Suriye ve Irak’ın geleceği
Suriye ve Irak’ta istikrarın sağlanabilmesi için sağduyu sahibi Müslim ve gayrimüslim ülkelerin birlikte hareket etmesi gerekir. Bu gerçekleşmediği müddetçe oradaki ateş dünyayı da yakacaktır. İşte durum ortadadır. Mülteci sorunu bugün dünyanın bir numaralı sorunu haline gelmiştir.
Irak’ın istikrarını bozan ABD’dir. İran’ın dediği gibi büyük şeytan, 2003 yılında Irak’ta nükleer silah vardır, bahanesiyle Irak’ı işgal etmiştir. Suriye’de istikrarı bozan ise Suriye rejimidir. Hafız Esad, Hama ve Humus’ta on binlerce Müslüman’ı katletmişti. Oğlu da aynı çizgide hareket ettiği için Suriye halkı rejimin kulu ve kölesi haline gelmiştir. Kürtlere kimlik bile verilmemiştir…
Suriye halkı, meşru yollardan hakkını alamadığı için Ortadoğu’da esen “Arap Baharı”ndan istifade ederek, meşru hakkını talep etmek için başkaldırmıştır. Bu bir haktır. Bu hakkın alınmasında sağduyu hâkim olsaydı durum böyle olmazdı. Irak’a gelince, Irak, işgal edildiği günden beri kendine gelemedi. Büyük şeytan ve İran başta olmak üzere Batı yakasını bir türlü bırakmamıştır.
Şimdi ise durum daha da vahim bir hale gelmiştir. Akbabalar, Suriye ve Irak’ta kan içmeğe devam etmektedirler. Başta büyük şeytan ABD ve kadim düşman Moskof oradadır. Kan içtikçe zevk alıyorlar, aldıkça şampanyalarını patlatıyorlar.
Hakikaten, bütün “akvam-ı beşer” oradadır. Mehmet Akif’in dediği gibi, “Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela...” Bütün Garp oradadır. Türkiye’nin Güneydoğusuna da çöreklenmişler. Silopi’de, Sur’da da… olduklarına şahit olduk.
Akbabaların hedefinde Türkiye’de var; ateş çemberinin içine çekerek Suriye ve Irak’ın durumuna düşürmek istiyorlar. Güneydoğu’da PKK’nın saldırıya geçmesi bunun bir emaresidir. Türkiye, şu günlerde PYD’nin Halep’e yönelik saldırışını durdurmaya çalışıyor. ABD, Fransa başta olmak üzere Batı bunu engellemek için hemen harekete geçti. Türkiye’ye ateşi durdurun demektedir.
Demek ki, orada akbabalar ve onun yavruları birlikte hareket ediyor. Akbabalardan stratejik ortak olur mu? Olacağı buydu. Akbabalar kiminle stratejik ortaklık yaparlar? Birbirileriyle ve yavrularıyla değil mi? Tabiatın gereği bu değil mi? Türkiye, siyasetin gereği ABD’ye, “stratejik ortağım” demektedir, bunu biliyoruz.
Bu durumda Türkiye, YPG ilerlemeyi sürdürür ve “kırmızı çizgi” ilan ettiği Azez’e saldırırsa ne yapacak? sorusu aklımıza gelmektedir.
Kadim düşman Moskof, rejimin daveti üzerine İŞİD’le mücadele edeceğim, diyerek Suriye’ye girdi. Kimin kanını içiyor, içtikçe zevk alıyor; masum Suriyeli halkın öyle değil mi?
Çanakkale Harbi’nde olduğu gibi yamyamlar bilmem ne belalar şimdi oradadır. İŞİD’i de bahane ederek orayı dizayn etmeye ve oraya yerleşmeye çalışmaktadırlar. İslam ülkeleri de seyirci kalmaktadır.
Biran önce bu durumdan kurtulup, Türkiye, müslim ve gayrimüslim ülkelerle işbirliği yaparak İŞİD’den önce Esad’ı ortadan kaldırmak için harekete geçmelidir. Çünkü Rejim yıkılmadan İŞİD’le mücadele etmenin pek faydasının olacağına inanmamaktayız.
Suudi Arabistan’ın İncirlik Üssü’ne uçak göndermesini ve Suriye’ye asker göndermeyi düşünmesini İŞİD’den önce rejimi yıkmayı hedeflediğini düşünüyoruz. İnşallah böyle olur. Hoşça kalın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.