Yine Neyi Götürüyorlar?

Nevzat Laleli
Nereye gidiyoruz yazı serisi

Büyük gazetelerin ve bunlara bağlı televizyonların, Bremen Mızıkacıları gibi hep bir ağızdan yayın kampanyası başlatmaları bende oldum olası “Eyvah, yine milletimizin aleyhine bir takım dolaplar döndürecekler” endişesini doğurmuştur. Size bu konularda sebep ve sonuçlarıyla birbirlerine bağlı birçok örnek gösterebilirim. Bu kadar da olmaz, dedirtecek bu olayların hepsinin tesadüf (rastlantı) olması mümkün değildir.
İşlerinin başına millete benzeyen bir takım kuklalarını koyarak milletin önüne çıkan bu sermayedarları yabancı adamlar, kendi uydurdukları senaryoları, 8–10 gazete ve televizyonda millete takdim etmektedirler. Milletimiz okuduğu veya seyrettiği haberin aslını bilmediği ve kendi imkânları ile de araştıramadığından Bremen mızıkacılarının ortaya attığı uydurma ve şişirme haberlerine inanarak peşine düşebilmekte, bulunduğu yerde, haberler doğrultusunda tepki göstermekte ve sonuç, milletimiz aleyhine bir büyük kayıp olmaktadır.
ALIN SİZE BİR TESADÜF
Yıl 1969 Ankara Teknik Öğretmen Okulu’nun çatısından bir genç aşağıya atılır. Ve çocuk ölür. Gazeteler (o seneler televizyonlar henüz gelişmemişti) başlarlar büyük punto harflerle bu haberi günlerce evire çevire vermeye... Türk kamuoyunu bu öldürme olaylarına kilitlerler. Sonra öğreniriz ki Demirel’in Başbakan olduğu bu dönemde aynı günlerde adı o zaman AET Avrupa Ekonomik Topluluğuna (bugün AB Avrupa Birliği) giriş anlaşması imzalanmış. Milletimizi derinden etkileyecek bu önemli olayın haberi, aynı günün gazetelerinde aşağılarda küçük bir haber olarak değerlendirilmiş. Bu önemli olay kamuoyundan gizlenmiştir.
Hâlbuki gerçek nedir? Anarşinin ülkemizde kol gezdiği, her gün birçok gencimizin birbirlerini kurşunlayarak öldürdüğü, kahvehanelerin otomatik silahlarla tarandığı o günlerde gencimizin birisi de okulun çatısından atılarak öldürülmüştür. Bu elbette üzücü bir olaydır. Ancak anarşi ve öldürme olaylarının kanıksandığı bir ortamda böyle bir olayı cımbızla çekerek gündeme taşıyan gazeteler ve tabii bunların arkasındaki karanlık yüzlü, karanlık vicdanlı adamlar (bir kısmı yabancı, bir kısmı da millete yabancı) fırıldaklarını istedikleri gibi çevirme imkânı bulmakta, milletimizi sonu belli olmayan bir maceraya sürüklemişlerdir.
YA SEÇİM ARİFELERİ
En çok da seçim arifelerinde bu Bremencecilik oyunu yapılmakta, kendi isteklerini kabul ettirebilecekleri partiyi ve adamlarını, lüks ambalaj içerisinde millete sunmaktadırlar. Aradan biraz zaman geçince, millet aldatıldığının farkına varmakta ama bu sefer de iş işten geçmiş olmaktadır.
Hafızalarımızı biraz yoklayalım. Bizlere, 1969’da yapılan seçimlerinde ülkemizi ancak “Çoban Sülü” adını taktıkları Demirel yönetebilir dedirten kimlerdir? 1975 erken seçimlerinde bu kere “Umudumuz Karaoğlan” dedirterek milleti Ecevit’e yönlendiren, 1977 seçimlerinde ise tekrar “Kurtar bizi Baba” sloganını kulaklarımıza üfleyerek milletin tekrar Demirel etrafında toplanmasına çalışanlar kimlerdir? Peki, Karaoğlan bizi kimden kurtaracaktı? Bizi kurtarandan bir seçim sonra biz niçin kurtulmak istiyoruz? Bu soruların cevabı yoktur.
2003 yılı seçimlerinde AKP, siyasi arenaya ilk defa girdiği halde milletimiz kendilerine yüksek oy vermiştir? Bu oylar, AKP’nin milleti memnun eden hangi hizmetleri karşılığıdır? Olaylar salim kafa ile araştırılınca karşımıza yine Bremen mızıkacılarının marifetleri çıkarmaktadır.
MİLLETİN DALINI KESTİLER
Bremen mızıkacıları, istedikleri partiyi iktidara getirmekle kalmıyor, kendilerince uygun bulmadıkları iktidarları da haber ve yazılarıyla yıpratmaya ve düşürmeye çalışıyorlar. 1996-97 yılları arasında hükümette bulunan Refah-Yol Hükümeti, Rantiyecilerin (faiz geliri şişkoları) sömürü hortumlarını keserek bunları milletimize çevirince, Rantiyecilerin aklı başından gitti. Bremen mızıkacılarına emrettiler ve onlar da şişirdikleri uydurma haber ve yayınlarıyla hükümeti yıpratmaya ve düşürmeye çalışmışlardır. “Şeriat geliyor” havalarını vererek, Metin Kalkancı’yı, Emine Bacıyı, Aczimendilerin cehri zikirlerini ekranları ve gazetelerine günlerce haber yaptılar. Metin Kalkanlar, Aczimendiler ve benzerleri bu gün yok mudur? Ama kimsenin sesi çıkmamaktadır?
HRANT DİNK’İ DE KULLANDILAR
O günlerin pek popüler olayı olan, Hrant Dink olayı. Yine aynı malum medya büyük bir gürültü ile olayın üzerine yürüdü. Kesinlikle tasvip edilemeyen bu cinayet olayı aslında, polisiye ve adli bir olaydır. Bu ister Ermeni olsun isterse Müslüman. Her kes gibi Hrant Dink de yaşama hakkına sahipti. Dar kafalı, içi ırkçılık efsaneleriyle doldurulmuş, heyecanlı bir genç Trabzon’dan gelerek bu adamı öldürdü. Vay efendim vay! Günlerce birinci sayfadan ve tam sayfa haberler yapıldı, röportajlar neşredildi.
Öldürülüşü bir olay, öldüren genç bir olay, ailesinin tutum ve davranışı başka bir olay ve cenazesi başka bir olay olarak gazetelerimizi ve televizyonlarımızı günlerce meşgul etti. Hâlbuki aynı anda ülkemizin dört bir bucağında birçok insanımız öldürülüyor, hunharca katlediliyordu. Bunlar, bir iki gazetede, küçük birer haber olmaktan öteye gitmiyordu.
PETROLLERİMİZ YABANCILARA
Bu yoğun haber bombardımanı altında yine milletimizden bir şeyler mi kaçırılmak isteniyor diye düşünürken, Milli Gazete’nin 24 – 25 Ocak 2007 tarihli sayısında verdiği ve diğer medya organlarında pek yer almayan bir haberle sarsıldık. “Türkiye, kendi ülkesindeki petrolünün bütün haklarını, yabancılara 50 yıllığına devreden kanun”u meclisten çıkarıyor, böyle önemli bir olaydan kimsenin haberi olmuyordu.
Gazete; İşgalden de beter. ABD’nin işgal ettiği Irak’ta kendi kurduğu meclisten bile çıkaramadığı Petrol yasası, TBMM’de kabul edildi” başlığıyla veriyordu. Petrol’ün küresel dolaşımı ve rezervleri hakkında yaptığı çalışmalarla tanınan yazar Hakan Yılmaz Çebi; “Maalesef milletin değerlerini temsil etsin diye halk tarafından iktidara taşınmış olan bu hükümet, şimdiye kadar cumhuriyet tarihinde hiçbir hükümetin yapmadığı bir ihaneti Türk toplumuna yaptı. Şayet ülkemize cebren girilmiş ve ülke baştanbaşa işgal edilmiş olsaydı bile, böyle bir yasayı kabul ettiremezlerdi” diye feryat etmektedir.
Siz siz olun, Bremen mızıkacılarının hep birlikte söyledikleri “hayvanlar senfonisi” haberlerine kanmayın. Bir müddet sonra kullanılmış olduğunuzu anlarsınız ama “Atı alan Üsküdar’ı geçmiş” olur. 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.