Zuhal Ehliz: İnsan İnsanın Yurdudur’dan İnsan İnsanın Kurdudura Doğru

Siyasi Partilerin Konya’daki kadın kolları başkanları; siyasi görüşlerini, fikirlerini, şehrin sorunlarını ve çözüm önerilerini Merhaba Gazetesi “Siyasetin Nabzı” sayfaları için kaleme aldı.

İYİ Parti Konya İl Kadın Kolları Başkanı Zuhal Ehliz

İnsan İnsanın Yurdudur’dan İnsan İnsanın Kurdudura Doğru

Batılı bir düşünür olan Thomas hobbes'in ünlü sözü "insan insanın kurdudur" batı kültürünü açıklayan bir sözdür.

Biz Türk Milleti' nin ise en büyük özelliği birbirine bağlı, değerlerine, kültürüne sahip çıkan ve en zor günlerinde birbirine kenetlenerek tek yürek olabilen bir millet olabilmemizdir. Kurtuluş Savaşını, Çanakkaleyi, Büyük Taaruzu  bu özelliklerle bu ruhla kazanmış ve tarihe adını yazdırmış bir millet olarak, bununla her zaman gurur duyduk...Milliyetcilik, komşuluk, akrabalık dostluk ilişkilerimizle hep övündük..

 Bu özelliklerimize dayanarak  Türk Milleti'nin ruhuna uygun olarak bizler hep 

"insan insanin yurdudur" dedik..

Malesef son yıllarda bu özelliklerimizin tam tersi düşünce ve davranışlar sergileyen bir millet haline dönüşmeye basladik..

Ülkemizin gündemine baktığımızda karşılaştığımız şeyler maalesef kanımızı donduruyor.

Hergün karşımıza çıkan şiddet,  kadın cinayetleri, gasp, çocuk istismarı haberleri  hepimizin psikolojisini bozarak malesef yozlaşan bir toplum olmaya basladik..

Gelişen ve değişen dünyada farklılıklarımıza saygı duymayi reddetmek ve değişime ayak diremek bizi ileri degil, geri götüren bir düşünce yapısıdır.

Kadın cinayetlerinin altında, kadının cinsiyet kimliği olarak güçsüz ve aciz görülmesinin sebebi büyüktür.

Fakat bilnmelidir ki,

Kadın ve erkeğin fiziksel olarak farkli olmasi eşit olmasina engel degildir. 

Eşitlik aynı olmak degil, hak ve özgürlüklerinin aynı oranda sunulduğu bir olgudur. Hepimiz aynı yaratıcının "Allah' ın" yarattıgı iki ayrı varlığız. yaradılış olarak farklı yaratılan  kadin-erkek aslında dünyaya birbirini tamamlamak üzere gelmistir. Bunu bir kuşun iki kanadi gibi görürsek eğer, kanatlardan bir tanesinin gelişimi az olursa, kuşun uçması imkansızdır..  Kadını geride tutan, gelişimine engel olan hiç bir toplum  ilerleyemez.

Kollektif bilinç olarak, kadının bu dünyanın  vazgeçilmez bir parçası oldugunu ve farklılığının bu dünyaya kattığı zenginliğin ne denli büyük oldugunu kabul etmeliyiz. Toplum olarak bakış açımızı, cinsiyet kimligimiz üzerinden değil, insan olarak baktığımızda ve saygi duymayi öğrendiğimizde dünya daha yaşanabilir bir yere doğru evrilecektir.

Iletişim kuramadığımız, sorunlarımızı, isteklerimizi, beklentilerimizi paylaşmadıgımız sürece Kadın-erkek hegemonyası yüzyıllar boyu sürüp gidecektir.

Toplum olarak Şiddetin her türlüsünün kötü oldugunu kabul etmemiz gereklidir ve şiddeti algılama şeklimizde hiç bir zaman tolerans olmamalıdır. ister bir kişi, ister bin kişi olsun, ister bir kadına ister bir  erkeğe olsun, bir hayvana, bir agaca uygulanan siddete aynı gözle bakmamız gereklidir. şiddet nerden bakarsak bakalim bir hastalık ve  kötülük göstergesidir ve sebebi kabul edilemeyen bir durum olmakla birlikte bir sorun çözücü degildir.

Şiddete bütün olarak bakmak o toplumu ve bireyi tanımakta yol gösterici bir haritadır.

Dünyanın en güvenilir ülkeler listesi sıralamasında, (şiddet, sağlık, çevre kirliligi, dogal afetler gibi kriterlerin baz alındığı listede ) ülkemiz,180 ülke içinde 69. Sırada ve riskli ülkeler arasında yer almaktadır. Bu ülkemizin dünyadaki imajını zedeleyen bir durumdur.

Son yıllarda artan kadın cinayetleri gün geçtikçe önüne geçilemez bir hal almaya başlamıştır. Bunun altında yatan, öfke kontrol bozukluğu, anti sosyal kişilik bozukluğu, dürtü kontrol bozuklugu gibi kişilik bozukluklarının yanısıra sadece ailenin ve  toplumun kadına bakış açısıyla da siddete meyil göstermeye  başladık.

Peki ne oldu bize?..

Biz bu kadar kötü müyüz..??

Şiddet  bugünün sorunu degildir ve  sadece bu ülkenin sorunu da degildir.

Kadına şiddet tüm dünyanın sorunudur..

Fakat biz kendi ülkemizde bunu minimize etmek için neler yapmalıyız, nasıl bir politika izlemeliyim, onu düşünmemiz gerkeklidir..

Şiddetin altında yatan acizlik ve aşağılık duygusuyla oluşturulmak istenen, korku kültürü, karşıdakine baskı uygulamak, itaat altına alma isteği, tamamıyla eğitimsizlikten, bireysel farkliliklara saygı duymamanın sonucunda ise  karşıdakini ötekilestirmeye sebep olmaktadır.

Ataerkil bir toplum yapısından, küreselleşen ve değişen dünyaya ayak uydurmaya çalışan kadınların, iş hayatında çalışmak istemesi, yaşadığı haksızlığa karşı çıkması, siddete karşı çıkması, ayrılmak istemesi karşısında, erkegin gücünü kaybetme duygusunun sonucu olarak, gücünü ispat yoluna giden erkek siddete başvurmaktadır.

Ülkemizde kadına bakışta, toplumsal cinsiyet rollerimiz çok fazla öneme sahiptir. Ailenin çocuklarını yetistirirken, yarattigi firsat eşitsizligi kız çocuklarını bir adım geride tutarken, belkide bir cok konuda köreltmistir.

Erkek çocuklarına olan davranışlarda, ayrıcalıklı tutum, siz özelsiniz, farklisiniz hissini aşılarken, narsist kişilik yapilarina sahip olmalarına sebep olmustur.

Ailede başlayan ve uzantısı topluma, daha sonra da kendi evliligine kadar devam eden yaşam yolculugunda, davranış bozuklugu nesilden nesile aktarılmaktadır.

Temel güven paradigmalarımızdan biri olan hukuk sisteminin, uygulamada farklılık göstermesi ve ayırımcı kararlar vermesi,   hukuka olan inancı zedelemektedir.

psikoljik problemlerin yanında mutsuz ve öfkeli bir toplum haline gelmemizin altında yatan  sebeplerden bir değeride kaygılarımız..çünkü kaygının doğurduğu belirsizliklerle mücadele etmeye çalışırken, bu içsel mucadelede, geleceğinden kaygılı işsiz gençler, geçim sıkıntısı çeken insanların ister istemez hayatına yansıyan  problemlerin altinda ezilmeleri, aile ve sosyal hayatı olumsuz etkilemektedir. Sorunlarla boğuşan insanların birbirine karşı psikolojik esneklikleri  (hoşgörü, anlayış, merhamet, vicdan gb.) giderek körelmeye başlamaktadir.

Kuralsızlığın değer kazandığı, iyiligin degersizlestirildigi düzenin içinde buna çanak tutan,  yazılı ve görsel basın (tv, gazete, ve sosyal medya vs.) iletisim araçlarının beynimize yüklediği olumsuz düşünceler  davranışlarimiza yansıyarak bizi özümüzden uzaklaştırmaktadır. Kültürümüzle ve deger yargılarımızla bağdaşmayan diziler ve tv programları, bize ters düşen olayları normalize ederek, meşru bir durum haline getirmeye çalismaktadir. Ne tuhaftır ki, sigaranin sansürlendiği bir dizide, adam öldürmenin veya bir kadına siddet uygulanmasınin seyredilmesi ne kadar akla mantığa sığabilir.

Bu durum, toplumun bireyle sosyal bağının kopmasına neden olmakla birlikte, ahlak yapısı çökmüş, guven duygusu kaybolmuş bir millet haline getirmiştir. ( ANOMİ )

Şunu unutmamak gerekir ki güven, toplumsal birlikteliğin çimentosudur. bireyler arasi güvenin azalmasi karşıdakine yönelik endişe kuşku ve korkuların ortaya çıkmasına ve kendi kültüründen olan insanları tehdit olarak algılamasına yol açmaktadir.

Toplumun değişimini saglamak, ahlaka yatırım yapmaktan geçer. Empati kavramını çocukluk çağlarından itibaren hayatımıza sokmalıyız.

Unutmayalim ki değişim bireyin kedisinden başlar. 

Biz de önce kendimizden başlayalım.

İnsan degisir,

Toplum gelişir..

Toplum gelişir, dünya güzelleşir.

Mevlana hazretleri ne güzel söylemiş..

"Sende zulüm, haset, merhametsizlik ve bunlar gibi kötü huylar olduğu halde, bunlardan dolayı kendine gücenmiyorsun da bunları bir başkasında görünce ürküp rahatsız oluyorsun. Bu ürküş, insanın kendinden ürkmesidir."

HANGI ERKEKLER SİDDET UYGULAR ..

✔ Şiddet görenler..

✔şiddeti sorun çözücü olarak görenler

✔alkol ve madde bağımlıları.

✔narsist ( benmerkezci) kişiler.

✔ paranoid ( aşiri şüpheciler) kişiler.

 ŞİDDETE MARUZ KALANLAR.

✔çaresizlestirilmiş kadinlar

✔ekonomik yönden zayıf  kadınlar.

✔karar aşamasındaki kadınlar .

✔çocuklar 

✔Yaşlılar

TÜRKIYE' de

% 48 kadin evinde öldürülüyofr ve bunların,

% 38 i evli oldugu insan tarafından, 

% 24 ü akrabası tarafından( töre vb.), 

% 5 i oğlu tarafından, 

% 33 ü bilinmeyen kişilerce öldürülüyor.

 Ülkemizde ateşli silahla öldürülme oranı 

% 52 ve bu rakamın % 83 ü ruhsatsız  silahla gerçekleşmiştir..

ÇÖZÜM..

✔ Eğitim sürecinde devletin, anaokulu-ilkokul seviyesinden başlayarak, derslere degerler eğitimi,  beşeri munasebetler, iletisim gibi insan olmanin gerekliligi olan dersler müfredata eklenmeli..

✔siddet uygulayıcılarının mutlaka bir rehabilitasyon süresinden sonra tedavi edilmiş olarak topluma karıştırılması.

✔aile hekimi uygulaması gibi ücretsiz hizmet alabilecegi psikolog ve sosyologlar olmalı. (Zaman zaman evleri ziyaret ederek ev içi ortamı gözlemleyen raporlayan) 

✔kadınları güçlendirici politikalar uygulamak..iş egitimi, meslek edindirme merkezlerini çoğaltmak ve işverenlerle bulusturmak..

✔eşit işe eşit ücret politikasinin sadece yazılı olarak kalmamasi ve uygulamaya sokulmasi. 

✔kırılgan gruplarin ( engelliler, kadinlar, gençler, yoksulluk ve yoksunluk yaşayanlar) iş hayatına ve toplumsal hayata daha fazla nüfuz etmesini saglamak..

✔evlilik, kadın-erkek olarak, hem dinimiz açısından hemde  yasalar olarak haklarinin ve görevlerinin anlatılacağı  bir evlilik öncesi egitim programının verilmesi...

✔En azindan görsel olarak ekranlari toplumun kabul görmediği, ahlaki yapıyı bozan program, dizi ve reklamlardan temizlemek ve yerine insani değerleri baz alan, toplumu sevgi, saygi, dostluk, arkadaşlık gibi guzel dusuncelere sevk eden, manevi yönümüzü besleyen  parogramlarla doldurmak..

 Sevgiyle ve sağlıkla kalın..

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Gündem Haberleri