Türk dil kurumuna göre galgımak (kalgımak) kelimesi; yaylanmak, sallanmak, zıplamak, sekmek gibi anlamlara gelse de Konya ağzında kelimenin karşılığı daha çok oynamak anlamını taşır.
Son zamanlarda akşamları saat 20.30 dan sonra, zafer tramvay duraklarından başlayıp Alaeddin Bulvarında eski ordu binasına kadar olan mesafeyi ister araçla ister yaya olarak geçmiş iseniz, pencereleri tamamen açılmış olan bazı eğlence mekanlarından yayılan yüksek sesli müziği işitmiş olmanız gerekir.
Valiliğin ilgili birimlerinin ve başta Büyükşehir ve Selçuklu Belediyesi’nin çevre ile ilgili zabıta birimlerinin de bu gürültülü müzik yayınlarından haberdar olmaması mümkün değil.
İlgili birimlerin adı kafe olan bu işletmelerdeki akşamın ilk saatlerinden gece yarılarına kadar devam eden ve Alâeddin bulvarında hareket halinde olan araç içindeki insanları dahi rahatsız edecek derecede yüksek sesli-gürültülü müzik yayınına göz yummaları anlaşılır gibi değil.
Mevcut imar planlarına göre mesken olarak inşa edilen Alâeddin bulvarına cepheli binalardan bir kısmının son 10 yıldır ticarethaneye çevrilmesindeki artış bu binaların sahipleri ile şehrin ticaret hayatına maddi açıdan olumlu katkılar sağlamış olsa da, özellikle bu binalardan bazılarının çatı katı veya teras tabir edilen mahallerinin eğlence mekânlarına çevrilmesi ileride imar açısından önemli mahzurlar oluşturacaktır.
Konya’mızın üniversiteler şehri olması ile övünenler, aynı zamanda Selçuklu Başkenti ve Mevlana Şehri olmakla iftihar ettikleri Konya’yı elleriyle yavaş yavaş bir eğlence ve zevk mekânı haline dönüştürdüklerini de görüyor olmalılar.
Son zamanlarda yaygınlaşan uygulamalar ile hayâ, iffet ve utanma duygusunun ayaklar altına alındığı mekânlar haline getirilmeye çalışılan Alâeddin Bulvarı, yönetici insanların dini hassasiyetleri azaldığında, dünya ahiret dengesinde ölçüyü tutturamayıp, dünya sevgisine meyletme baş gösterince ne hale gelebileceğimizi göstermesi açısından ibret vericidir.
Şehrin Selçuklu İlçesindeki birahanelerde yapılan ucuz pavyon müzikleri yetmiyormuş gibi, şehrin merkezinde müzik bilgisi konusunda ne yaptığını bilmeyen işletme sahipleri ve icracılar tarafından kadının ön plana çıkarıldığı, şehevi hislere hitap eden müzik yayınlarının işletme duvarlarını geçip caddelere ulaşacak derecede yapılması, herkesin sorumluluğunu tekrar gözden geçirmesini gerektirecek boyutlara ulaşmıştır.
Şehirde yaşayan fertlerin isteklerini “Kolaylaştırmak, zorlaştırmamak, müjdelemek nefret ettirmemek” ana prensibinden hareketle çözdük zannedenler, yozlaşmayı ve özden uzaklaşmayı hoş görmek noktasında olmamalıdırlar.
Selçuklu Başkentinde, Mevlana Şehrinde eskiden beridir ölçüler ve hudutlar açık ve nettir. Bu ölçü ve hudutlara göre eksik ve kusurlu olanlar haddini bilmeli, kendi durumlarını kurtarmak için cahilce bir cesaretle dinin ölçüleriyle de oynamaya kalkmamalıdırlar.
Bütün bunlar olurken diğer yandan başta Büyükşehir Belediyesi olmak üzere İlçe Belediyeleri de fuar alanı ve kendi ilçelerindeki bazı mahallelerde yeni yeni eğlenceler düzenleme yarışına girişmişlerdir.
Böylelikle Zafer ve Fuar alanına gelemeyen, şehrin uzak kenar mahallelerinde ikamet eden vatandaşlar ile hizmetle yükümlü oldukları garip ve gurebanın ayağına eğlence kervanlarını götürerek onlarında eğlence eksikliklerini gidermiş oluyorlar.
Halka hizmet böyle olur dercesine.
Bütün bu saydığımız olumsuzluklar;
Rahmet-i İlâhiyenin coştuğu, Mağfiret-i Rabbaniyenin taştığı, Merhamet-i Sübhaniyenin arza ulaştığı, bir rahmet mevsiminde, milletimizin üç aylar diye tanımladığı maneviyat ikliminde oluyor.
İbadetlerin sevaplarının katlandığı, duaların, yakarışların, naz ve niyazların Huzurullaha kanatlandığı, zikirlerin, fikirlerin hamdlerin, senaların, hayrın, hasenatın, tasadduk ve yardımlaşmanın doruklaştığı bir iklimde;
Regaib’i, Mirac’ı ve her türlü güzellikleriyle Ramazan Ayının ilk habercisi olarak gelen Recep ayında oluyor.
Bütün bunlar, Birleşmiş Milletler ve Nato’da bir başka düşünce etrafında oluşturulmuş bir birlik tarafından, Libya’ya bombalar yağdırılırken oluyor.
Bütün bunlar, Zalim Nusayri yönetimi altında inleyen ve gördükleri akıl almaz zulümler nedeniyle Türkiye’ye sığınmaktan başka çareleri kalmayan Suriyeli Müslümanların sınırda oluşturulan çadır kentlere yerleştirildiği günlerde oluyor.
Ve şehrin orta yerinde orkestralar, saz heyetleri veriyor coşkuyu.
Şen kahkahalar eşliğinde bir o yana bir bu yana sallanan başörtülü kızların ellerinde salladıkları mendillerle çekilen halaylar, atılan göbekler ve irad edilen nutuklarla eğlencenin bini bir para.
Etrafımızda zalim idareciler eliyle insanlığın vicdanını kanatan katliamlar yapılırken, Müslümanlar inim inim inlerken, neler yaptığımıza, neye gülüp neyle eğlendiğimize, neler yiyip neler içtiğimize daha bir dikkat etmemiz gerekmez mi?
Bu arada dikkatle izlememiz gereken başka bir ibret vesikası daha var önümüzde.
YSK’nın seçimlerle ilgili kesin sonuçları açıklamasından sonra, bu hafta içinde Milletvekilleri Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yemin ederek vekillik görevlerine başlayacaklar.
28 Şubat sürecinde İlahiyat Fakültesi Camii’nde Cuma Hutbesinde, Mustafa Kemal Atatürk adı geçti diye Cuma Namazını terk ederek camiden ayrılan öğretim görevlisi, bu yemin töreninde gözümüzün içine baka baka “Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı kalacağına” dair yemin edecek.
Biz de onun gözünün içine bakacağız.
Her iki meselede de bu kadarcık bir hassasiyet, hakkımızdır diye düşünüyorum.
Son zamanlarda akşamları saat 20.30 dan sonra, zafer tramvay duraklarından başlayıp Alaeddin Bulvarında eski ordu binasına kadar olan mesafeyi ister araçla ister yaya olarak geçmiş iseniz, pencereleri tamamen açılmış olan bazı eğlence mekanlarından yayılan yüksek sesli müziği işitmiş olmanız gerekir.
Valiliğin ilgili birimlerinin ve başta Büyükşehir ve Selçuklu Belediyesi’nin çevre ile ilgili zabıta birimlerinin de bu gürültülü müzik yayınlarından haberdar olmaması mümkün değil.
İlgili birimlerin adı kafe olan bu işletmelerdeki akşamın ilk saatlerinden gece yarılarına kadar devam eden ve Alâeddin bulvarında hareket halinde olan araç içindeki insanları dahi rahatsız edecek derecede yüksek sesli-gürültülü müzik yayınına göz yummaları anlaşılır gibi değil.
Mevcut imar planlarına göre mesken olarak inşa edilen Alâeddin bulvarına cepheli binalardan bir kısmının son 10 yıldır ticarethaneye çevrilmesindeki artış bu binaların sahipleri ile şehrin ticaret hayatına maddi açıdan olumlu katkılar sağlamış olsa da, özellikle bu binalardan bazılarının çatı katı veya teras tabir edilen mahallerinin eğlence mekânlarına çevrilmesi ileride imar açısından önemli mahzurlar oluşturacaktır.
Konya’mızın üniversiteler şehri olması ile övünenler, aynı zamanda Selçuklu Başkenti ve Mevlana Şehri olmakla iftihar ettikleri Konya’yı elleriyle yavaş yavaş bir eğlence ve zevk mekânı haline dönüştürdüklerini de görüyor olmalılar.
Son zamanlarda yaygınlaşan uygulamalar ile hayâ, iffet ve utanma duygusunun ayaklar altına alındığı mekânlar haline getirilmeye çalışılan Alâeddin Bulvarı, yönetici insanların dini hassasiyetleri azaldığında, dünya ahiret dengesinde ölçüyü tutturamayıp, dünya sevgisine meyletme baş gösterince ne hale gelebileceğimizi göstermesi açısından ibret vericidir.
Şehrin Selçuklu İlçesindeki birahanelerde yapılan ucuz pavyon müzikleri yetmiyormuş gibi, şehrin merkezinde müzik bilgisi konusunda ne yaptığını bilmeyen işletme sahipleri ve icracılar tarafından kadının ön plana çıkarıldığı, şehevi hislere hitap eden müzik yayınlarının işletme duvarlarını geçip caddelere ulaşacak derecede yapılması, herkesin sorumluluğunu tekrar gözden geçirmesini gerektirecek boyutlara ulaşmıştır.
Şehirde yaşayan fertlerin isteklerini “Kolaylaştırmak, zorlaştırmamak, müjdelemek nefret ettirmemek” ana prensibinden hareketle çözdük zannedenler, yozlaşmayı ve özden uzaklaşmayı hoş görmek noktasında olmamalıdırlar.
Selçuklu Başkentinde, Mevlana Şehrinde eskiden beridir ölçüler ve hudutlar açık ve nettir. Bu ölçü ve hudutlara göre eksik ve kusurlu olanlar haddini bilmeli, kendi durumlarını kurtarmak için cahilce bir cesaretle dinin ölçüleriyle de oynamaya kalkmamalıdırlar.
Bütün bunlar olurken diğer yandan başta Büyükşehir Belediyesi olmak üzere İlçe Belediyeleri de fuar alanı ve kendi ilçelerindeki bazı mahallelerde yeni yeni eğlenceler düzenleme yarışına girişmişlerdir.
Böylelikle Zafer ve Fuar alanına gelemeyen, şehrin uzak kenar mahallelerinde ikamet eden vatandaşlar ile hizmetle yükümlü oldukları garip ve gurebanın ayağına eğlence kervanlarını götürerek onlarında eğlence eksikliklerini gidermiş oluyorlar.
Halka hizmet böyle olur dercesine.
Bütün bu saydığımız olumsuzluklar;
Rahmet-i İlâhiyenin coştuğu, Mağfiret-i Rabbaniyenin taştığı, Merhamet-i Sübhaniyenin arza ulaştığı, bir rahmet mevsiminde, milletimizin üç aylar diye tanımladığı maneviyat ikliminde oluyor.
İbadetlerin sevaplarının katlandığı, duaların, yakarışların, naz ve niyazların Huzurullaha kanatlandığı, zikirlerin, fikirlerin hamdlerin, senaların, hayrın, hasenatın, tasadduk ve yardımlaşmanın doruklaştığı bir iklimde;
Regaib’i, Mirac’ı ve her türlü güzellikleriyle Ramazan Ayının ilk habercisi olarak gelen Recep ayında oluyor.
Bütün bunlar, Birleşmiş Milletler ve Nato’da bir başka düşünce etrafında oluşturulmuş bir birlik tarafından, Libya’ya bombalar yağdırılırken oluyor.
Bütün bunlar, Zalim Nusayri yönetimi altında inleyen ve gördükleri akıl almaz zulümler nedeniyle Türkiye’ye sığınmaktan başka çareleri kalmayan Suriyeli Müslümanların sınırda oluşturulan çadır kentlere yerleştirildiği günlerde oluyor.
Ve şehrin orta yerinde orkestralar, saz heyetleri veriyor coşkuyu.
Şen kahkahalar eşliğinde bir o yana bir bu yana sallanan başörtülü kızların ellerinde salladıkları mendillerle çekilen halaylar, atılan göbekler ve irad edilen nutuklarla eğlencenin bini bir para.
Etrafımızda zalim idareciler eliyle insanlığın vicdanını kanatan katliamlar yapılırken, Müslümanlar inim inim inlerken, neler yaptığımıza, neye gülüp neyle eğlendiğimize, neler yiyip neler içtiğimize daha bir dikkat etmemiz gerekmez mi?
Bu arada dikkatle izlememiz gereken başka bir ibret vesikası daha var önümüzde.
YSK’nın seçimlerle ilgili kesin sonuçları açıklamasından sonra, bu hafta içinde Milletvekilleri Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yemin ederek vekillik görevlerine başlayacaklar.
28 Şubat sürecinde İlahiyat Fakültesi Camii’nde Cuma Hutbesinde, Mustafa Kemal Atatürk adı geçti diye Cuma Namazını terk ederek camiden ayrılan öğretim görevlisi, bu yemin töreninde gözümüzün içine baka baka “Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı kalacağına” dair yemin edecek.
Biz de onun gözünün içine bakacağız.
Her iki meselede de bu kadarcık bir hassasiyet, hakkımızdır diye düşünüyorum.