Doğu Almanya’dan bir adam Sibirya’ya çalışmaya gönderilmiş…
Oradan göndereceği mektupların denetçiler tarafından okunacağını biliyor…
Arkadaşlarına;
“Aramızda bir şifre oluşturalım…
Benden mavi mürekkeple yazılmış bir mektup aldığınızda, yazdıklarımın gerçek olduğunu bilin...
Ama kırmızı mürekkeple yazılmışsa yalandır...”
***
Bir ay sonra arkadaşları ilk mektubu alır…
Mektupta yazıların tümü mavi mürekkeple yazılmıştır...
“Burada her şey harika… Dükkânlar güzel yiyeceklerle dolu…
Sinemalar, Batı’dan daha güzel filmler gösteriyor…
Apartmanlarda daireler çok büyük ve rahat... Her şeyi satın alabiliyorsunuz.
Yalnız tek satın alamayacağınız şey kırmızı mürekkep…”
***
Henüz şehirde mürekkep aratacak bir süreç yok elhamdülillah…
Bu mesleği yapanın, vicdanı, ahlakı ve hayattan beklentileriyle nasıl bir GAZETECİLİK yapacağı şekilleniyor aslında…
İyi gazeteci olmak ile iyi bir yerde olmak arasında seçim özgür…
İkisi içinde ödenecek bedeller var…
İki renk de bedava değil…
Birinde kendinizden vazgeçiyorsunuz, diğerinde insanlığınızdan…
İkisini aynı anda elde etmenin bedeli ise daha büyük…
Kimine göre münafık, kimine göre müminsiniz…
Ne olduğunuz sizin inancınızla değil, bakanın inancıyla belirlendiği bir dünya ile bedel ödüyorsunuz…
***
Hadi renkleri karıştıralım isterseniz…
Maviyi çok, kırmızı az kullanırsanız koyu bir lacivert içinde görünürsünüz…
Ya da mavi ile kırmızıyı eşit karıştırır, azıcıkta beyaz yalanlar ile süslerseniz hayalci bir LİLA yakalarsınız…
Benim tercihim, mavi ve açık yeşil…
Size zeytin yeşilini verir…
Renkte BARIŞ’ın kokusu var…
İnsanlığın barışı için, en çetin savaşlarda en önde durmak bence en iyisi…