Bilindiği gibi her sene 25 Aralık Hz. İsâ’nın doğum yılı olarak kabul edilmesi (bâzı görüşlere göre de 7 Ocak) münâsebetiyle Hıristiyanlar, bu günleri kendilerine has çeşitli etkinliklerle kutlamaktalar. Bilhassa Ortodoks ve Katolik Kiliseleri bu süre içerisinde belirli âyinler (Noel Yortusu) düzenlemekteler. Hıristiyan halk da, bu özel günlerde çok taşkın, maksadı aşan eğlentiler tertip ediyorlar. Bunlara ilâveten, ilk defa 1605 yılında Almanya’da “Noel Baba” (Aziz Nichola, Sante Claus) efsânesi icat edilerek güyâ çocuklara hediyeler dağıtan bir “iyilik sembolü” (!) topluma lanse edildi. Bu içi boş, hayâlî safsata, zaman içinde Hıristiyan yetişkinler arasında yayılmasının yanında İslam dünyâsında da yayılmış bir hurâfedir.
Bu girişten sonra, hemen her yılbaşında belirttiğimiz gibi, ‘yılbaşı kutlama âdeti bir Hıristiyan kültürüdür’ diyerek devam edelim. Kültür dediğimiz şey; din, inanç ve ideolojinin hayâta inmiş şeklidir. Müslümanlar kendi kültürlerini hayatlarına yansıtmak zorundadırlar. Yılbaşı kutlamaları İslam memleketlerinde kültürel tahribâta, kimlik bunalımına sebep olmuştur. Bu durum bilhassa genç kuşağı kendi değerlerinden uzaklaştırmış, Müslümanların Batı kültürünü benimsemeye, onların değer ve inançlarına yakınlaşmaya kadar işi götürmüştür. ‘Ne var bun da! Ben onların âdetini değil yeni bir seneyi kutluyorum’ dense de bu bir fikir yanlışlığıdır, zihin aldatmacasıdır, doğru bir düşünce değildir. Aynı zamanda bir Müslüman için çok tehlikeli bir itikâdi hatâdır ki kişiyi dinden dahi çıkarabilir.
İşte âlimlerimizin bu konudaki görüşleri: “Özellikle yılbaşı eğlencelerini tasvip etmek, katılmak ya da benimsemenin Müslümanlar için îtîkâdî boyutu vardır. Kültür ile din arasında yakın bağ bulunur. Başka dîne mahsus kültür taklidinin “haram” olduğu konusunda âlimler görüş birliğindedirler. Bir Müslüman’ın böylesi günleri kutlaması eğer ta’zim maksadı taşıyorsa mümini “küfre” sokar. Ta’zim maksadı taşımazsa o zaman da, “haram” olur. Yılbaşı tebrikleşmesi de aynı husûsa girer, deniyor.” (İbni Âbidin, Reddül Muhtar, VI c, s.754 / İbnni Kayyım El-Cevziyye, Ahkam Ehliz Zimme, I c, s.441 / İmâmı Rabbânî, Mektubat )
Bu hususlarda Müslümanları ciddi bir teyakkuza sevk edecek olan âyetler de var. Onlara da bakalım; Cenâb-ı Hak Kur’ân-ı Kerim’de buyuruyor ki:
“Ey İnananlar! Yahudileri ve Hıristiyanları dost olarak benimsemeyin, onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onlara dost olursa o da onlardandır. Allah zulmeden kimseleri doğru yola eriştirmez.” (1) “Haksızlık yapanlara yönelmeyin, yoksa ateş size de dokunur. Sizin Allah'tan başka dostunuz yoktur; sonra, yardım da göremezsiniz.” (2)
Yılbaşı ve Noel kutlamalarıyla ilgili her türlü hediyeleşme, tebrikleşme, hindi kesme, çam ağacı süsleme, parti düzenleme veya katılma, mum yakma, piyango satın alma vs. icraatlar Peygamberimizin herkes tarafından iyi bilinen şu hadisi çerçevesinde değerlendirilir; ‘Her kim bir kavme benzerse o ondandır.’ (3)
Bireyler daha doğru dürüst kendisinin de anlamadığı bir yaşam tarzıyla hayâtlarını sürdürürlerse, düşünmeden düz bir mantıkla etâfındakilerin yaptıklarını körü körüne taklit ederlerse ve ‘dünyâya bir defa geliyoruz, her şeye boş ver, keyfine bak’ fikriyle ömür tüketirlerse her zaman gelecekleri adına hüsran ve perişanlıklardan kurtulamazlar. Hayâtımızdaki aldanmışlıklar ve ihmaller gafletimizdendir. Yaratılış gâyesine sarf edilmeyen zamanlar ömür denizinde boşa kürek çekmektir. Bu dünyâda Hıristiyan olsun, Yahudi olsun Müslüman olsun herkes ölümü tadacak ve istese de istemese de ahret geçeğini yaşayacaktır. Her insan bu dünyâda bir ebediyet yolcusudur. Elbette azıksız gidilmez mutlak gidilecek yere. Bu hususta tedbirsizlik etmemeli zaman ebedi saadeti kazanma adına çok dikkatli kullanılmalıdır.
Bizim zengin kültürel değerlerimizde, insanları heyecâna getirecek pek çok alternatif etkinliklerimiz vardır. Kendi dînî ve milli değerlerimizi büyük bir aşkla, şevkle insanımıza vermemiz gerekiyor zirâ bunlar bizim şahsiyetimizdir, kimliğimizdir. Eğer bu şerefli dînî ve milli değerleri koruma ve insanımıza verme işi savsaklanırsa, milletler ve memleketler bekâlarını devam ettiremezler. Unutulmasın ki kendi dînî akîde ve milli değerlerine ters düşen davranışlara özenmek, o toplumu kimlik ve karakter iflâsına götürür.
Yılbaşı adı altında icra edilen ‘Noel kutlamaları’ Hıristiyanların bayramıdır. Müslümanların Bayramı; Ramazan ve Kurban Bayramıdır. Noel kutlamalarına katılmanın dînî ve itikâdî boyutu vardır ki yukarıda izah ettik. Bize düşen kendi dînimizin değerlerine sıkı sarılmak ve onları hayâtımızın her karesine taşımak olmalıdır. Bu kutlamalara katılmak, desteklemek, yardımcı olmak belirtilen âyetler ışığında tekrar gözden geçirilmelidir. Yoksa Allâh’ın azâbı çetindir: “Göklerin ve yerin hükümranlığının Allâh'ın olduğunu bilmiyor musun? Dilediğine azap eder, dilediğini bağışlar. Allah her şeye Kadir'dir.” (4)
Bunlara ilâveten şunu da belirtmeliyiz; Ülkemiz Hıristiyanlara ait olan yeni bir seneye başlama konusuna, dünya literatüründe resmen uyduğu için her 31 Aralık günü senenin son günü, 1 Ocak da, ‘Türkiye’nin resmi sene başı olarak kabul edildiğinden resmi tâtil ilan ediliyor. Bu bizim için dînî ve milli bir yılbaşı değildir. İslâm âlemi yılbaşı için, ‘Hicret’i yâni ‘Muharrem’ ayının 1’ni yılın başı olarak esas alır.
Sözün özü; düzgün bir Müslüman olmamız için hayâtımızdan İslâm’a yakışmayan menfîlikleri, çelişkileri, sapkınlıkları âcilen çekip kaldırmamız gerekiyor.
Kalın sağlıcakla, hayırlı cumâlar efendim.
----------
1) Mâide, 51
2) Hud, 113
3) Tirmîzî, İsti’zân 7
4) Nisa, 40