde resmi ideolojinin temel felsefesine ters düştüğü için yasaklanmıştır. Bu bağlamda ruhsat almak şartıyla genel ev işletmek, kumar oynatmak, içki içmek yasaldır; İstanbul sözleşmesi ile de aileyi içten kemiren ve yavaş yavaş çökerten nikâhsız hayat tarzı halkımıza benimsetilmeye çalışılmaktadır.
Bu hafta bu konuyu kaleme almamın sebebi, zinanın tavan yapması, sevgili adı altında kadının metres olarak kullanılması, sevgili olmaktan vazgeçmek isteyenlerin sokak ortasında dövülmesi veya öldürülmesidir. Mesela Konya’da bir genç sevgilisini ( metresini, kölesini) döverken bir genç müdahale ediyor, ölümle sonuçlanıyor. Bu olayda kızın suçu yok mu? Nikâhsız yaşam tarzının doğuracağı tehlikeleri bilmiyor mu? İnsan yıkık köprüden geçerse başına neler geleceğini idrak edemiyor mu?
Şimdi bu nikâhsız yaşam tarzına seyirci mi kalalım, aman be herkesin ne hali varsa görsün mü diyelim? Bu hayat tarzı depremden, tabii afetlerden daha tehlikelidir; ileri boyutta onarılması çok zordur. Gerçekten üzülüyoruz.
Ayrıca boşanmış veya kocası ölmüş çocuğu olan bir kadının, evli bir erkek tarafından sevgili adı altında metres olarak kullanılması, eve nikâhsız girip çıkarken çocuklarda açılan ruhi ıstırap ve travmayı ve ruhunda açtığı derin yara izlerini düşünmek insanı gerçekten yaralamaktadır.
İstanbul sözleşmesine sesini çıkarmayanlar veya onu benimseyenler, onun altında imzası olanlar, size bir gün dünyada ve ahirette hukuk çerçevesinde hesap sorulmayacağını sanıyorsunuz; öyle mi?
Gelin şu ilahi vahye kulak verin: “Eğer, (velisi olduğunuz) yetim kızlar (ile evlenip onlar) hakkında adaletsizlik etmekten korkarsanız, (onları değil), size helâl olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikâhlayın. Eğer (o kadınlar arasında da) adaletli davranmayacağınızdan korkarsanız, o takdirde bir tane alın veya sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için daha uygundur.( Nisâ, 4/3)
Yani; velilerin, yetim kızların malı ve güzelliği hoşuna gitmesi sebebiyle onlarla evlenmek isterler. Onlara emsallerine verilen mehir kadar mehir vermeyi istemezler. Bu sebeple velilerin onları nikâh etmeleri yasak edilmiştir. Onlar hakkında adalet gösterip mehirlerini verirlerse nikâhlayabilirler.
Burada veli, olarak ifade edilen yetim kızlara bakmakla yükümlü olan; ancak yetim kızlarla evlenmelerinde (yani nikâh düşme hususunda) herhangi bir mani olmayan kimselerdir.
Eğer velisi oldukları yetim kızlar ile evlenip onlar hakkında adaletsizlik etmekten korkarlarsa, onlarla değil, kendilerine helal başka kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikâhlarlar. Eğer (o kadınlar arasında da) adaletli davranmayacaklarından korkarlarsa o zaman bir tane alırlar; bir eş de kâfidir.
Müfessirler şöyle diyor: “Şayet bir kadınla evlendiğiniz takdirde de adaletle davranmayacağınızdan korkarsanız o zaman sahip olduğunuz cariyelerle yetinin.”
Allah u Teâlâ şöyle buyurur: “Onlar ki, iffetlerini korurlar; ancak eşleri ve ellerinin sahip olduğu (cariyeleri ) hariç. ( Bunlarla ilişkilerinden dolayı ) kınanmış değillerdir. (Müminûn, 5,6.)
Birden fazla kadınla evlenmek ruhsattır. Eşleri arasında adaletle davranacağından emin olan kimse, birden fazla kadınla evlenebilir.
Duyumlarımıza göre fakihlerimizden biri, bir mecliste “Bütün kızlarımız birer Fatıma’dır” demiş. Hz. Fatıma’dan başka bütün kızlarımız birer Fatıma değildir. Çünkü ümmetin hiç bir ferdi, Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz olmadığına göre, kızları da birer Fatıma değildir.
Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, kızı Fatıma’yı evlendirirken damadı Hz. Ali’den Fatıma’nın üzerine başka bir kadınla evlenmemesi konusunda söz almıştır. Bunun sebebi, kızının incinmesi kendisinin incinmesi demektir; çünkü “Fatıma benden bir parçadır” buyurmuştur.
Ümmet-i Muhammed’in tümü, Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz gibi kızlarını evlendirirken damatlarından söz alacak olurlarsa o zaman birden fazla kadınla evlenme ruhsatı iptal edileceğinden dolayı birçok kadın evlenemez.
Bunun sonucu, zina- fuhuş artar, kalpleri ifsad eden bu hastalık günümüzde olduğu gibi kangren halini alır ve öğrenci evlerine kadar sıçrar, nesiller bozulur ve nüfus kendini yenileyemez.
Bu durum milletimiz için bir yıkımdır. O nedenle toplumun ileri gelenleri konuşmalarına dikkat etmeli. Çünkü bu konu itikadî bir konudur; dolayısıyla böyle konuşan kimsenin küfre düşmesinden korkulur.
Ayrıca İstanbul sözleşmesi ivedilikle rafa kaldırılmalı ve nikahlı hayat tarzı devletimizin resmi politikası haline getirilmeli ve eğitim sistemimiz de buna göre düzenlenmeli. Hoşça kalın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.