Suya 20 yıldır "nakış işleyen" sanatçı: Fatma Betül Koyuncu
Yurt içi ve dışında 18 sergi açan Koyuncu, 20 yıl önce ebruyla tanıştığı Destegül Güzel Sanatlar Merkezi'nde şimdilerde öğrencilerine öğrettiği ebru sanatını sevdirmeye çalışıyor.
Konya'da yaşayan Koyuncu, AA muhabirine, küçüklüğünden itibaren bir sanat dalıyla ilgilenmek istediğini ancak önüne çıkan bazı engeller nedeniyle bunu sürekli ertelemek zorunda kaldığını söyledi.
Çocukluğunun, Mevlana Türbesi'ne komşu evlerinde geçtiğini anlatan Koyuncu, sanata duyduğu ilginin, türbenin içinde gördüğü hat ve ebru eserleriyle daha da arttığını vurguladı.
Lisede öğrenciyken babasına hat sanatını yapmak istediğini söylediğini ancak dönemin şartları yüzünden bunun gerçekleşemediğini belirten Koyuncu, ne olursa olsun hayallerinden hiç vazgeçmediğini dile getirdi.
Hazreti Mevlana'nın hayatında çok önemli bir yere sahip olduğunu ifade eden Koyuncu, "Eski Konya evlerinde oturuyorduk o zamanlar. Evimizde bütün odaların kapılarının açıldığı mabeyin bölümü vardı. O bölümdeki üç parçalı büyük camdan Mevlana Müzesi'nin kubbesi görünürdü. Çocukluk ruhumla onu seyretmeye bayılırdım. Mevlana Türbesi'nin yanında doğdum, büyüdüm, orada yaşadım. Türbeye her girdiğimizde duvardaki yazılar, o yazıların etrafına çevrelenmiş hatipli, yürekli ebrular beni mest ederdi." diye konuştu.
Koyuncu, ebru sanatıyla tanıştığı ilk yılların zorluğundan bahsederek, "Aslında geleneksel sanatların hepsinin ilk süreci biraz zordur ancak hiçbir zorluk beni geri adım attırmadı, hepsi bana çok güzel geldi." dedi.
Ebruya başladığında insanların bunu geçici bir heves gibi algıladıklarını ifade eden Koyuncu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bunu 'yapabileceklerim arasındaki en güzel meşguliyet' olarak adlandırıyorum. Beni mutlu eden, nefes aldığım, huzur bulduğum yer aslında ebru teknesi. Ebruya başladığımda insanlar, bunun çok uzun sürmeyeceğini, bir heves olduğunu düşündü. 'Kafasını dağıtsın, sıkılır bırakır.' diyenler oldu. Fakat öyle olmadı, ebru devam ettikçe beni daha çok içine çekti ve yavaş yavaş hayatımın merkezine oturmaya başladı. Hayatımda ebrunun bulunduğu konum çok yüksek ve değerli bir yerlerde. Bu yaptığım işe sağlığım el verdiğince devam edeceğim."
- "Konya'nın da en güzel ruhu Hazreti Pir'dir"
Ebruya başlamasında Mevlana'dan aldığı manevi desteğin çok önemli olduğuna dikkati çeken Koyuncu şunları kaydetti:
"Belki ailem çok sevdiği için, belki de Hazreti Mevlana'nın kıymetini büyüklerimiz bilip bize anlattığı için Mevlana benim için çok önemliydi. Hazreti Mevlana'nın bahçesinde oynayarak büyüdüm. Ortaokul zamanlarımda okula giderken sokakta köşeyi döndüğümüz zaman Hazreti Mevlana'nın türbesi karşımızda olurdu. Türbenin yanından geçerken bir Fatiha okumadan gitmezdik, yolumuzun devamında Şems-i Tebrizi ve Kadı İzzettin Efendi'nin kabrinde de duamızı eder derse öyle girerdik. Bizler bu insanların eteğinde, bu ruhaniyetlerinin etkisiyle büyüdük. Belki bu işlere gönlümün meyli de bundandır. En azından 'Pir beni tuttu sahip çıktı.' diyorum. 'Bize gelen Pir'dendir.' diye söylenir ya, her şehrin bir ruhu vardır, Konya'nın da en güzel ruhu Hazreti Pir'dir, onu sevenlerdir. Şehrimiz ve şehrimizde yaşamış olanlar çok güzel. Aslında bize kıymet bilmek düşüyor, köklerimizden kopmadan onların öğretilerini anlayabilmemiz gerekiyor. Sanat, onların verdiklerinin bir nüvesi. Hazreti Pir diyor ki, 'Koşun koşun su nakış tuttu.' su nakış tutmaz, su ebruyla nakış tutar."
- "Hazreti Pir'e sanatımla teşekkür etmeye çalışıyorum"
Koyuncu, Hazreti Mevlana'nın verdiği manevi desteğe kendince teşekkür etmeye çalıştığını belirterek, "Mevlana Türbesi'nde gördüğüm o eserler bana çok güzel gelirdi. Orada gördüklerim benim zihnime ve ruhuma yerleşmiş. Hazreti Pir'e Fatihalar göndererek, onu ziyaret ederek ve sanatımla teşekkür etmeye çalışıyorum." ifadesini kullandı.
Mevlana'nın "Yeni Şeyler Söylemek Lazım" şiirini de anımsatan Koyuncu, "Her uyandığımız gün bizim bugünümüzdür ve her gün yeni bir şeyler söylemek için sanatımıza tutunmamız lazım." dedi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.