Meşhur mutasavvuf şâir Yunus Emre’nin vefâtının 700.senesi olması hasebiyle, 2021 yılı UNESCO tarafından; ‘YUNUS EMREYİ ANMA YILI’ olarak ilân edildi. Ülkemizde de sene başında, Türk dili ve kültürünün bu önemli şahsiyeti adına, 2021 senesini, ‘YUNUS EMRE VE TÜRKÇE YILI’ olarak kutlayacağımız açıklandı. Bizler de dünyâya mâl olmuş, memleketimizin bu güzide evlâdını yazmaktan, onu insanımıza tanıtmaktan büyük mutluluk duyuyoruz efendim. Bugün değerlerin hiçe sayıldığı devrimizde, özümüze ve birikimlerimize sâhip çıkma zamânıdır. Bilhassa yeni neslin, bizi biz yapan mânevî ve kültürel değerlerimizi tanıyıp, öğrenmesi ve doğru kaynaklardan beslenmesi şarttır.
Yunus Emre halkın içinden çıkmış, yazdığı şiirlerindeki fikir ve düşünceleriyle, insanları derinden etkileyen bir Anadolu bilgesidir. Halk arasında kullanılan deyim ve atasözlerini şiirlerinde kullanmasından dolayı, onun halktan kopuk olmayan bilakis halkın içinden çıkmış bir şâir olduğu açıktır. Kullandığı dilin gâyet anlaşılır ve akıcı olması halka yakınlığını anlatmaya kâfidir. Onun şiirlerinin ana teması; sevgi, barış, hoşgörü ve kardeşliktir. O insan ayrımı yapmaz, kimseyi dîninden, mezhebinden ötürü dışlamaz. O her şeyi ve herkesi yalnızca ‘Hak için’ sever. Zâten Yunusu Yunus yapan; ‘Yaratılanı severim Yaratan’dan ötürü’ fikridir. Hakikaten bu düşünce, çağlar üstü bir erdemin tezâhürüdür..
Yunus Emre tasavvufî düşünceyi derinden yaşamış, bu fikirlerini şiirlerine en akıcı, en samimi heyecanla, anlaşılır bir üslupla yansıtmıştır. O şiirlerinde tüm insanlığı ilâhî aşka, kardeşliğe, barışa, şefkat ve merhamete dâvet etmiştir. Kişiyi insan yapan duygunun ‘Allâh’ı bilmek’ olduğunu, bunun yollarını, usullerini, şartlarını şiirlerinde işlemiştir. Yunusa göre varlık tektir ve mutlak varlık yalnızca Allah Azze ve Celle’dir. Eşya, Hakk’ın Esma ve tecellilerinin yansımasından ibârettir. İnsan, şekli kalıptan sıyrılıp, insanı insan yapan ‘varlığın özüne’ yâni ‘aşk cevheri’ne yönelmelidir. Bu vesileyle insan benlikten kurtulup kendini eksikliklerden, kusurlardan arındırarak, Allah Teâlâ’ya yakınlaşma yollarına girmelidir. Yunus bu hakikati, şiirlerinde anlatır. ‘Aşkı olmayan gönül, misâl-i taşa benzer’ derken onun tevhid ehli bir mutasavvıf şâir olduğunu anlıyoruz. Tabi bu yön, mânâ âlemine yabancı olanlara açık değildir.
Yunus Emre şiirlerinde; olgun insan yâni ‘insan-ı kâmil’ olmanın yollarını ve bu hususta çekilen sıkıntıları anlatır. Dolayısıyla ‘Hak aşkı’, onun şiirlerinin ana konusudur. O şiirlerinde, hem ‘Allah aşkını’ hem de, ‘Allah Teâlâ’nın yarattığı şeylere duyulan aşkı ve sevgiyi işler. Bu sevgi, basamak basamak, cüzden küle, bütün varlığı çerçeveleyen ilâhî sevgidir.
Şâirimiz kâmil insanların ancak ‘aşk’ ile Cenâbı Mevlâ’ya ulaşabileceklerini ve bu kişilerin ilâhî ahlak ile ahlaklanmış olduklarını vurgular. Aslında onun târif ettiği kâmil insan, ‘hazreti peygamber aleyhisselâm’ın şahsında temsil edilir. Kâmil insan hayvânî özelliklerini kutsî kâideler ışığında eritmiş kişidir. Tevhid; insanı barışa, sevgiye, hoşgörüye, iyiliğe, güzelliğe, hayra çağırır. Yunus insanları işte bu ışıklı, aydınlık yola dâvet eder. Pek tabi bunun için izlenecek yol âşikardır. İnsanlar tıpkı kendi yaptığı gibi, ‘Tapduk Emre’lerin ardından gitmelidir. Yâni bir mürşdi kâmilin şahsi mânevîsinde, ‘Muhammedî yolda’ yürümeli, ‘Muhammedî ahlak’ ile ahlaklanmalı neticede ‘fenâfillâh’a erişmelidir. Yunus Emre kendi hayat hikâyesinde, buğday için gittiği Hacı Bektaşî Velînin kapısında, buğdaydan vaz geçip himmet ile dönebilmiştir. Bu hâli, onun dönüm noktasıdır. Yine onu Yunus yapan bu vaz geçişi ile verdiği doğru kararıdır. Bugün insanoğlu hep buğday peşinde koştuğundan mâneviyattan nasip alamamıştır. Aslında bugün yol Yunusların yolu olmalıdır. Beşeriyetin saplandığı madde bataklığı onu uçuruma doğru götürmektedir.
Şimdilik hayırla kalınız, devam edelim inşaALLAH.