Bu akşam itibârıyla ülkemizde eski yıl bitip yeni bir yıla girilecek. Bu sütünda yazmaya başladığımız zamandan itibâren hep yılbaşı kutlamalarının doğru olmadığını, biz Müslümanlar için ne anlam ifade ettiğini yazıp durduk. Bugün de aynı hususları yapılan araştırmaları bir kez daha sizlerle paylaşmak istiyoruz. Bazı şeylerin tekrarlanması meselenin hem önemini ortaya koyuyor hem de doğruların ruhlara daha bir yerleşmesine sebep oluyor, efendim.
Bilindiği gibi yılbaşı, tarih başlangıcı olarak Hristiyanlara aittir, Müslümanlara ait değildir. Aslında kış gün dönümünü kutlama âdeti pek çok Asya ve Avrupa putperest (pagan) topluluklarında mevcut idi. Tarihî kayıtlara uygun olmadığı halde Hz. İsa' nın doğduğu gün kilise tarafından 25 Aralık'a çekilmiştir bu şekilde eskiden beri yapılmakta olan kutlamaların Hristiyanlığa dahil edilmesi hedeflenmiştir. Ancak zaman içinde bu kutlamalara katılan diğer kiliseler aynı tarihte birleşmedi, farklı tarihleri benimsediler. Yılbaşında yapılan Noel Yortusuna (Hristiyanlığa mahsusu bir âyine) adı karıştırılan Noel Baba (Aziz Nichola, Santa Claus) aslında; tarihî bir kişilik olarak bir Hristiyan azizi (ermişi)dir. Zaman içinde bu azizin tarihi kimliği değiştirilmiş, kendisiyle ilgili birçok efsâne uydurulmuş ve ilk defa 17. asırda Almanya' da Noel Yortusuna karıştırılmış, daha sonra bu uygulama Hristiyan dünyasına yayılmıştır. Müslümanlar takvim ve tarih başlangıcı olarak hicreti kullanırlar. T.C. Devleti Hiristiyanlara ait bulunan bu tarih başlangıcını resmen benimsediği için bu yılbaşı, aynı zamanda ‘Türkiye'nin resmî yılbaşı’dır. Ne var ki bu yılbaşı, bizim millî ve dinî yılbaşımız değildir.
Bu kısa tarih bilgisinden çıkan sonuç şudur:
1-) 2013 yıl önce Müslümanların veya Türklerin tarihinde, tarih başlangıcı olacak bir olay geçmemiştir.
2-) Hz. Îsa'nın doğum tarihine uygun olmamakla beraber onun doğumu bu tarihin başlangıcı olarak kabûl edilmiş; bundan öncesi ve sonrası için ‘milattan (Hz.İsa'nın doğumundan) önce, sonra’ denilmiştir. Oysa ki biz Müslümanların Peygamberi Hz. Muhammed Aleyhisselam’dır. Ama biz Hz. İsa (a.s)’ın peygamberliğini de kabul ederiz. Ancak Hristiyanlar onu peygamberlikten çıkarmış, tanrılaştırmışlardır.
3-) Noel Baba, Hz. İsa'nın tebliğ ettiği dîne inanmış ve o din içinde yetişmiş ermiş bir kişidir. Ancak dün Hristiyanların, bugün dinli-dinsiz Batı'nın Noel Babası, nitelikleri bakımından mümin değildir. Onun adının karıştırldığı yortu da bir Hristiyan ibâdetidir.
Bu şekilde ana hatlarıyla açıklanan yılbaşının, din olarak aslından saptırılmış Hiristiyanlığa, kültür olarak da Hristiyan Batı kültürüne dayandığı, onun bir parçası olduğu gerçeği ortadadır. Âlimlerin bu husustaki görüşlerine baktığımızda şu şekilde sorulan soruya ve cevâbına bir bakalım:
Müslümanlar bu yılbaşını takvim başlangıcı yaparlarsa, yılbaşı gecesinde yapılan âyin veya eğlencelere iştirak ederlerse halleri nice olur?
El Cevap; Yılbaşı dolayısıyla yapılan dinî âyine katılan (Hristiyanlarla beraber bu
toplu ibâdeti yapan) Müslümanlar en azından haram (büyük günah) işlemiş olurlar. Bu hükmün akla ve vahye dayalı delîllerini zikretmeye dahi gerek yoktur. Dinî âyîne katılmadan bugün hemen herkeste sıkça rastladığımız yılbaşı dolayısıyla toplantı ve eğlence yapan Müslümanlar, bu eğlencelerde ayrıca hiçbir haram işlemeseler dahi, kökeni dinî (İslâm'dan başka ve ona göre bugün mûteber olmayan bir dîne dayalı) olan bir faâliyete katıldıkları ve başka dinden olanlara -dinle ilgili bir konuda- benzer hale geldikleri için günah işlemiş olurlar. ‘Bir din ve kültür topluluğuna kendini benzetenler onlardan sayılır’ meâlindeki hadîs bu davranışı biz Müslümanlara yasaklamaktadır.
Yılbaşı, takvim, tarih, tatil, eğlence, şenlik ve bunlarla ilgili âdetler bir milletin kültürüdür. Başka dinlerin kültür ve ideolojileri bu şekilde pazarlanarak Müslümanların ruhlarına girmektedir. Din ile kültürü birbirinden ayırmak zordur. Eğer birileri din ile kültürü birbirinden ayırmaya, aralarındaki bağı koparmaya kalkışırsa -zor olmakla beraber bunu yapabilirse- kültür ile beraber dîni de değiştirme yoluna girmiş olurlar. Bu şekilde din elden gider (milletin hayatından çıkar) bugün olduğu gibi onun yerine yeni kültürün dîni yahut dinsizliği gelir, yerleşir. Kültür ile din arasında böyle bir bağ bulunduğuna göre; kültürün değişmesi dîni çok yakından alakadar eder. İslâm'ın beş temel amacından biri, dîni yâni Müslümanların hayatındaki İslâm'ı korumaktır. İslâm'ın korunmasını olumsuz etkileyen bir davranış, bir kültür değişimi, bir kültür taklidi haramdır hatta bazan bununla da kalmaz bu durum dinden çıkma sonucunu doğurur, diyorlar İslam âlimleri. Konu bu kadar vahimdir.
Sevgili Peygamberimiz Aleyhisselam Medine'ye hizret edince, burada öteden beri iki bayramın bulunduğunu ve bu bayramlarda kutlama yapıldığını öğrendi. Bayramlar, dînin etkilenmesi bakımından önemli kültür unsurları olduğu için Efendimiz Aleyhisselam bunları değiştirdi ve yerlerine Ramazan ile Kurban bayramlarını tebliğ etti. Daha pek çok hadîste, başka dinlerle ilişkisi veya sembolik değeri bulunan âdet ve uygulamaları Müslümanlara yasakladı.
O zaman dînî açıdan bu kadar sakıncalı bir eğlentiye masum gözüyle bakılabilir mi varın siz düşünün?