Ziya Doğan ve Bahattin Karapınar

Recep Çınar
Niyeti bu ligde tutunmak olan bir takımın iki kulvarda birden mücadele etmek istemeyişi makul ve mantıklı görülebilecek bir durum… Paradan başka sana katabileceği bir prestij yoksa…
Tuzun da kuruysa…
Eyvallah!
Ya öyle değilse?
Ya da meteliğe kurşun atıyorsan?
Oynadıkça kazanmak bir yana, ayakbastı parasının bile birçok yaraya merhem olabileceğini de bile bile…
Hele de futbolcularının akitlerini yerine getirmekte zorlanırken…
Şansını denemeden teslim bayrağı çekmeni nasıl izah edeceksin?
Öğrendiğimiz bir kulüp tasarrufunun olmadığı yönünde… Tamamen Ziya Hoca’nın tasarrufuydu Bucaspor maçında sahaya sürdüğü bu garabet kadro…
Değil ligde, belki antrenmanda bile bir arada oynamayan oyuncuları sahaya sürmesinin izahı kimseyi ikna edemez…
Bu bir.
xxx
Trabzonspor maçında da görüntü aynı…
Malum…
Son günlerin futboldaki moda tabiri “rotasyon”u fazlasıyla abartan  maalesef  Konyaspor’un teknik direktörü Ziya Doğan…
Takımın iskeletinin korunarak rötuşlar yapmaktır asıl olan… İşin “cılkını” çıkartmak,  “oyuncuları hem kendinden hem de futboldan soğutmak” değil…
Ziya Doğan’ın geride kalan 10 maçta yaptığı buydu… Kısıtlı bir kadroyla oynamanın, pimi çekilmiş bir “bomba”yla oynamanın arasındaki fark nedir?   
Bir hafta ilk 11’de oynattığın futbolcuyu, ertesi hafta tribüne gönderirsen, o oyuncunun sana olan güvenini istismar edersen, o oyuncudan nasıl verim alacaksın, o oyuncunun takıma katkısını nasıl sağlayacaksın?
Şu bir gerçek ki, köprüler atılmış, saflar netleşmiş! Bu saatten sonra dikiş tutulması da beklenmesin artık…
Oyunun aktörleri birbirleri ile duygu ve hedef birlikteliğinde değillerse eğer, o kurumda huzur da olmaz, umut da olmaz, başarı da… Yapmacık ve maskeli sevgi gösterileri ile bir yere kadar gider bu birliktelik…
Uzatmayacağım; Yönetenlerin bir “B planı” için vakit akşam olmadan kafa yormaları gerekir…
Ziya Doğan’ın, “Konya teslim olur, ben teslim olmam” safsatasına değinmeyeceğim bile… Çünkü, safsata…
Bu iki.
xxx
Başkan Bahattin Karapınar’ın bir “cinnet hali”yle söylediğini kabul ediyorum… Kolay kolay yenilir yutulur cinsten sözler değil, o sözler… Dahası, kavgada bile söylenmeyecek sözler. Ne demiş Karapınar,  “Öncelikle maçın bitimine 20 dakika gibi uzun bir süre kala belirli bir taraftar grubu tarafından yönetim kurulumuz, teknik direktörümüz Ziya Doğan ve oyuncularımız aleyhine yapılan çirkin ve küfürlü tezahüratların eski bir yönetici tarafından verilen talimatlar doğrultusunda ortaya çıktığını tespit etmiş bulunmaktayız.” 
Sayın Karapınar; Bu nasıl bir “akıl tutulması”dır ki, bu kulüpte görev yapmış, bu şehrin önemli işadamlarını, sanayicilerini  hedef gösteriyor, o insanları aslanların önüne atıyorsun…
Madem biliyorsun o insanı ya da insanları, isimlerini açıkla kamuoyu da bilsin… Yok açıklamaz isen benim gözümde bir “müfteri” yani “iftiracı” olarak kalacaksın…
Bu sözlerin gerçek olmasından daha çok söylenti halinde kalması daha tehlikeli olanı…
Açıklamazsan, ben açıklayacağım o ismi ya da isimleri…
Ve bazı sorularıma da cevap vermeni isteyeceğim…
10 puanlık uzmanlık sorusu olmayacak bunlar…
Çünkü, “benim bunlardan haberim yok” diyebilme şansın sıfır…  Kimlerle, nerede, nasıl, niçin bir araya geldiğini biliyorum…
Şimdilik nokta.
Bu da üç.
xxx
Ve son sözlerim…
Başta Bahattin Karapınar olmak üzere Konyaspor’u yönetenler;  Bu kulübü 20 trilyon borçla Bank Asya’ya göndermeyin,  ama 60 milyon da olsa, 70 milyon da olsa borca girin ve bu kulübü bu ligde tutun… Aksi taktirde 20 trilyon borçla Bank Asya’ya giden bu kulüp, vallahi de buharlaşır, billahi de  buharlaşır… Bahattin Karapınar da alnındaki “kara leke”yle hem tarihe geçer, hem de o “leke”yle bir ömür geçirir…
Allah korusun…
Kötü bir şey…
Alnında kara bir lekeyle yaşamak.