Yuvamız yazı serisi
Sevap, insana manevi mükâfat kazandıracak bir işi yapmak, yapılmasına vesile olmak veya yapılması yasak bir işin başındayken onu terk etmektir. Sevap kazanmak isteyen kimseler, hiç şüphesiz ahiret gününe ve o günde sorulacak hesaba inananlardır. Maddi hiç bir şeyin bir işe yaramayacağını, ancak manevi mükâfatla ebedi saadeti kazanacağını bilenler, hayatlarının her döneminde başkalarına iyilik yapanlar, ebedi saadeti kazanmış olurlar. Peygamberimiz bu konuda, “İnsanın hayırlısı, insanlara faydalı olanıdır” buyurmuştur.
Evlendirme işleri de Allah’ın bir emridir ve başkalarına yapılacak iyiliklerin başında gelir. Bu aynı zamanda yapana büyük mükâfat kazandırır. Bu işin bir başka yönü ise evlenerek mes’ut ve mutlu olanlar kendilerinin evlenmelerine vesile olanlara “Allah senden razı olsun” demeleri bu işe vesile olanların amel defterlerine sevap yazılmasını sağlar.
Muhyiddin-i Arabi; “Hasene-i Cariye’nin en güzeli bekârları evlendirmektir. Onların soyundan gelenler hayır yaptıkça, vesile olanın amel defterine de o hayır yazılır” demektedir.
FAKİR GENÇLERİN EVLENMESİ
Evlilik ve nikâh, millet olarak üzerinde önemle durduğumuz değerler arasındaydı. Evlenme çağına gelmiş gençlerimizle, eşi ölmüş veya eşinden ayrılmış insanlarımızı bir an önce evlendirmek için onlara hayırlı eşler aranır. Böylece kurulan yuvalar bir ömür devam ederdi. Ve tabii sağlam esaslar üzerine kurulan ailelerden oluşan toplum da sağlam olurdu.
Peygamberimiz yine bir hadis-i şeriflerinde acele yapılması gereken işleri sayarken; “Vakti gelen namazı kılmak, evlenme çağına gelen kız ve oğlanları evlendirmek, cenazeyi kaldırmak, misafire ikramda bulunmak…” gibi önemli şeyleri saymıştı.
Ne yazık ki şimdilerde bu tür güzel hasletler artık aranmamakta, akrabalık bağlarından biraz uzaklaşınca dışarıda kalan bekârlarla pek kimse meşgul olmamaktadır. Evlenmek ve yuvasını kurmak isteyen bir oğlumuz (öğretmen, polis, asker gibi anne ve babasından uzaktaysa) kime gider de kızına talip olabilir, gelin adayı kızımız kime beni al veya bir ana-baba kime gider de benim kızımı al diyebilir?
Hz. Ömer’in, bekâr olanların genç, yaşlı muhakkak evlenmesini isteyerek; “Bekâr bir genç gördüğümde doğabilecek şer’den dolayı tüylerim ürperir. Ömrümden üç gün kaldığını bilseydim, o üç gün için yine de evlenmek isterdim” demektedir.
İki ayrı cinsten insanın evlenebilmesi için onlara yapılacak küçük yardımla bir yuvanın kurulmasına vesile olunursa, yuva kurulduktan ve hele de eşler birbirleriyle anlaştıktan sonra artık o yuvanın bütün maddi ve manevi zorlukları eşlerin dayanışmaları ile aşılmaktadır. Atalarımız buna; “iki gönül bir olunca samanlık seyran olur” demişlerdir. Nur suresi 32. ayette de bu husus, “...onlar fakirlerse, Allah onları fazlıyla zengin kılar” buyurmaktadır.
Evlendirme işleri sadece eş bulma ve bunları birbirleri ile tanıştırma diye anlayanlar varsa, bu anlayış yanlıştır. Bu günkü şartlarda evlenecek kızın çeyize ihtiyacı olduğu gibi evlenecek oğlanın da eşine mihir vereceği, evine eşyaya masraf yapacağı düşünülürse, evleneceklere maddi destek sağlamak da evlendirmenin bir parçası olmaktadır.
NİKÂHSIZ BİRLİKTELİK ZEHİRDİR
Evlenemeyen insanların eğer manevi yönleri de bulunmuyor ve bir gün yaptıklarının hesabını vereceklerine inanmıyorlarsa bunlar toplumun başına bela kesilmektedirler. Her fikir bir hareketi, her hareketin ise iyi veya kötü bir sonuç doğuracağından yalan-yanlış fikirlerin toplumda yayılmasından gençlerimiz ve bilhassa kızlarımız büyük sıkıntılara düşmektedirler.
Milli değerlerimiz nikâha büyük önem verirken, bu zihniyetin sahipleri zinaya ağırlık vermişler, yazdıkları bütün eserlerinde zinaya gidecek yolları açmaya çalışmış, belden aşağı pespaye eserler kaleme almışlar, filimler çevirmişlerdir. Bunlar ağzında, “Nikâh, eh olsa da olur” şeklinde basite indirgenmiştir.
Evlileri de bir başka propaganda beklemekte, “Bakamayacağın çocuğu yapma” diyerek “doğum kontrolü” için resmi özel birçok kuruluş kolları sıvamış nüfus artışını önlemeye çalışmaktadırlar. Hâlbuki yapılacak şey, ülkenin üretimi artırmak, istihdamı (iş sahalarını) geliştirmek, devletin iç ve dış faiz ödemelerini “yeter artık” diyerek sonlandırmak, sömürüyü önlemek, borçların faizleri olarak ödenen paraları millete aktarmak, milletin çalışarak zengin olmasını sağlamaktır. İdarecilerimiz, yanlış kararlarla milletin sömürülmesini önleyeceklerine, doğum kontrolü yaptırarak nüfusun azaltılması yoluna gitmektedirler.
BEKÂRLARINIZI EVLENDİRİN
Evlendirme çalışmalarımıza yeni başladığımız dönemde büromun telefonum çaldı. Kendisini tanımadığımız bir hanım; “Nevzat bey. Sizi tebrik ediyorum. Bu devirde kimsenin cesaret edemeyeceği bir işi yapıyorsunuz. Ve hem biliyor musunuz ki Kur’an-ı Kerim’de ayet evlenin diye değil evlendirin olarak gelmektedir” demiştir.
Şimdi aradan 17 yıl gibi bir zaman geçti. Büromuza başvuran adaylarımızdan 22 Nisan 2016 tarihine kadar (80 çift) 160 kardeşimizin evlendirerek yuvalarını kurmaya vesile olduk. Adaylarımızın yüzde altmışı yüksek öğrenim görmüş insanlar. Müracaatlarda eşlerin fikri ve siyasi yapılarının uygunluğuna dikkat etmekte böylece mutluluğun yakalanacağına inanmaktayız. Onun için müracaatlar önce, muhafazakârlar, liberaller ve sosyal demokratlar olarak üçe ayrılmakta daha sonra eşlerin birbirleri hakkında verecekleri karar doğrultusunda onların tanışıp evlenmelerine vesile olunmaktadır.
Çalışmalarımızda resimli bilgi formları kullanılmakta, Formlar yuvamizda@gmail.com adresimizden istenmektedir. Geçen hafta Almanya’da bir Mimar kızımız evlenmek için bize başvurmuştur.