Çocuklarla…(9) sevgili.cocuklar@gmail.com
Sevgili çocuklar,
Mısır sultanının Hazinelerine Bakanı Yusuf’un, Kenan ilinden gelen kardeşleri arasında kendi öz kardeşini (ana baba bir kardeşi) bulmasına çok sevindiğini ve ona sarılıp ağladığını öğrenmiştik.
Yakup’un oğullarının “kıtlıktan kırılan” Kenan ilinden, ikinci kere Mısır’a gelmelerinin sebebi ise yine iyi yürekli Mısır Hazine Nazırından (Yusuf’tan) yiyecek erzak alabilmek içindi.
Aradan biraz zaman geçince iyi yürekli Nazır (Yusuf) Yakup oğullarının erzak taleplerini (isteklerini) ikinci kez karşıladı ve develerine istedikleri kadar erzak koydurdu.
Yusuf, adamları vasıtasıyla kardeşi Bünyamin’in bindiği deveyi öğrendi. Yine adamlarına emir vererek kardeşlerin haberi olmadan Bünyamin’in devesinde ki yükün içerisine kralın su kabını koydurdu.
Su kabı, saray da kullanıldığın için çok kıymetli taşlarla süslenmiş idi.
Sonra Yakup oğullarının kafilesi (deve kervanı) yola çıkmak üzereydi ki, bir münadi (tellal – ilan edici) yüksek sesle bağırmaya başladı.
KRALIN SU KABI ÇALINIYOR(!)
“Ey kafile… Durun. Siz, herhalde aradığımız hırsızlarsınız” dedi. Kardeşler;
“Siz neyinizi kaybettiniz de arıyorsunuz?” diye sordular. Münadi de;
“Kralın su kabını kaybettik. Onu arıyoruz” dedi. Ve ilave etti;
“Onu getirene bir deve yükü bahşiş (hediye) var” dedi. Kardeşler;
“Bir yanlışlık var. Biz namuslu insanlarız ve Nazırın konuğuyuz” dediler. Münadi;
“Yüklerinizin içini aramadıkça sizin sözünüze inanmayız” dedi ve ekledi “Peki… Aradığımız şey sizin yüklerin içerisinde çıkarsa çalanın cezası ne olur?” diye sordu. Onlar da;
“Yükünde hırsızlık mal bulunanın kendisi alıkonur ve cezalandırılır” dediler.
Münadi, yanında bulunan adamlara emir vererek;
“Arayın şunların yüklerini” dedi.
Sevgili çocuklar,
Hatırlıyorsanız, değil mi? Yusuf’ta, küçükken bakılması için halasının yanına verilmiş ama halası onu ağabeyine geri vermemek için Yusuf’a kendi kırmızı kuşağını elbise altına sararak ve sonra da bularak onu yanında alıkoymuştu.
Bu arada Yusuf da kafilenin yanına gelmiş “olan biteni” takip ediyordu.
Önce büyük kardeşlerin yükleri arandı. Onlarda bir şey çıkmadı. Ama Bünyamin’in yükü aranırken içinden “kralın su tası” çıktı.
HIRSIZ (!) BÜNYAMİN ÇIKIYOR
Hemen su tasını Yusuf’a götürüp verdiler ve yükünde hırsızlık mal çıkan kişiyi yani Bünyamin’i tutukladılar.
Ağabeyler, babaları Yakub’un yanına, Bünyaminsiz dönmeleri halinde kendilerine neler söyleyeceğini düşündüler ve Yusuf’a;
“Çok değerli Nazır Efendi. Onun çok yaşlı bir babası var ve O’nu bize emanet etti. Onu götürmezsek kendimizi savunamayız. Onu bırak da bizden birini onun yerine al” dediler.
Yusuf ise; “Kesinlikle olmaz. Hırsızlık mal kimin eşyasından çıkmışsa ancak o alıkonulur” dedi. “Babanıza ise her şeyi olduğu gibi doğru olarak söylersiniz” dedi.
Kardeşler kervanı naçar (çaresiz) kardeşleri Bünyamin’i Mısır’da bırakarak Kenan iline gitmek üzere yolu koyuldu.
Kervan Kenan iline dönünce babaları her şeyden önce Bünyamin’i sordu. Onlar da;
“Sevgili babamız” dediler ve olan biteni olduğu gibi anlattılar.
Ancak Yakup (a.s) onların dediklerine inanmadı ve;
“Hayır. Sizi nefisleriniz aldatıp yine böyle büyük bir günaha sürüklemiş” dedi. “Artık bana düşen güzelce sabır etmektir” dedi ve ilave etti.
“Benim içime doğuyor ki, Allah onları (Yusuf ve Bünyamin’in) bana getirmesi yakındır”
Yakup (a.s) Yusuf’tan sonra Bünyamin’in den de ayrılmasına çok üzüldü ve ağladı. Acısının şiddetinden gözlerine ak düştü (kör oldu) hiçbir tarafı göremez oldu.
Sevgili çocuklar,
Gelecek yazımda inşallah, Yakup Peygamberin üzüntü de hasretini dile getiren bir ilahisi var. O ilahiyi size yazacağım. Bakalım siz de Yakup Peygamberin üzüntülü durumunu siz nasıl bulacaksınız?