E. Sanat Enstitüsü olarak bütün nahoş oluşumlara rağmen…
Pekiyi dereceli diplomayı alarak bitirmiş Tarihi Mekteb_i Sanayi binasından ayrılmış oldum.
Bundan sonra ne yapacaktım? İki yerin imtihanla alışımı vardı yüksekokul olarak.
Birisi Ankara’da Yüksek Teknik Öğretmen Okulu diğeri İstanbul Yıldız Teknik Okulu imtihanları vardı.
Ben Yıldız teknik okulunun imtihanını seçtim ve imtihana girdim.
Birkaç gün sonra neticeler geldi.
Yıldız teknik okulunun İnşaat Mühendislik kısmını kazanmıştım.
***
Sevinç içinde babama durumu bildirdim.
Babam şöyle bir durup içini çekti.
Bak oğlum okulu Pekiyi ile bitirmenden gurur duydum.
Hele Yıldızı kazanmanla gururum daha yükseldi.
Yalnız bir mesele var. Benim maaşım evi ancak idare ediyor İstanbul gibi pahalı yerde
Bir ev kiralayacaksın yemen içmen okul kitap ve masrafları hayli kabarık olacak.
Bu vaziyette seni nasıl İstanbul’a gönderebilirim olacak iş değil.”
1947 yılı o zaman talebe yurdu. Devlet yardımı falan yoktu.
İçim cız etti ama babam haklı idi. Aldığı maaşla bu iş imkânsızdı.
***
Benim üzüldüğümü gören babam başımı okşayarak.
Üzülme sen sanatkârsın zaman gelecek sanayici olabileceksin Mühendisler az bir maaşla çalıyor sen daha ileri gidebilirsin. Metin ol.
Ben seni okumak için gönderemiyorum ama gezip görmek için İstanbul’a göndereceğim Veysel dayıda kalırsınız.” Demişti.
Üzüntünün yanında buna sevinmiştim.
Birkaç gün sonra Annemle beni İstanbul Haydarpaşa trenine bindirip yolcu etti.
***
Konya garından saat on da bindiğimiz terinin 3. Sınıf Tahta kompartımanına oturduk.
Hareket memurunun üç defa güzel çan çalışı ile hareket ettik.
Vagonun bütün odaları dolu idi bununla da kalmadı her istasyon duruşunda yatağını saran çuvalını dolduranlar ile askere giden tahta çantalı gençler koridorları doldurdu.
***
Tren şehir istasyonlarında elli dakika duruyordu. İlk durağımız Afyon çok soğuktu.
Sonra Eskişehir, Bilecik, Arifiye, İzmit istasyonlarını gördük.
İzmit çıkışı denizi de tanımış olduk. Ne güzeldi mavi dalgalar ışıl ışıldı.
Konya’dan çıkışımızın ertesi günü saat 17 de heybetli bina Haydarpaşa’daydık.
***
Rahmetli dayımız saraciye iş adamı Veysel Üstünbaşaran karşıladı bizi.
Haydarpaşa iskelesinden vapura binip Karaköy’e gittik.
Galata köprüsü kenarında duran büyük bir vapura bindik.
Herkes efendice hanımefendice oturuyor hafif sesle konuşuyorlardı.
Çayları içerken Beşiktaş yazılı yere geldik. Yolcularını indiren vapur devam etti.
Bir müddet sonra hisarı gördüm ve dayıma, “Rumelihisarına geldik galiba dedim” başını sallayarak güldü.
***
Rumeli vapur iskelesine çıkıp yokuş yukarı evin yolunu tuttuk.
Eve gelince Rahmetli Fatma yengemiz karşıladı. “Ne iyi ettiniz de geldiniz çocuklar bizi memnun ettiniz “ deyip içeri aldı.
Yalı üç katlı idi. Bir tarafı boğaz da kıy, ön kısmı ise bahçe idi.
Dışarıdan müzik sesi duyuluyordu. Öğrenecektik o neyin nesi tabii sonra.
Böylece İstanbul’a misafir olduk.
***
Ertesi günlerde neler yapacak neler göreceğim okuruz Allah izin verirse…
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle.
Resimde görünen soldaki büyük yalı idi kaldığımız yer. Daha sonraki gidişlerimizde ise onun yanındaki balkonlu yalıda kalmıştık.