Kavgayla-dövüşle, ölümle-zulümle-işkenceyle, dünyâyı yaşanmaz hâle getiren zorbalara seslenen Yunus Emre âdeta; ‘Ben gelmedim dâvî içün, benim işim sevi içün. Dostun evi gönüllerdir. Gönüller yapmaya geldim.’ Kavga etmek, insanların birbirlerine olmadık eziyetler etmeleri, kin duymaları, nefret etmeleri Yunus’un tabiatına aykırı şeylerdir. İnsanlar birbiriyle kaynaşmak ve birbirini sevmek üzere dünyâya gelmişlerdir. Bunun için ‘gönül al, gönül kırma, dost kazan’, der. Zira hakiki dost Cenâbı Hakk, gönüllere tecelli eder. Yine aynı minvalde; ‘Gelin tanış olalım, işi kolay kılalım. Sevelim, sevilelim. Dünya kimseye kalmaz.’ Diyor. Dünyânın kimseye kalmayacağını insanların birbirlerini tanıyarak, severek hayâtı ve işleri daha kolay kılabileceklerini anlatır.
Yunus, Allah Teâlâ’nın yarattığı insanların, gönüllerinin incitilmesinin doğru olmadığını sık sık dizelerinde dile getirir; ‘Aksakallı bir koca, hiç bilmez hâli nice. Emek vermesin hacca, bir gönül yıkar ise.’ Yunus, kulluktaki hikmetin gönül almak olduğunu hep söyler. Onca meşakkatli bir kutsî yolculuk olan hac farizesini ifâ eden kişinin, eğer bir gönlü kırdıysa, yaptığı fedâkarlığın boşa emek olduğunu anlatır. Yine aynı konuda; ‘Bir kez gönül yıktın ise, bu kıldığın namaz değil. Yetmiş iki millet dahi, elin, yüzin yumaz değil.’ Diyor. Allah Teâlâ’nın özenle yarattığı insanların gönüllerini incitmenin doğru olmadığını bilâkis gönül almanın, hoş görülü olmanın, büyüklük taslamamanın öneminden bahseder. Kişi eğer bunları yaparsa, abdest alırken yıkadığı elini-yüzünü başka dinden olan yetmiş iki millette yapıyor. Şeklen aynen ona benzersin diyor.
‘İlim, ilim bilmektir. İlim kendini bilmektir. Sen kendini bilmezsen, bu nice okumaktır. Okumaktan mânâ kişi Hakk’ı bilmektir. Çün okudun bilmezsin, ha kuru emektir.’ Yunus’un bu dizelerinde birkaç cümle ile açık ve net ifâde ettiği hakikat şudur ki; ilim tahsil eden insanların, en önce kendilerini bilecek olgunlukta, yâni tevâzu sâhibi, kimseye tepeden bakmayan, ben biliyorum edâsında kibirli olmayan bir hassâsiyette bulunması gerekir. Ayrıca yaptığı tahsilin hakkını verip başkalarına faydalı olması, insanların ihyâsında o ilmi kullanması lâzımdır. Yâni eskilerin tâbiriyle hakiki ilim sâhiplerinin; ‘Adam gibi adam olması’ şarttır. Yoksa öylesi kendin bilmezler için; ‘Kitap yüklü merkepler’ tâbiri tam yerindedir. Zâten gerçek anlamda Hakk’ı bilen ancak bu olgunlukta olur. Kendini bilen Hakk’ı bilir. Hakk’ı bilen Hakk’a yakışanı yapar.
‘Çeşmelerden bardağın, doldurmadan kor isen, Bin yıl dahi beklesen, kendin dolası değil.’ Gayret, göstermeden, çabalamadan hemen neticeye ulaşamazsın. Hiçbir sonuç kendiliğinden oluşmaz. Bin sene beklesen, bu yine olmaz. Bu gerçekle bağdaşamayan bir düşüncedir. İlla amaca erişmek için sâyu emek gerekir.
‘Dervişlik dedikleri, hırka ile taç değil. Gönlünü derviş eden hırkaya muhtaç değil.’ Yunus, ‘hak dostu olma’ düşüncesini benimsemiş bir şâirdir. Aynı zamanda bu fikir, mümin için, ‘hakiki insan olma disiplini’dir. Bu düşüncede, insanın kendini her türlü kötü davranışlardan arındırıp, güzel ahlak esaslarına uyarak, insanlık yolunda ilerlemesi gerekir. Yoksa hakiki dervişlik eline tesbihi alıp, sırtına dervişlik hırkasını giymek değildir. Asolan gönlün dervişçe olmasıdır.
‘Severim ben Sen’i candan içerü. Yolun vardır bu erkândan içerü. Beni bende deme bende değilim. Bir ben vardır benden içerü.’ Yunus Emre ehli tasavvuf bir şâirdir. Şiirlerinde işlediği husûsiyetlere bakarak bunu anlıyoruz. Bu dizelerde de; insan ölmeden önce nefsini öldürürse, nefsini yâni kendi varlığını Allah Teâlâ’ya teslim eder. O’ndan başka ne varsa gönlünden çıkarır. Gönlünü Hakk’ın sevgisiyle besler, neticede o sevgi, varlığa hâkim olur. Candan öte can olur o sevgi. İşte o sevgi, varlığın ta kendisidir. Kişi o varlıkta yok olur. O’na bakan Hakk’ı görür. Ve; ‘Ete kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm.’ Neticesine ulaşılır. Kînatta ne varsa hep Allah Azze ve Celle’nin varlığındandır. Her şey sâdece O Kâdiri Mutlâk’ın tecellisi ve yansımasıdır. Yunus dahi şeklen Yunustur ama aslen o Cenâbı Hakk’ı gösteren bir delildir.
Vefâtının 700.yılında Yunusu hayırla anıyoruz ve yeni Yunusların yetişmesi için duâlar ediyoruz.