Güncel olaylar yazı serisi (4)
Bu gidişle (Allah vermesin) evinden trafik kazasına uğramamış kimse kalmayacak gibi geliyor, bana. Televizyon haberleri, gazete manşetleri ha bire trafik kazası haberleriyle dolu. Aslında ben de bu kazazeler arasında bulunanlardan birisiyim. Çok sevdiğim ve benim bugün yüksek tahsil (öğrenim) yaparak bu hale gelmeme vesile (neden) olan amcam ve çocukluğunda kendisine ilk defa elif diye başlatarak Kur’an-ı kerimi okumayı öğrettiğim sevgili kuzenimi (amcamın oğlunu) maalesef bir trafik kazasında kaybettim.
Onların trafik kazası haberini Denizli’den Ankara’ya gelirken bindiğim otobüsün radyo haberlerden duydum. Şoföre, “Bu kazada ölenler benim yakınlarımdır. Biz Anakara’ya vardıktan sonra eşimi ve çocuklarımı da alarak Konya’ya gitmem gerekecek. Ne olur biraz daha hızlı gidelim” dediğim ve şoförün bu ikazıma dikkat ettiğini gözlediğim halde artık bindiğim otobüsün sanki hiç gitmiyor gibi hissettiğim o anlar.
Düşünebiliyor musunuz, bir yılda (2008) 929.304 yaklaşık 1.000.000 (bir milyon) trafik kazası yaşanan, 4.500 ölüsü ve 200.000 civarında kazazedesi (yaralısı) olan ülke maalesef benim ülkem yani Türkiye.
İsyan ediyorum, bu hissizliğe, vurdumduymazlığa. Bir insan nasıl yetişir, bir ülkenin varlığı olan kıymetli insanların bir anda yok olup gitmesine nasıl bigane (ilgisiz) kalınır, doğrusu anlayamıyorum. Kaybettiğimiz bir değerli insan yerine milyarlarca lira geliriniz olsa bundan siz nasıl mutluluk duyarsınız?
OTOBANINDA KAZA OLABİLEN ÜLKE
Trafik kazalarının sebeplerinden birisi yollarımızın durumudur. Zira Batı ülkelerinde de bizim gibi hatta oran olarak bizden fazla otomobil var. Hız yapma konusunda belki bizden fazla hız yapılmasına izin veriyorlar ama trafik kazaları açısından çok düşük rakamlara sahiplerse bunun tek izahı vardır, bu yollarının durumu ili ilgili bir açıklama olmasıdır.
İncelemeye çalıştığım konu duble yollar veya sadece çift yönlü yollarla ilgili değildir. Allah aşkına, sorarım size “sizin hiç otoban yollarında hızla giden arabanız çukura düştü mü?” Avrupa ülkelerinde bu aklın ve hayalin almayacağı bir olaydır ve asla mümkün olamaz, değil mi? Olursa o gün Bakanları istifa eder.
1996’lı yıllar. ANAP’ın iktidar, Mehmet Keçeciler’in Ulaştırma Bakanı olduğu dönemdeyiz. Bir gece yarısı MGV (Milli Gençlik Vakfı)’nın İstanbul programını tamamlamış Ankara’ya dönüyoruz. Yağmur çiselemekte... Bindiğim araba ise 6 silindirli, emniyetli bir araba. Arabayı ben kullanıyorum. Aracımız otoban’da hızla ilerliyor. Kocaeli’nin Körfez ilçe sapağına gelmek üzereyiz. Yollar da yağmur suları ile sanki yıkanıyor.
O da ne? Büyük bir sarsıntı ile sallandık. “Bu nedir, yahu…” demeye kalmadı aynı şiddette yine bir sarsıntıya daha uğradık. Tabii bu arada frene bastım beni aracımızın hızını azalttım. Zaten aracımızda bir fevkaladelik yaşandığını biraz öne doğru yatarak, arkası da biraz havada kalarak bize haber veriyordu.
Aracımızla sağa yanaştık ve durduk. Biraz ilerimizde yine yolun sağına yanaşmış aracını kontrol eden başka araç ve insanların var olduğunu gördük.
Meğer biz otoban yolunda açılmış(!) çukurlara düşmüşüz. Zamanın gece ve yağışlı olması sebebiyle (çukurlar su doldurduğundan) çukurları görememiş ve bunların içine düşmüşüz. Tabii o “can havliyle” işin sorumlusu olan “Ulaştırma Bakanı Mehmet Keçeciler’e beddua ettiğimi…” hala hatırlıyorum. Sonradan öğrendiğim ki arabamızın ön helezon yaylarından biri kırılmış ve tekerlek göbeği olan jant eğilmiş.
Nitekim bizden sonra aynı çukurlara bir kamyonun düşmüş, kamyonun fırlayan tekeri yol kenarında araçları ile meşgul olan bir ailenin ferdine çarpmış ve onu öldürmüş olduğunu haberlerden dinlemiştik.
UZAYIP GİDEN YOLLAR
Otoban yollarında çukurları olabilen bir ülkenin diğer yollarının durumu nasıl olur, varın siz hesaplayın.
Yollarımız genellikle çift şeritli yani aynı anda her iki yöne de arabalar gitmektedir. Arabalar “üften püften…” ve hızlı arabalardır. İnsanımız, hem aceleci ve hem de hakkın razı olan insanlar değildir. Her durumda, kendini haklı gören cinsten insanlarımızdan maşallah bizde bolca bulunmaktadır. Bir de gece yolculuğu yapılmaktadır. “Üstüne üstlük…” yolarımızda römorkunda ne bir ışık nede bir reflektör (kedigözü) bulunmayan traktörler, düşük hızda kamyonlar yollarımızda seyretmektedir. İşte size trafik kazası mizanseni (şartları). Hayır, sadece mizansen değil aynıyla vaki olaylar.
Trafik kazalarını her an gazetelerde okumakta, televizyonlarda seyretmektesiniz. Benim karşılaştığım ve uzun zaman tesirinden kurtulamadığım bir trafik kazasını anlatayım.
Konya Doğanhisar’da ki çalışmalarımız tamamlanmış, Akşehir’e gidecek orada da konferans vereceğim. Akşam güneş yeni batmış. Aracımızın farları kısa huzmelerde yanmaktadır. Karşımızdan bir arkasında römorku bağlı bir traktör gelmektedir. Üstü açık römorkta yolculuk yapan 3-5 insan görülmektedir. Traktörden çok geride ise bir otomobil gelmekte olup onun da farları kısa huzmelerle yanmaktadır.
Biz normal bir seyir hali zannederken traktörün arkasından gelen otomobil öyle şiddetle traktör römorkuna arkandan çarptı ki traktör bir yana yuvarlandı, otomobil bir yara yuvarlandı. Biz de o esnada kaza mahalline gelmiş olduk. Arabamızı durdurduk ve hemen yardıma koşalım dedik. Ama akşamın alaca karanlığında yerlere yuvarlanmış ve parçalanmış insan vücutları ile karşılaştık.
Kaza oluşumunda tahminimiz; karşıdan gelen araç bizim otomobilimin far ışığından dolayı traktör römorkunu görememişti. Zira römorkun arkasında küçük dahi olsa tek bir ışık yoktu. Olanca hızıyla geldi römorka arkadan çarpmıştı.
Tabii bizim Akşehir konferansımıza yetişmemiz mümkün olmadı. Salonu dolduran Akşehirliler bir müddet bekledikten sonra dağılmışlar. O zamanlar cep telefonumuz da olmadığında olayı haber verememiştik.
Efendim iyi ama bu hükümetin reklamını zaman zaman yaptığını söylediği “duble (çift) yollarımız” var. Evet. Duble yollar düşük kaliteli de olsa yapılmakta ama Emniyet Genel Müdürlüğünün trafik kazaları istatistik verileri de önümüz de durmaktadır.
Yukarıda da rakamlarından bir kısmını verdiğim gibi kazalar azalmamış maalesef azalmamış, artmıştır.