Gazeteci-yazar ve “Gezgin Yürek” Zeki Oğuz Bey’le ne zaman tanıştığımı pek hatırlamıyorum. Belki şehrimizin güzel bir ilçesine yaptığımız bir gezide veyahut da ilk sayısı 1997’de çıkan Çalı dergisini elime tutuşturmasıyla da olabilir. Sanırım onun Yörüklerle olan yakın diyaloğu ve Akdeniz’den Toroslara “Sarıkeçililer”i takip ederek fotoğraflarıyla birlikte hayatlarını yorumlayarak istifademize sunması, ayrı dünyaların insanları olmamıza rağmen bizi, birbirimize yakınlaştıran duygularda saklı. Zeki Oğuz abi, vatanını, milletini, yaşadığı şehri, insanları seven “ulusalcı sol düşünceye sahip” bir yazardı. Büyük bir ihtimalle onunla düzenlemiş olduğu bir fotoğraf sergisinde tanıştım. Düşüncelerimiz farklı olsa da arkadaşlığımız ve kardeşliğimiz gezilerde, Konya Aydınlar Ocağı ve TYB Konya Şubesi’nin düzenlediği sohbetlerle devam etti. O, yerel ve ulusalcı kalabilmiş nâdir yazarlarımızdan birisiydi. Ben İstanbul’da iken 12 Ağustos 2023 Cumartesi günü ölüm haberini üzülerek aldım.. Rabbim rahmet etsin. Varsa taksiratını affetsin. En son görüşmemiz, Temmuz’un 12’sinde Meram İlçe Halk Kütüphanesi’nde düzenlenen “Yazar Zeki Oğuz ile Yörük Çocukları” konulu söyleşide oldu. Hasta olmasına rağmen gösterimli güzel bir sunum yapmıştı. Beraber olduğumuz son hatıra fotoğrafını da o salonda çektirmişti.
ELİME KALEMİ ALDIĞIMDA MUTLU OLUYORUM
Ahmet Gögercin’in “Zeki Oğuz’la Baş Başa” yaptığı söyleşide yazar Zeki Oğuz, “Ben kendimi her şeyden önce yazının emekçisi olarak görüyorum. Elime kalemi veya fotoğraf makinemi aldığım zaman dünyanın en mutlu insanı oluyorum. Bütün yoksulluğuma rağmen kendimi olabildiğince zengin hissediyorum. Bir diğer zenginliğim ve esin kaynağım ise, çıkarmaya çalıştığımız Çalı dergisi ve bu gezilerde birlikte olduğum edebiyat ve fotoğraf tutkunu dostlarım.” diyor. Köyde “yaşlıların anlattığı masallarla” büyüyen, hayatını Türk ‘gelenek ve görenekleri’nin biçimlendirdiği Zeki Oğuz’un ilk kitapları arasında; “Kavgadayız Her Saat (1970)”, “Bebek (1981)”, “Hayrat (1990)”, ikinci baskısını Konya İl Kültür Müdürlüğü’nün yaptığı “Gelenek ve Görenekleriyle Konya Dağ Köyleri”, Konya Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayımları arasında çıkan “Bir Bozkır Türküsü/Beldeleri Yayları ile Konya” sayılabilir. 60’lı yılların Konya kabadayıları âlemini merak edenler ise; “Sedef Saplı Bıçak Miço” ve “Dolavlı Yılmaz Güney” kitaplarına başvurabilirler.
HAYATI BOYUNCA ‘GEÇİM DERDİ’YLE UĞRAŞTI
Yeni Konya’da 1968’de muhabirliğe başlayan Zeki Oğuz, 70’li yıllarda tutku hâline dönüşen yazma isteğinin zorunluluk durumuna dönüşmesiyle daha bilinçli yazılar kaleme almaya başlar. Yeni Meram, Konya Postası, Anadolu’da Manşet ve Memleket gazeteleri ile Cumhuriyet’te köşe ve gezi yazıları yayımlandı. Hayatı boyunca “geçim derdi” ile uğraşan Zeki Bey’in en büyük arzusu ise; “Kurtuluş savaşı dönemini, o dönemin kahraman insanlarını romanlaştırmak, kendi bakış açımla insanlara gösterebilmek. Yazacağım romanda daha çok Konya’nın bu mücadeledeki yerini anlatmaya çalışacağım” demiş olmasına rağmen, bu romanı ne yazık ki gerçekleştiremedi.
KONYA’NIN EN BÜYÜK FOTOĞRAF ARŞİVİ
Konya üzerine 40 binden fazla fotoğraf, Yörükler üzerine ise 20 bine yakın çektiği fotoğrafla büyük bir görsel arşive sahip olan Zeki Oğuz Bey’in bu arşivinden, günün birinde bizde faydalandık. Emeğinin karşılığını vererek iki-üç kare harman yerinde saydam fotoğraf almıştık. Tarihi-doğası ile Konya’nın ve Sarıkeçililerin en büyük fotoğraf arşivi ne olacak? Kurucusu olduğu Konya Fotoğraf Amatörleri Derneği (KONFAD)’mi alacak? Selçuk Üniversitesi veya Konya Üniversitesi mi, yoksa Konya Büyükşehir Belediyesi mi bu zengin arşive talip olacak?..
“Sevdiğime bir armağan vermek geçti içimden/ En güzeli bir demet kır çiçeğidir dediler/ Güzeldiler, alımlıydılar kıyamadım koparmaya/ Suretin çekip gönderdim ak kâğıt üstüne.”
Gezgin Yürek adlı şiir kitabında fotoğraf sanatçısı Zeki Oğuz, nasıl bir ‘armağan’da bulunduğunu, o dört dizelik şiiriyle aslında bize, fotoğrafı da tanımlıyor. Ona göre fotoğraf ise, “Bir kare fotoğraf, bütün bir ömrü anlatan bir öykü!” Tabi ki burada “o anı” yakalamak ve yaşamak ta önemli bir duygu.
BOZKIR TÜRKİYE’SİNDEN ACI BİR HATIRA
“Gezilerim sırasında öyle şeyler gördüm, yaşadım ki çoğu zaman insanlığımdan utandım. Anlattıklarım gördüklerimin yüzde biri değil” diyen gezgin yürek Zeki Oğuz anlatıyor: “Yıllar önce bir otobüs dolusu insanla Bozkır’a doğru gidiyorduk. Yolun kenarında sabanla çift süren birini gördüm. Daha uzakta iken durdurdum otobüsü. İnip çift süren adama doğru yürüdüm. Gördüğüm şey karşısında insanlığımdan utandım. Bir kare bile çekmeden otobüse geri döndüm. Adam boyunduruğunun bir yanına eşeğini koşmuş, diğer tarafı gelini çekiyordu. Öyle melül mahzun bir duruşları vardı ki yürek dayanmaz.”