Sevgili çocuklar,
Güzel yüzlü Yusuf, babası Peygamber Yakup’un (a.s – aleyhisselam) yanında iken bir gece çok güzel bir rüya gördü. Rüyasında; güneş, ay ile on bir yıldızın kendisine secde ediyorlardı. (Yusuf’un karşısında yüzlerini yere sürdüklerini)
Gündüz olunca gördüğü rüyasını babasına anlattı. Babası Yakup (a.s) da;
“Ey oğulcuğum. Rüyanı kardeşlerine anlatma. Sonra onlar seni kıskanırlar da sana tuzak kurarlar” diyerek rüyasını açıkladı.
Bu esnada Yakup’un (a.s) karısı Leyya hatun Yusuf’un anlattıklarını dinlemişti.
Yakup (a.s) ona da Yusuf rüyasını, diğer çocuklarına anlatmamasını istedi.*
Sevgili çocuklar,
Siz de rüya görüyor musunuz? Yani gece siz uyurken sanki uyanıkmış gibi bir takım olaylar yaşıyor musunuz?
Neler görüyorsunuz? Rüyalarınız, renkli mi yoksa siyah – beyaz mı?
Rüyalarınızı hatırlıyor musunuz? Yoksa unutuyor musunuz?
Gördüğünüz rüyaları annenize veya babanıza anlatıyor musunuz?
Onlar, mutlaka hayra (güzele, iyiye) yoruyorlardır? Çünkü bir rüya, nasıl yorumlanırsa o şekilde çıkarmış.
KARDEŞLER RÜYAYI ÖĞRENİYOR
Bilmelisiniz ki bazı rüyalar aynen uyanıkken karşınıza çıkabilirler. Buna, “Rüyay-ı sadıka” yani sadık (doğru olarak çıkan) rüya denir.
Bir de “Rüyay-ı kazibe” yani kazib (yanlış, yalancı olaylar) rüyası olur.
İşte peygamberler veya ileride peygamber olacakların gördükleri rüyalar, gerçek rüyalar olurlar. Allah onlara bazı şeyleri onlar küçükken de haber verir.
Sevgili çocuklar,
Yusuf’un ağabeyleri hayvanları otlatmadan döndüklerinde Leyya hatun, Yusuf’un gördüğü rüyayı onlara haber verdi.
Onlar bu rüyayı öğrenince Yusuf’a o kadar kızdılar ki… Annelerine;
“Güneş, babamızdan başkası değildir. Ay da sensin. On bir yıldız da şüphesiz bizleriz. Bu rüyaya göre övey annemizin oğlu Yusuf, bizim üzerimize hükümdar olmak istemekte ve bizleri kendine köle olarak görmektedir” dediler.
Kardeşler, kıskançlıklarından Yusuf’a bir tuzak kurmaya ve bunun için de bir plan yapmaya başladılar.
YUSUF’U KIRA GÖTÜRÜYORLAR
Ağabeyler, Yakup (a.s) ve Yusuf birlikteyken onların yanına gelerek çok çeşitli oyunlar oynamaya başladılar. Bir ara Yusuf’u da oyuna katarak onun bu oyunda eğlenmesini sağladılar.
Yusuf, gerçekten de ağabeyleri ile yaptığı oyundan çok eğlenmişti. Onlara sordu;
“Siz kıra, koyunlarınızı otlatmaya gidince de böyle güzel oyunlar oynar mısınız”
“Elbette…” dedi, ağabeyleri… “Daha ne oyunlarımız var, bir bilsen…”
Sonra babaları Yakub’a (a.s) dönerek;
“Babacığım, kardeşimiz Yusuf’u da bizimle kıra gönderiri misin? Biz, ona “göz – kulak oluruz” onu koruruz ve onunla böyle güzel oyunlar oynarız”
Ama ağabeylerin amaçları, Yusuf’u öldürmek veya uzak, ıssız bir yere onu atmak suretiyle ondan kurtulmak, babalarının Yusuf’a olan sevgisini kendi üzerlerine çekmek istemekteydiler.
Yakup (a.s); “Ben korkarım ki onu kurda kaptırırsınız da benim içime ateş düşürürsünüz” dedi.
Hem ağabeylerin Yusuf’u kıra götürmek için ısrarları ve hem de Yusuf’un isteği üzerine, Yakup (a.s) onun ağabeyleri ile kıra gitmesine razı oldu.
Ertesi gün henüz güneş doğmamış ve sabah daha çok erkenken, Yusuf’u da yanlarına alan kardeşler önlerinde koyun ve deve sürüsü olduğu halde kırın yolunu tuttular.
Yusuf, başına geleceklerden habersiz, ağabeylerinin ellerinden tutarak “güle – oynaya” kırın yolunu tutmuştu.
Sevgili çocuklar,
Siz olsanız, kardeşiniz için böyle kötü planlar kurar, ondan kurtulmak ister miydiniz?
Ben sizin küçük kardeşiniz için böyle bir kötülüğü yapabileceğinize inanmıyorum. Doğru düşünüyorum değil mi? Hepinizin, “doğrudur” değini duyar gibi oluyorum.