Bu ilke şu günlerde malum çevreler tarafından, dâhili ve harici gelişmeler dolayısıyla sıkça kullanıldığı için, bu haftaki yazımı bu prensibin ne anlama geldiğini izah etmeye ayırdık.
Bu ilkeyi ilk defa dillendiren Mustafa Kemal Paşa’dır. Paşa, Cumhuriyetin 10. yıl dönümünde ABD Cumhurbaşkanı Roosvelt’in Cumhuriyet’in Onuncu Yıl Dönümü dolayısıyla Türk milletine yolladığı mesaja, cevaben verdiği mesajdır.
Bu ilke, o günden beri Cumhuriyet Halk Fırkası’nın müstakar umumi siyasetinin temeli olmuştur.
Bu ilke 1961 ve 1982 Anayasalarında da yer alan Türkiye Cumhuriyeti'nin temel dış politika düsturudur.
Yurtta sulhu cihanda sulhu her sağduyu sahibi ister. Çünkü harp, insan, hayvan ve tabiat için kapsamlı bir yıkımdır. Barış olursa insanlık, ilim, fen ve medeniyet alanında ilerler ve gelecek nesillere güzel bir dünya bırakır.
Dünyada böyle bir gelişme olmadığına göre, bu ilkenin arkasına sığınarak zalimin zulmüne arka çıkmanın bir manası yoktur.
Türkiye, Musul’a Irak hükümetinin isteği sonucu asker göndermiştir. Orada Kuzey Irak askerini IŞİD’e karşı eğitmektedir. Bazı devletler de bu nedenle orada asker bulundurmaktadır.
Şimdi Irak hükümetinin Türkiye’ye “askerini geri çek”, demesinin sebebi, kendi iradesiyle olmayıp, orada rollerin değişmesi sonucudur. Basından öğrendiğimiz kadarıyla ABD ve Rusya Suriye konusunda anlaşmıştır. Buna göre, Türkiye, Ortadoğu’da söz sahibi olamayacaktır. Bunun sonucu, şimdi “Türk askeri geri çekilsin” denilmektedir.
Emperyalistlerin, enerji kaynaklarını yeniden kendi lehlerine göre dizayn etme çalışmalarını görmezden gelip, söz konusu ilkenin arkasına sığınıp, onlarla birlikte “Türk askerinin orada ne işi var” demek, emperyalistlerin ekmeğine yağ sürmek anlamına gelir. Neden, emperyalistlere, “Irak ve Suriye’de ne işiniz var” demiyorsunuz? Onların gölgesinde yaşamayı, “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” olarak algılamanız cehaletin tâ kendisidir.
Harp, insan tabiatının gereği değildir. Harp zalimlere haddini bildirmek için vardır. Onlara haddini bildirdikten sonra “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” gerçekleşir. Nitekim tarihte gerçekleşmiştir.
Yurtta sulhu cihanda sulhu gerçekleştirebilmek için, dünyada adaletli bir milletin oluşturulması şarttır.
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Böylece, sizler insanlara birer şahit (ve örnek) olasınız ve Peygamber de size bir şahit (ve örnek) olsun diye sizi orta bir ümmet yaptık… (Bakara:143)
Bütün müfessirlerin görüşüne göre, “orta ümmetten maksat,” âdil bir ümmettir.
Dünyada âdil bir ümmet oluşturulsaydı, Başta ABD ve Rusya olmak üzere emperyalist ülkeler, Irak ve Suriye’de ve mazlum Afrika’da cirit atabilir miydi?
Gelin, “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ilkesini bu çerçevede anlayalım. Aksi halde içi boş bir düstur olarak kalır. Hoşça kalın.