Bugün Bank Asya’da, borç batağında, futbolcusuna ve kulüp çalışanlarına maaş veremiyor ise Konyaspor, bunun en önemli müsebbiplerinden bir tanesidir Bahattin Karapınar…
İnkar edebilir mi?
Eder…
Bahattin bu…
Niyetim Konyaspor’un yerlerde sürünmesini direkt Bahattin Karapınar’a yüklemek değil…
Asla!
Derinliğinde farklı nedenleri var…
Zamanı geldiğinde tabi ki yazacağım…
Başkaları gibi özeline girmem…
Ne yer ne içer, kiminle oturur, kiminle kalkar beni bağlamaz…
Ne “resmi” ne de “gayriresmi” ilişkileri beni olduğu gibi, kimseyi de ilgilendirmez… İlgilendirmemeli de…
Herkesin özeli kendine…
Anlayacağınız ben de “belaltı” vuruş olmaz…
Olmayacakta…
Ama…
Bahattin Karapınar’ın beni ilgilendiren, hem de derinden ilgilendiren yönü, Konyaspor’u kötü yönetmesi, Konyaspor’u dünya’ya rezil etmesi ve Konyaspor’u kendi egoları doğrultusunda kullanması…
Benim derdim Konyaspor…
Bahattin Karapınar değil…
Yukarıda da altını çizdiğim gibi, Konyaspor bugün sıradanlaşmış ise bunun tek sorumlusu Bahattin Karapınar ve Karapınar’ın “benim ağabeyim, benim babam” dediği Ziya Doğan ile Konyaspor’u zerre katkısı olmayan Mustafa Eraydın’dır…
Bundan 21 gün önce, yani 6 Eylül’de “Karapınar’ın Eraydın sevgisi” başlıklı yazımda, Bahattin Karapınar’ın kulüp çalışanlarının maaşlarını ödemediğinden, kulübün otobüsüne mazot alamadığından söz etmiştim…
Daha doğrusu nasırına basmıştım arkadaşın…
Öncekiler gibi…
Zoruna gitmiş olacak ki, kendi çapında beni yalanlamaya yeltenmiş…
Avukatı aracılığı ile de düzeltme göndermiş…
Mesleki sorumluluğumuz ve etik anlayışımız gereği bu cevap hakkını yayımlamakta hiçbir sakınca duymadık…
Ne acıdır ki, Bahattin Karapınar avukatı aracılığı ile göndermiş olduğu cevap hakkında bile, kendi kendini yalanlayarak, bir “acz” içinde olduğunu göstermiştir…
Şöyle ki; Kulüp çalışanları yaklaşık 3 aydır maaşlarını alamıyorlar... Konyaspor’un iç sahada oynadığı maçlarda görev yapanların ise Süper Lig’den 4, Bank Asya’da ise 2 maç alacakları hala içerdedir ve ödenmemiştir…
Bunu kendisi de çok iyi biliyor, ama gerçekleri söylemeye yüreği yetmiyor…
Yürek tutulması böyle bir şey sanırım…
Ve mazot meselesi…
Bahattin Karapınar avukatı aracılığı ile bize gönderdiği cevap hakkında da kendi kendini yalanlamıştır… “Söz konusu yazıda kulübün otobüsüne mazot alınamadığı ve kulüp çalışanlarının maaşlarını alamadığı şeklinde beyanlar mesnedsiz ve gerçeklikten uzaktır” denilmiştir…
Ne diyebilirim ki!
“Kaşına gözüne, boyuna bosuna kurban olayım” demekten başka…
İnanılacak gibi değil…
Ama normal, Bahattin bu…
Bizi yalanlamaya çalışan Bahattin Karapınar’ın Tatlıcak tesislerinde düzenlediği, hem de bütün yöneticilerin de hazır bulunduğu basın toplantısında yaptığı açıklama aynen şöyle:
“Maddi imkansızlıklar nedeniyle takım otobüsüne mazot olacak paramız yok. Kamp masraflarını karşılayacak durumda değiliz. Bu toplantının ardından eminim bir Konyalı işadamı çıkarak, 'Bu takımın 2. kamp dönemi masrafları bana aittir' demesini bekliyoruz.”
“Nasıl yani” demeyin…
Aynen böyle…
Dahaları da var…
Merak edenler, hem kulübün resmi internet sitesine girip bakabilirler, hem de ajanslardan bay başkanın mazot konusuyla ilgili açıklamalarını okuyabilirler…
Dedim ya, Bahattin bu, bugün “beyaz” dediğine, yarın “siyah” diyebilir, çünkü öyle bir donanıma sahip…
Mesele şu; Bahattin Karapınar bir aynaya, bir de dönüp geriye bakacak… Kimlerle yola çıkmış, kimleri “katakülleye” getirip kulüpten uzaklaştırmış, kimleri küstürmüş…
Mübarek değirmen gibi…
Etrafında kimseyi bırakmadı…
Ünlü bir düşünür “Dostu olmayan insan en yoksul insandır” demiş ya, Bahattin Karapınar’ın durumu da aynen böyle…
Kendi ayağına kurşun sıkmak bu olsa gerek.