Toplumumuzdaki yaşanan maddi çöküntüden daha fazla yaşanan ahlaki ve imani çöküşü yangın bölgelerinden gelen fotoğraflar kadar, Konya’da yaşanan sokak eğlencelerinden elde edilen fotoğraflardan daha net anlatan bir resim olabilir mi, acaba diye düşünüyorum.
“Hikmet Müminin yitiğidir“ hükmünce lafa geldiği zaman ülkenin ciğerleri yanıyor diyerek söz başlayan insanların hafta sonundaki eğlencelerde zaman geçirmesi veya aynı sözler ile yangın bölgelerine yardım göndermekten bahsederken gürültülü sokak eğlencelerine lakayt kalmaları anlaşılır değildir.
" Vicdan kaskatı olunca dini neyin üzerine inşâ edeceksiniz?" sözü doğrultusunda son yıllarda içi boşaltılan bir dindarlık, muhafazakârlık ve milliyetçilik sonucunda geldiğimiz ya da getirildiğimiz noktada bazı tespitler yapma yerine artık bir takım tedbirleri alma vaktidir.
BU noktada belki de en ibretamiz olay yangında en fazla zarar gören yerlerden biri olan Gündoğmuş Belediye Başkanı Mehmet Özeren’in sözleri bu nasıl bir kafa yapısıdır Allah(cc) aşkına dedirtti mağdur insanlara.
“Evi yanmış vatandaşlarımıza TOKİ tarafından 20 yıl ödemeli çok ucuza faizlerle istedikleri şekilde evleri tekrar yapılacak. Evi eski diğer vatandaşlar "keşke bizim evimiz de yansaydı” diyecekler diye düşünüyorum.”
Burada belediye başkanına söylenecek söz haydi ilk sen başla demekten başka bir şey olmasa gerek.
Ya da arkasındaki ormanlar cayır cayır yanarken, kafasına atılan çayı kendisinden beklenmeyecek ölçüde vicdan ve omurga yokluğu ile eğilip yerlerden kapmak için birbiri ile yarışan bir topluluk bu ülkede nasıl ve kimler tarafında oluşturuldu?
Orman yangınlarının dalga dalga yayıldığı bir günde başka bir derdi kalmamış gibi Numan Kurtulmuş hedefledikleri yeni seçim barajını “ seçim ittifakların oyu düşük olan partilerin meclise girmesinin önünü açtığını vurgulayarak yüzde 5 seçim barajının Türkiye için uygun olduğunu” sözleri ile açıklaması yangının vicdanlarda ne kadar yer ettiğini göstermesi bakımından başka bir örnektir.
Ülke zenginliği olarak bilinen orman alanlarının tahribatı görünüşte kapitalist konforumuza dokunuyor gibi görünse de hep bir ağızdan yaptığımız din ve vicdan edebiyatı hep dilde kalıyor.
Görünüşte ormanları tahrip eden ve ettirenler şeytani amaçları ve hâkimiyetlerini gerçekleştirmek için dünyayı ateşe vermeyi göze aldıklarından şikâyet ediyoruz.
Zaman şikâyet etme değil harekete geçme zamanı diyenler bile bu ülkede yangın söndürme uçağı hariç her tür uçak hatta neden uçan saray bile var diyerek sorgulama yapamıyorlar.
Dahası Azeri Milletvekili Ganira Paşayeva’nın yangın sonrası hizmetler için bir maaşını Kızılay’a bağışlarken neden hala millete İBAN gönderenler ile milletin kafasına çay atanlardan ses çıkmadığını da anlamak mümkün değil.
Deprem, sel, heyelan veya orman yangınları sonrası sürekli olarak millete İBAN nosu göndermenin milli gurur ile nasıl bir ilişkisi var diye sormanın zamanıdır artık.
Yangında yeşil vatan ve ülkenin akciğeri olarak vasıflandırılan ormanlık alanların yanması küçümsenecek ve hafife alınacak bir şey değildir.
Ancak hafife alınmaması gereken veya can havliyle evini eşyalarını kurtarmaya çalışan insanların görüntüleri arasında unutulan veya görmezden gelinen bir büyük kaybımız daha var.
Aynı ormanlar gibi milli zenginliğimiz olan arı kovanlarımız da yaşadığımız yangında tıpkı ormanlarımız gibi yok oluyor veya yok ediliyor..
Maalesef son yaşadığımız yangın felâketinde ilk tespitlere göre on binlerce arı kovanı telef olmuş durumdadır.
"Bir gün arı nesli yok olursa, insanın da 4 yıllık ömrü kalmış demektir." demişti olayın vahametini fark edebilenler için.
Bu arada yangının gürültüsü patırtısı arasında aşı konusunda sürekli olarak haddi aşan güruh bir merhale daha kat ederek aşı olmayanların fırınlardan ekmek alamayacakları gibi alçakça bir açıklama yapmışlar.
Her ne kadar Türkiye Fırıncılar Federasyonu Başkanı Halil İbrahim Balcı, "Aşı olmayanlara ekmek verilmeyecek" türü bir uygulamanın söz konusu olmadığını açıklamış olsa da şeytani yenidünya düzeninin ücretli veya gönüllü kölesi olmanın ne menem bir şey olduğunu da görmüş olduk bir kere daha.
Şeytani yenidünya düzeni sana iğne denen içeriği belli olmayan sıvıyı deva diye verir, verirken de sana ödetir ama bedavaymış gibi yutturur.
Bir kere daha hatırlatalım ki; Zina yapanın alkışlanıp ödüllendirildiği, aşı olmayanın ise dışlandığı toplum asla huzur bulamayacaktır.
Ülke olarak huzurun yolunu da gösterelim:
Elbette milyonlarca yeni fidan dikeceğiz.
ANCAK ÖNCELİKLE ANADOLUMUZU ATEŞE VERENLER İÇİN TEK 1 ADET DE DARAĞACI DİKELİM.
Uyarılarımızı Hz. Ömer(ra)e ait bir sözle bitirelim:
“Yanlış yaptığımızda bizi uyarmaz iseniz SİZDE, uyarmanıza kulak vermez isek BİZDE hayır yoktur.”