Şiirli zarif bir gezi
“Öteler, öteler gayemin malı
Mesafe ekinim, zaman madenim.
Gökte saman yolu benim olmalı
Dipsizlik gölünde, inciler benim.”
(Necip Fazıl Kısakürek, Çile)
Beynimde Yol/cu/luk üzerine kimi düşüncelerin seyyah seyyal adımları…
Yollar bazen bekletirler; umulan gerçekleşmez,(yolcu hayal arzulanan) gelmez. İnsan kiminde yollarda yiter. Artık demir almak günü gelir limandan. Hayat tüketir yeter:
“Sayısını unuttuğum günlerce bekleyişten
Ben yorgunum rıhtım taşları yorgun
Ardarda geçen gemiler durmuyor bu limanda
Duranlardan sen çıkmıyorsun.(…)
İçimde sıkıntının en dayanılmaz şekli
Kaçıncı kere saatleri susturuyorum
Bensiz çözülüp, sensiz bağlanması yok mu halatların
Tükeniyorum. (Türkân İldeniz, Bekleyiş şiiri)”
Şaire dikkat çeken Melahat Ürkmez hanım’a teşekkürler.
Kaçış yolları hesaplanır bazen günlerce, verili kalıplı dünyadan. Kapana kısılınır, Çıkış yollarıysa her zaman bulunmaz.
“Bugünlerde herkes gitmek istiyor.
Küçük bir sahil kasabasına, bir başka ülkeye, dağlara, uzaklara...
Hayatından memnun olan yok.
Kiminle konuşsam aynı şey...
Herşeyi, herkesi bırakıp gitme isteği.
Öyle ''yanına almak istediği üç şey'' falan yok.
Bir kendisi.
Bu yeter zaten.
Herşeyi, herkesi götürdün demektir.
Keşke kendini bırakıp gidebilse insan
Ama olmuyor” (Can Yücel, Gitmek)
İnsan bulunduğu, sabit kaldığı mekânda bile nerelere, kaç kere, sayısızca seyahatler yapıyor, yer değiştiriyor. Nelere bağlanıyor, kopuyor, konaklıyor. Yol gidiyor.
Sırf ayaklar mı, gözler nerelerde duraklıyor. Taşınmazlar, ağırlıklar, gizli yükler. Sırtımızdaki kamburlar, arkamızdaki küfeler, beynimizdeki fikir posaları, kalbimizdeki çöplerle oradan oraya savruluyoruz.
Yollar var, yol içinde herhalde. Gönül yolları, gizemli haritalar, değişen güzergâhlar; güzele marifete doğru seyirler; yolun güçlükleri, engebeler, taşlar, tuzaklar; geçmek zorunda kaldığımız çöller, inmek durumunda kaldığımız kuyular, girmeye mahkûm olduğumuz kafesler, gayyalar, geçişler geçitler köprüler.
Şaşırtıcı, çarpıcı yönler, sapmalar. Sözü, fiili ve kalbi ile “istikamet” üzere olan talihliler bir de.
Gitmek de kalmak da çetin bazen. Tercihler dolaştırıyor.
Fakat ‘kendini bulmaya, sınırlarını aşmaya’ talip kimileri, varlığını uzun yollara bırakıyor:
“Uzak nedir?/ Kendinin bile ücrasında yaşayan benim için/ gidecek yer ne kadar uzak olabilir?/ (…) Bir hayatı, ısmarlama bir hayatı bırakıyorum /görenler üstünde iyi duruyor derdi her bakışta”
“West Indies, Kızıl Elma,İtaki,Maçin!
Uzun yola çıkmaya hüküm giydim.
Beyazların yöresinde nasibim kalmadı
yerlilerin topraklarına karşı suç işledim
zorbaların arasında tehlikeli bir nifak
uyrukların arasında uygunsuz biriyim
vahşetim beni baygın meyvaların lezzetinden kopardı
kendime dünyada bir acı kök tadı seçtim
yakın yerde soluklanacak gölge bana yok
uzun yola çıkmaya hüküm giydim.” (İsmet Özel, Mataramda Tuzlu Su)
Bu nefis şiiri ve zamanın içine demir atmış bir sanatçıyı hatırlatan Ümit Savaş Taşkesen’e şükranla.
Bildiğimiz yolların sonu nereye varır, herkesin malûmudur:
“…İnsanoğlu taş olur baş yarar
Taşı üst üste kor, yapar
Ve bir yandan durmadan yıkar
Ve bir gün boylu boyunca yatırılır
Bir câminin musalla taşına
Ve sonra yine bir taş dikilir başına
İşte bu taştır insanoğlundan bâki
Üstünde bir tarih, bir fâtiha, bir “Hüve'l-bâki.” (Ayhan Hünalp, Taş)
Şiiri otobüs yolculuğunda bendeniz okudum.
…
Köyceğiz, Göcek, Kral Mezarları, İz Tuzu Plajı, Akyaka, Azmak Deresi, Bodrum Kalesi, Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi, katmerli tekne turları, Muğla güzellikleri ve Şahidiye Camii, Hz. Mevlâna selamı…
TYB Konya Şubesi tarafından düzenlenen, “Yazılacak Çok Şeyimiz Var” etkinliği kapsamında, iki günlüğüne Muğla’daydık. Konya’nın kültür sanat insanları ve aileleriyle, kalp bağlarının kuvvetini hissettiğimiz, gönlümüzü alan şiirli bir geziydi.
Bu vesileyle; gezide emeği geçen TYB Konya Şubesi Başkanı ve Muğla Basın İlân Kurumu Müdürü M. Ali Köseoğlu’na, Muğla İl Millî Eğitim Müdürü Celalettin Ekinci, Halil İbrahim Tongur, Bekir Şahin, Ümit Savaş Taşkesen, Yusuf Özdemir, cevherli yol arkadaşlarım, ismini sayamadığım nice güzel insana ve özellikle de ilgisi ve özverisiyle merhume annemi aratmayan Sevgili arkadaşım gazeteci yazar Anuş Gökçe’ye, sabırlı oda arkadaşım ebru sanatçısı Naciye Detseli’ye teşekkürler ederim.
…
İnsan karmaşık bir mahlûk. Birkaç günlük gezi bile Konya özlemiyle doldurmuşken, günlük yaşamın sıradanlığına karşı verdiğimiz hoş bir mola oldu Muğla gezisi.
“Bir şehir ki; nesiller, irfanla besleniyor,
Bir şehir ki; Mevlânâ, dünyaya sesleniyor.
Semâzenler dönerken, Tevhîdin gölgesinde;
Nefes nefes yaşıyor, vuslatı ney sesinde.” (Cengiz Numanoğlu, Konya Denince)
Şiiri seslendiren Ömer Lütfi Ersöz’e teşekkürler.
Bütün Türkiye içinse, şiirlerde sözde kalmayan bir mükemmelleşme, refah ve yol aydınlığı diliyorum.
Yolculuk, yeni mekânlarla aramızdaki ilişki, etkileşim, biriktirdiklerimiz; farklı bir anlayış, idrak doğuruyor kısa zamanda.
Ozanımız İsmail Detseli, Mücahit Bey’in okuduğu sevda dilli şiirler (Herkesin bir Rüveyda’sı ya da Mecnun’u mu var), gezi atmosferi..
Arnavut kaldırımlı, dar sokaklı, daha sade daha enaniyetsiz hayatların hüküm sürdüğü, ölümsüz şarkıların çalındığı, içine yerleşmek duygusu uyandıran, s(ayıklanmış) saf bir dünyaya inandıran beyaz bembeyaz evlere karışıyor.
Denizine gökyüzüne gömülüvermek, havasıyla suyuyla birleşmek, hatta sanki pek kolaymış gibi pek tatlı asûde bir ölümle can vermek hissiyatıyla, bedenin bütün yorgunluğuna mukabil, bir ruh koşusuyla “Can” sarhoşlaşıyor.
“21’inci yüzyıl, Türkiye’de ‘zarafetin öldüğü yüzyıl’ olarak anılabilir” diyordu bir yazar, siyasetteki lisana, belki yaşama üslûbumuzdaki kabalığa bakarak.
Doğrusu muhabbet yüklü, zarif bir geziydi yaşadığımız.
…
Not: Bir süre için izninizi istiyorum. 9 Mayıs’ta görüşmek dileğiyle.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.