Son anlarında yanlarındalar

Son anlarında yanlarındalar

Numune Hastanesi Yoğun Bakımlar Koordinatörü Ayhan Onur, yoğun bakımlarda görev yapanların, hayatlarının son anlarını yaşayan insanların yanında yer aldıklarını söyledi

Numune Hastanesi Yoğun Bakımlar Koordinatörü Ayhan Onur, Numune Hastanesi Yoğun Bakım Ünitelerinin çalışma koşullarını değerlendirdi. Numune Hastanesinde 9 ayrı yoğun bakım ünitesi 74 yatak ile hastalara bakmaya çalıştıklarını ifade eden Onur, “Bizim için önemli olan hayatlarının son dönemlerini yaşayan ve son şanslarını kullanan Genel Yoğun Bakım Ünitelerini geliştirmek. Şu anda Avrupa Standartlarını yakalamak için önemli çalışmalarımız var. Bunun için plan proje çalışmalarımız devam ediyor. Şu anda yoğun bakımda tedavi gören hastaların yaşama oranlarının artırılması, bakım ve tedavilerinin en üst seviyeye gelmesi için ciddi bir mali desteğe ihtiyacımız var. Buna rağmen elimizdeki tüm imkanlarımızı kullanıyoruz. Gelecek için önemli planlarımız var. Türkiye’de şimdiye kadar hiç yapılmayan bir çalışmayı hayata geçirmeyi arzu ediyoruz. Üç ayrı birimden oluşan bir yoğun bakım oluşturacağız. En ağır hastalar iç yoğun bakım, daha hafif hastalar dış yoğun bakım ve eve taburcu edilecek hastaların son bakımlarının yapılacağı terminal yoğun bakım olmak üzere üçe böleceğiz” dedi.

Yoğun bakımlarda insanların önemli bir kısmının hayatlarını kaybettiğini belirten Onur, “ İnsanlar için tıbbi olarak elimizden ne geliyorsa her şeyi yapıyoruz. Ancak bazı hastalar için hiçbir şey yapılamıyor. Bu sonuçta bizim elimizde olan bir şey değil. İnsan hayatının sonlu olacağını kabul etmemiz lazım. Bizim için önemli olan insanların son anlarında neler yapılabilir onu düşünüyoruz En azından aileleri ile birlikte yoğun bakım ortamında son anlarını yaşayabilirler mi, bunun için ne yapabiliriz onu düşündük bu insanlara sağlanması gereken bir ayrıcalık. Çünkü insan son saatlerinde, son dakikalarında bir yakınını yanında görmek ister. Yoğun bakımlarda hayatının sonuna gelmiş olan hastalar ile ilgili dini vecibeleri şimdiye kadar hiç düşünülmedi. Bu düşünülmesi gerekir” diye konuştu.

Hayatının son döneminde olan hastaları ayrı bir birimde toplayarak burada aileleri ile dini vecibelerini de yerine getirecek bir ortam oluşturmak istediklerini de sözlerine ekleyen Onur:  Tıbbın bir mantığı, ‘Ne olursa olsun sonuna kadar yaşatmayı dene’. Ancak ne yaparsak yapalım bu hastaları eninde sonunda kaybedeceğiz. Hayatlarının sonuna geldiğini tespit etmek artık çok zor değil. Böyle bir tespiti yaptıktan sonra da katı kuralları işletmeye kalkmak bence çok mantıklı değil. İnsanların dini vecibelerini de yerine getirmelerini sağlamak, hayatlarının son dönemlerinde aileleri ile birlikte olmalarını temin etmek gerekir. Türkiye’de bu hiç yapılmadı. Bunun tıbbi etikler çerçevesinde doğru olduğunu düşünüyoruz. Sonunda bu insanların hepsinin çocukları, aileleri var, geçmişleri, anıları var. Makine gibi davranamayız bur insanlara. Bir şekilde insan hayatının sonlu olduğuna ve bir yerde pes edeceğimizi kabul etmemiz gerekir. O pes edeceğimiz yeri tespit edersek bu düşüncemizi hayata geçirmekte zorlanmayacağız.”

Yoğun Bakım Ünitelerinde görev yapan arkadaşların hepsi özel eğitim alan kişiler olduğuna da vurgu yapan Onur, “ Özellilikle hemşire birimimiz son derece özel eğitimlerden geçiyor. Hem teorik olarak hem hasta başında sürekli olarak eğitiyoruz. Hemşire hizmeti ağırlıklı olduğu için burada daha çok bayan personel var. Bayan personel erkeklere göre daha duygusallar. Bir taraftan duygusallıklarını kırmak bir taraftan da insan olduklarını unutmalarını istemiyoruz. Çünkü her şeye duygularımızı karıştırırsak bu kadar yüksek ölüm oranı ile seyreden bir yerde kendi psikolojimizi ayakta tutma şansımız yok. Bir sonraki insana faydalı olma şansımızı kaybetmemek için bu duruma alışmamız gerekir. Serviste bir kişi hayatını kaybettiği zaman tüm personelimiz diğer hastalara faydalı olmak için hemen üç beş dakika içerisinde herkes kendini toplayarak normale dönmek zorunda” şeklinde konuştu.

Yoğun bakımların kendilerine ait bir felsefesi olduğunu ifade eden Onur: Burası yaşam ile ölüm arasında bir yerdir. Bizden sonra diğer taraf başlıyor. Tablo bu. Yaşam ile ölüm arasında iş yapmaya çalışan insanlarız bizler. Kavgasını verdiğimiz şey hayat, karşımızdaki güç ise kesinlikle yenilmeyen ölüm. Onu biliyoruz. Ölümü tıbbi imkanlarız kullanarak geciktirebiliriz ama sonsuza kadar engelleyemeyiz. Bunu yapma şansımız yok. Bizler aslında eninde sonunda yenileceğimiz bir savaşın içerisindeyiz. Bizler ölümün kanıksandığı, yenilginin muhakkak olduğu ama savaşın devam ettiği bir ortamdayız. Yenileceğimizi bilmemize rağmen savaşa devam etmek zorundayız” 

Yoğun bakım ünitelerinin olmadığı dönemlerde bu durumda olan hastaların tamamının hayatlarını kaybettiğine vurgu yapan Onur: “Şimdi bu hastaların yüzde 55’ini kurtarıyor yüzde 45’ini kaybediyoruz bu aslında çok önemli bir rakam Biz kalan yüzde 45’i nasıl azaltırız bunun derdindeyiz. Bizim personelden yana ciddi bir sıkıntımız yok. Bu işi kanıksayan, gece gündüz gelen, bu hastalara 24 saat bakan ve ne yapacağın çok iyi bilen bir ekibin sahibiyiz biz. Şu anda 8 ayrı ekip ile bu hizmeti veriyoruz. Toplam hemşire sayımız 80 civarında. 8 uzman hekim sadece bu işle ilgileniyor bunun yanı sıra 4 pratisyen hekim bize yardımcı oluyor. Hasta bakıcı sayımız yeterli sayıda çok ciddi bir ekip ile yoğun bakım ünitelerinde hastaların son anlarında yanlarında oluyoruz.”

Hasta yakınları ile diyaloglarının çok iyi olduğunu da sözlerine ekleyen Onur, konuşmasını şöyle sürdürdü: Kapı önünde bekleyen tüm hasta yakınlarını belirli bir saatte odada toplar ve hastaları hakkında ayrıntılı bilgi veririz. Yaptıklarımız ve yapamadıklarımız hakkında her şeyi söylüyoruz. Hasta yakınları bunu bildiği zaman hastalarının vefat ettiği haberini alınca çok fazla tepki göstermiyor. Burada ki püf noktası şu: Hasta için yapılacak olan her şeyi yapmanız lazım ve hasta yakının buna inanması lazım. O zaman bizlerde vicdani açıdan rahat oluyoruz. Her şeyi yaptık ama sonuçta belli bir noktaya geldik diyebiliyoruz. Yapılacak bir şey kalmadığı zaman da herkesin eli kolu bağlı kalıyor. Genç veya yaşlı hastalar arasında sağlık hizmeti açısından bir farklılık olamaz sadece cihaz konusunda belki farklılık olabilir. Bu genç veya bu yaşlı diye bir ayırım yapmamız hem bizim vicdani açımızdan hem tıp etiği açısından mümkün olamaz. Yaşlarından dolayı değil sadece hastalığı açısında farklı bir tedavi sistemi uygulanabilir. Yaşam şansı çok yüksek olan hastalara bakış biraz farklı olabilir:

Konuşmasının sonunda Numune Hastanesi’nin yeni projesinde Türkiye’nin en büyük yoğun bakım ünitesi olacağını da dikkat çeken Onur, “150 yatak kapasiteli bir yoğun bakım kompleksi hayata geçecek. Ciddi bir maliyeti var ama Türkiye’de bir ilk olacak. İç Anadolu bölgesinin tüm yükünü kaldıracak. Personel olarak hiçbir sıkıntımız yok. Yoğun bakımlar artık hastanın yanına otur elini tut mantığı ile yürümüyor. Ciddi malzeme ihtiyacımız var. Bizim için hasta başı cihazları çok önemli. Bu cihazlar sayesinde hastanın durumunu belirliyoruz, cihazların verdiği bilgilere göre hasta için ne yapabiliriz onu belirliyoruz. Bütün hedefimiz bu” şeklinde konuştu.

 

 

 

ALİ SAİT ÖGE

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.