Sevgili çocuklar,
Züleyha’nın hilesi tutmadı ve Yusuf masum (suçsuz) bulununca bir zaman hakkında bir işlem yapılmadı. Ne de olsa Yusuf bir köleydi ve hakkında dedikodular şehir içinde yayıldıkça yayıldı.
Mısır Aziz’i bir zaman için de olsa Yusuf’un zindana (hapishaneye) atılmasının uygun olacağı kanaatine (kararına) vardı.
Aziz’in adamları Yusuf’u tutarak zindana koydular.
Bu esnada kendisine ne suçunun ne olduğu ve de ne kadar zindanda kalacağı kendisine söylenmedi. Öyle ya bir kölenin hakkı olur muydu, hiç…
Yusuf’la birlikte başka suçlardan hükümlü iki genci de zindana attılar.
Aradan uzun bir zaman geçti. Ben diyeyim üç yıl, siz deyin beş yıl…
Aziz ve adamları, Yusuf ve diğer gençleri artık unutmuşlardı.
Bir adı da “medrese-i Yusufiye” olan zindan sanki onların meskeni (evleri) olmuştu.
Allah (c.c) zindanda Yusuf’a, rüyaları nasıl tabir edeceğini (yorumlayacağın) öğretmişti. Rüyaları yorumlayan Yusuf, o rüyaların o insanın hayatında karşısına çıkacak şeylerin ne olduğunu söyler ve olaylar aynen çıkıyorlardı.
İKİ RÜYANIN YORUMU
Yusuf’la birlikte zindana düşen iki genç, gece uyku esnasında rüya gördüler. Sabah uyandıklarında Yusuf’un yanına gelerek;
“Yusuf sen çok iyi bir insansın. Biz bu gece rüya gördük. Senin bu rüyamızı doğru olarak yorumlayacağını biliyoruz. Bize rüyalarımızı yorumla.” dediler.
Gençlerden birisi anlatmaya başladı.
“Ben rüyamda kendimi, şaraplık üzüm sıkıyorken gördüm” dedi. Diğer genç ise;
“Ben de rüyamda kendimi başımda ekmek götürüyorken gördüm. Kuşlar geliyor ve başımın üstündeki ekmekten gagalayarak yiyorlardı” dedi.
Yusuf gençlere dönerek; “Ey zindan arkadaşlarım” dedi. Biriniz (şaraplık üzüm sıkan) zindandan kurtulacak ve efendisine şarap sunacaktır. Diğeriniz ise asılacak (idam edilecek) ve beyninden kuşlar gagalayacaktır”
Sonra efendisine şarap sunacak gence dönerek; “Beni efendinin yanında anarak ona hatırlat, olur mu?” dedi.
Serbest kalarak zindandan kurtulan genç Yusuf’un bu isteğini unuttu. Ve Yusuf zindanda daha birçok sene kaldı.
Sevgili çocuklar,
YUSUF, ZİNDANDAN KURTULUYOR
Bu defa da Mısır kralı (Firavun) gece uykusunda bir rüya gördü. Rüyasını “müneccimlere (rüya yorumlayanlara)” anlattı.
“Ben rüyamda yedi arık (zayıf) ineğin, yedi semiz (besili) ineği yediğini gördüm. Ayrıca, yedi dolgun yeşil (buğday) başağıyla yedi kuru ve sararmış başak gördüm” dedi.
Müneccimler; “Bunlar karmakarışık rüyalardır. Biz bu rüyanın anlamını çıkaramıyoruz” dediler.
Bu esnada efendisine hizmet eden genç, zindan arkadaşı Yusuf’u hatırladı.
“Bu rüyayı size açık bir şekilde yorumlayacak birini ben biliyorum. Ama o şimdi zindandadır ve onun adı Yusuf’tur” dedi.
Kendisine izin verdiler ve Yusuf’un yanına zindana gönderdiler. Genç Yusuf’a;
“Yusuf, Ey çok doğru sözlü kardeşim” dedi. “Yedi arık ineğin yedi semiz ineğini yemesinin ve yedi yeşil buğday başağı ile yedi kuru başağın, yorumlarını yap. Ümit ederim ki senin doğru cevabınla efendimin yanına dönerim de onlar da senin kıymetini bilirler”
Yusuf, Allah’ın (c.c) kendisine verdiği rüya tabirleri ilmi ile şu açıklamayı yaptı.
“Her zaman yaptığınız gibi yedi yıl ekin ekiniz. Yiyeceğiniz az bir kısmı hariç diğer buğdayları biçerek taneleri sapında bırakınız. Sonra bu yılların ardından yedi yıl sürecek kuraklık yılları gelecek. O yıllar, tarlalarınız size ekin vermeyecek. Tohumluk olarak sakladıklarınız dışında diğer ekinlerinizi yiyip bitirecek. Bunların arkasından bir yıl daha gelecek. İnsanlar o yılda yağmura kavuşacaklar” dedi.
Kral, rüyasının böyle güzel bir şekilde yorumlandığını görünce;
“O, zindandaki genci alıp bana getirin” dedi.
Yusuf böylece zindandan kurtularak yeniden saraya dönmüş oldu.