Güzel bir ayda güzel bir günde yine sizlerle beraberiz efendim. İçinde bulunduğumuz şaban ayında sizlerle o kutlu Nebi’yi anlatan yazılarla berâberiz, O’nu anlatmaya bizler lâyık olmasakta Rabbi Teâla kendi sevdiklerinin hatırına sahteleri de hakiki gibi kabul etsin inşallah diyelim. Ve buyrun o rahmet deryasına girelim ve damla damla feyzlenelim.
Peygamber aleyhisselam bizim gibi bir beşerdi ve bizim gibi bir kuldu. Kutsal kitabımızda ‘Bende sizin gibi bir beşerim’ (Kehf 110, Fussilet 16) buyrulduğu gibi O’da bir beşerdi ama nasıl bir kuldu? Devamlı Cenâb-ı Hak’tan gelen ilâhi emirleri alan bir kul idi. Bizim gibi yerdi, içerdi fakat O’nun ötelerle irtibâtı vardı.
O insanlığın içinde en doğru, en emin ve en güvenilir şahsiyeti idi. Herkesin iyiliğine çalışır ve insanları çok severdi. Hatta O’nun insanlığı ‘Kâmil’ derecesindesindeydi desek daha doğru olacak. İnsanların sapıklıkta ve dalalet içinde kalmasından üzüntü duyuyordu. Hatta çok sevdiği amcasının hidâyeti için onunla son nefesine kadar uğraştı. Bu hususlarla ilgi Kur’ân-ı Azimüşşan’da çeşitli ayetler vardır. ‘Demek ki bu size inanmayanların ardından üzülerek neredeyse kendini mahvedeceksin.’ (Nahl,127), ‘Size içinizden öyle bir peygamber geldi ki, zahmet çekmeniz O’nu incitir ve üzer. Size çok düşkündür, mü’minlere çok merhametlidir, onlara hayır diler’ (Tevbe, 28)
Rasulullah aleyhissalâtu vesselam Rabb’inden aldığı ilâhi emir ve nehyleri çevresindekilere öylesine örnekli ve tatbikatlı olarak anlatıyor ve ilk iman edenleri öyle bir eğitiyordu ki kısa zamanda dalâletten hidâyete geçen insanların sayısı artıyordu. Zira peygamberimiz gayet yumuşak, müşfik, şefkat ve merhametle onları kucaklıyor, ilâhi vahiyle onları kuşatıyor ve insanlara devamlı hayatlarını yenileme ve eski yanlışlardan vazgeçme yollarını gösteriyordu. Aynı zamanda geniş ve hür düşünmeyi, insanlığın kölelikten sıyrılarak sâdece Hakk’a kul olma bilincini geliştirmelerini sağlıyordu. Dâima çalışmayı ve ilerlemeyi telkin ediyordu.
Bunların yanı sıra O’nun tüm insanlık arasındaki sosyal sınıf farklılığını ortadan kaldıracak; ırk, cins ve coğrafya ayrımcılığını bitirecek gerçek adâlet ve kardeşliği temin edecek ilâhi kökenli evrensel hükümleri, tüm insanlığın önüne bir reçete olarak sunmasıyla, o devrin en temel problemlerinin çözümüne imkan sağlıyordu. Şu iyice idrak edilmelidir ki, dün olduğu gibi bugünkü kanayan yaraların sarılması için insanlık O’na ve prensiplerine müracaat etmeden problemlerini çözemeyecektir. İnsanlık vicdanında, O sallalâhu aleyhi veseelem’in getirdikleri en büyük nimet ve ihsân-ı ilâhidir.
Fakat şurası da bir gerçektir ki tarihte insanlar arası eşitlik ve adâlet ölçülerini getirip vaz edenlerin işi her zaman çetin olmuştur. Birçok inkarcıların, menfaatperestlerin kin, nefret ve saldırılarına maruz kalınmıştır. Ancak o sevgi peygamberiydi her yönüyle…. Çok merhametliydi. Bu güzel hallerini ortaya koyarken de çocuk-yaşlı, Arap-Acem, makam-rütbe farkı gözetmezdi ve O bir vefa insanıydı. O’nun şânını yücelten Cenâb-ı Hakk idi. Kur’ân-ı Kerim’de: ‘Çünkü O’nun şânını, yükselten Allah’tır’ (İnşirah,4) derken başka bir ayette ise; ‘Bu yücelik, gösterdiği nurlu yolda yürüyenlere müjde; gerçekler karşısında gözlerini kapayanlara ise korku verir’ (Ahzab,45)
O sallalâhu aleyhi veseelem, en üstün ahlâkıyla insanların sevgisine mazhar olmuştu. Cenâb-ı Hakk’tan sonra insanlar en çok o peygamberlerin en üstününü sevmelidir. Zira Cenâb-ı Hakk’ta bunu istiyor: ‘Çünkü Allah(c.c) kendisiyle birlikte Peygamberlerininde sevilmesini ister.’ (Tevbe,24) İnsanlara dünyâda huzur ve mutluluk içinde yaşayacak cenneti kazanma yollarını öğreten ve bunun tesisi için en zor ve çetin şartlarda yılmadan, bıkmadan mücâdele eden, bizim yanlışa düşmemizden en derin üzüntülerle Hakk’a iltica ederek ‘ümmeti ümmeti’ diye içli gözyaşları döken ve bizi bu kadar seven Peygambere ödenecek çok haklarımız var. O halde O’nu seveceğiz, O’nun getirdiği emir ve nehiylere itiraz etmeyeceğiz, O’nun sünnetlerini hayâtımıza uygulayacağız inşallah. Kutsal kitabımızda: ‘Allah (c.c) ve Rasulune aleyhissalâtu vesselâm’a itaat edenler, ahirette büyük mükafaat alacaklardır.’ (Nisa,68) buyruğunca hareket edilerek içinde bulunduğumuz şu mübârek Şaban ayında O’na olan muhabbetlerimizi daha bir arttıralım inşaallah.
Şaban ayında Salavatımız bolca, ibâdetlerimiz çokça olsun. Duayla…
Peygamber aleyhisselam bizim gibi bir beşerdi ve bizim gibi bir kuldu. Kutsal kitabımızda ‘Bende sizin gibi bir beşerim’ (Kehf 110, Fussilet 16) buyrulduğu gibi O’da bir beşerdi ama nasıl bir kuldu? Devamlı Cenâb-ı Hak’tan gelen ilâhi emirleri alan bir kul idi. Bizim gibi yerdi, içerdi fakat O’nun ötelerle irtibâtı vardı.
O insanlığın içinde en doğru, en emin ve en güvenilir şahsiyeti idi. Herkesin iyiliğine çalışır ve insanları çok severdi. Hatta O’nun insanlığı ‘Kâmil’ derecesindesindeydi desek daha doğru olacak. İnsanların sapıklıkta ve dalalet içinde kalmasından üzüntü duyuyordu. Hatta çok sevdiği amcasının hidâyeti için onunla son nefesine kadar uğraştı. Bu hususlarla ilgi Kur’ân-ı Azimüşşan’da çeşitli ayetler vardır. ‘Demek ki bu size inanmayanların ardından üzülerek neredeyse kendini mahvedeceksin.’ (Nahl,127), ‘Size içinizden öyle bir peygamber geldi ki, zahmet çekmeniz O’nu incitir ve üzer. Size çok düşkündür, mü’minlere çok merhametlidir, onlara hayır diler’ (Tevbe, 28)
Rasulullah aleyhissalâtu vesselam Rabb’inden aldığı ilâhi emir ve nehyleri çevresindekilere öylesine örnekli ve tatbikatlı olarak anlatıyor ve ilk iman edenleri öyle bir eğitiyordu ki kısa zamanda dalâletten hidâyete geçen insanların sayısı artıyordu. Zira peygamberimiz gayet yumuşak, müşfik, şefkat ve merhametle onları kucaklıyor, ilâhi vahiyle onları kuşatıyor ve insanlara devamlı hayatlarını yenileme ve eski yanlışlardan vazgeçme yollarını gösteriyordu. Aynı zamanda geniş ve hür düşünmeyi, insanlığın kölelikten sıyrılarak sâdece Hakk’a kul olma bilincini geliştirmelerini sağlıyordu. Dâima çalışmayı ve ilerlemeyi telkin ediyordu.
Bunların yanı sıra O’nun tüm insanlık arasındaki sosyal sınıf farklılığını ortadan kaldıracak; ırk, cins ve coğrafya ayrımcılığını bitirecek gerçek adâlet ve kardeşliği temin edecek ilâhi kökenli evrensel hükümleri, tüm insanlığın önüne bir reçete olarak sunmasıyla, o devrin en temel problemlerinin çözümüne imkan sağlıyordu. Şu iyice idrak edilmelidir ki, dün olduğu gibi bugünkü kanayan yaraların sarılması için insanlık O’na ve prensiplerine müracaat etmeden problemlerini çözemeyecektir. İnsanlık vicdanında, O sallalâhu aleyhi veseelem’in getirdikleri en büyük nimet ve ihsân-ı ilâhidir.
Fakat şurası da bir gerçektir ki tarihte insanlar arası eşitlik ve adâlet ölçülerini getirip vaz edenlerin işi her zaman çetin olmuştur. Birçok inkarcıların, menfaatperestlerin kin, nefret ve saldırılarına maruz kalınmıştır. Ancak o sevgi peygamberiydi her yönüyle…. Çok merhametliydi. Bu güzel hallerini ortaya koyarken de çocuk-yaşlı, Arap-Acem, makam-rütbe farkı gözetmezdi ve O bir vefa insanıydı. O’nun şânını yücelten Cenâb-ı Hakk idi. Kur’ân-ı Kerim’de: ‘Çünkü O’nun şânını, yükselten Allah’tır’ (İnşirah,4) derken başka bir ayette ise; ‘Bu yücelik, gösterdiği nurlu yolda yürüyenlere müjde; gerçekler karşısında gözlerini kapayanlara ise korku verir’ (Ahzab,45)
O sallalâhu aleyhi veseelem, en üstün ahlâkıyla insanların sevgisine mazhar olmuştu. Cenâb-ı Hakk’tan sonra insanlar en çok o peygamberlerin en üstününü sevmelidir. Zira Cenâb-ı Hakk’ta bunu istiyor: ‘Çünkü Allah(c.c) kendisiyle birlikte Peygamberlerininde sevilmesini ister.’ (Tevbe,24) İnsanlara dünyâda huzur ve mutluluk içinde yaşayacak cenneti kazanma yollarını öğreten ve bunun tesisi için en zor ve çetin şartlarda yılmadan, bıkmadan mücâdele eden, bizim yanlışa düşmemizden en derin üzüntülerle Hakk’a iltica ederek ‘ümmeti ümmeti’ diye içli gözyaşları döken ve bizi bu kadar seven Peygambere ödenecek çok haklarımız var. O halde O’nu seveceğiz, O’nun getirdiği emir ve nehiylere itiraz etmeyeceğiz, O’nun sünnetlerini hayâtımıza uygulayacağız inşallah. Kutsal kitabımızda: ‘Allah (c.c) ve Rasulune aleyhissalâtu vesselâm’a itaat edenler, ahirette büyük mükafaat alacaklardır.’ (Nisa,68) buyruğunca hareket edilerek içinde bulunduğumuz şu mübârek Şaban ayında O’na olan muhabbetlerimizi daha bir arttıralım inşaallah.
Şaban ayında Salavatımız bolca, ibâdetlerimiz çokça olsun. Duayla…