Soyut resimler
Hani şu çoğumuzun anlam veremediği ve ‘anlayamadığını anlamsız ve saçma bulma hastalığı’ndan dolayı da bunları yok sayma hatta karalama yoluna gittiğimiz soyut resimler vardır ya, birkaç cümle yazmak istiyorum bu konuda, bugün.
Şöyle bir bakıp da “Bu nedir yaa?” “5 yaşındaki çocuk da yapar bunu” ya da “tamamen saçmalık” gibisinden tepkiler gösterdiğimiz tablolara, bir bakıyorsunuz, çuval dolusu para sayanlar çıkıyor. İllaki duymuşsunuzdur bu ‘enayice’ eylemleri. Şu entel dantel işlerini… Onca manasız bulduğumuz şey, birileri için paha biçilemez kıymette ve önemde demek ki. Garip…
Hatta üniversitede akademik kariyerinin zirvesine çıkmış bir ressam hoca, sanattaki olgunluğunu ve doygunluğunu, ancak, şu bizim 5 yaşındaki çocuk işi saydığımız soyut eserlerle açığa çıkartabiliyor, kocaman kocaman tablolarla. Bu çılgın adama, profesörlük gibi ciddi bir ünvanı, hangi aklı başında, neye göre ve neden veriyor acaba? Öyle değil mi? Garip…
‘Biz’ derken, başta kendimi ve insanların %99.9’unu kastediyorum, öncelikle bunu belirtmeliyim. Bir fikrin doğruluğu da, o fikri savunanların çokluğu ölçüsünde haklı ve doğru olmuyor, tabi. Biliyorsunuzdur muhakkak.
Şimdi bu ön açıklamalardan sonra, bu bilgileri, şu anki konumuza uyarlarsak, bizlerin saçma bulduğu o soyut eserlerde, biz sezinleyemiyor ve anlamlandıramıyor olsak da, çok ince bir güzellik ve hassas bir denge gizlenmiş olmalı, demeliyiz. Soyut denilen, şekillerden halas ve fizik kanunlarından azade, adeta başka bir dünyadan, bir tuval aracılığıyla dünyamızda varlık gösterebilmiş, şahsen de ‘uzaylı’ diye betimlediğim eserlerin, sırf, konuştukları lisanı biz bilmiyoruz ve zaten kavrayamıyoruz diye, o lisanı hasır altı etmeye ve balçıkla sıvamaya da, gücümüz yetmez. Yetmiyor zaten. Biz bu eserleri yok sayıp küçümsemeye devam ededuralım, zengin ve ünlü koleksiyoncular ve sanat severler, o uzaylı eserlere, astronomik ölçüde büyük meblağlar ödeyecekler ve yine o yalnızca binde birlik kesim tarafından baş tacı edilen insan, çocuklarımızın hocası, dekanı, rektörü falan olmaya devam edecek, akademik düzlemde.
Toparlarsak…
Yazının en başında, ‘anlayamadığını anlamsız ve saçma bulma hastalığı’ demiştim. Sırf, şifrelerini ve kodlarını bilip çözümleyemediğimiz için, belli ki zarif ve güzel olan bir lisanı yok sayma çabamız, dedim. Binde bire karşılık, insanların %99.9 oranında çok ezici bir çoğunluğu, aynı görüşü paylaşıyor diye, bunun bir haklılık ve doğruluk ifade etmeyeceğini de söyledim.
Soyut bir eseri saçmalık ve çocuk işi sayıp, işin içinden çıkıvermek yerine, bunu görüp okuyabilecek bir incelme yetisinden yoksun olduğumuzu itiraf etsek, daha iyi olur sanırım… O binde birlik kesimin ve o çılgın adama profesörlük gibi bir titri verenlerin yanılmıyor olduğuna dair güçlü bir his var içimde, zira.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.