Yılbaşı milâdî takvimin başlangıcıdır. Milâdî takvim Batılılar tarafından oluşturulmuş bir takvimdir. Biz de 1926 senesinden bu yana siyâsî, hukûkî, ticârî ve günlük hayâtımızda bu takvimi kullanmaktayız. Dünyânın kabul ettiği bu takvimi biz de alıp benimsemişiz. Fakat bu târihin Hz. İsa (A.S)’ın doğumuyla irtibatlandırılmasında târihsel kaynaklar 31 Aralığı doğrulamıyor. Kaldı ki biz Müslüman’ız.
Bu sütunlarda yazmaya başladığımız yıllardan beri yılbaşı kutlamalarına yönelik pek çok yazı yazmışızdır. Bıkmadan icra edilen yanlışlıkları, kutlamaları, kabul etmediğimizi o gün adına yapılanların doğru olmadığını yazmaya devam edeceğiz. Bu yazı da onlardan biri!
Milâd, ‘doğum’ demek. Hz. İsa (A.S)’ın doğumu -sözüm ona- baz alındığı için ‘Milâdî’ deniyor. Ancak Katolikler milâdı yâni Hz. İsa (A.S)’nın doğumunu 25 Aralık olarak idrak edip o günü kutlama değil sâdece tâzim için âyin düzenliyorlar. Ortodokslar ise ayni icraatı 6 Ocak’ta yapıyorlar.
Alt yapıda böyle bir târihsel misyonu olan Hz. İsa (A.S)’nın doğumunun kutlanması etkinliklerine dînî bir kisve giydirilerek zaman içinde insanların her türlü pespâyeliği sergiledikleri eğlenti törenlerine dönüştürülmüş olması hakikaten üzücüdür. Tamâmen günah ve haramların işlendiği böylesi yanlışlıklar kanaatimiz odur ki, Hz. İsa (A.S)’ın rûhunu derinden rencide ediyordur. Bunlar yetmiyormuş gibi bir de insanlar bu menfîyattan ticârî olarak müthiş meblağlar kazanmaktalar. Ancak buradan gelen getiri bilinsin ki, kimseye bir fayda sağlamaz. Zira ‘Su testisi suyolunda kırılır.’
Şimdi daha kendi içinde sağlam bir temeli bulunmayan bu menfî -sözüm ona- dînî etkinlik kutlamasını biz Müslümanlar kendi inanç mantığımız içerisinde nereye koyacağız? Ayrıca şimdiye kadar fıkıh âlimlerimiz güvenilir kaynaklardan yaptıkları araştırmalar sonucu açıkladıkları hükümlerde; “Hıristiyanların yılbaşı kutlamalarına iştirak etmek ve bugünlerde hediyeleşmek en yumuşak ifâdeyle ‘BÜYÜK GÜNAH’tır.” Deniyor. (Faruk Başer; Günlük Hayâtımız, s.123 / Celal Yıldırım; Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, 3.c, s.469-470)
Tabi konuyla ilgili âyet ve hadisler kaynak alınarak bu sonuca ulaşılmıştır. Aslında biz daha önce bu âyet ve hadisleri yazmıştık ama konunun ehemmiyetine binâen tekrarlamak da yarar görüyoruz. Cenâb-ı Hak Müslümanların kutsal kitâbı Kur’ânu Azûmüşşan’da;
“… İyilikte ve fenâlıktan sakınmakta yardımlaşın, günah işlemek ve aşırı gitmekte yardımlaşmayın. Allah'tan sakının, Allâh'ın cezâsı şiddetlidir.” (Mâide, 2)
“Zulmedenlere meyletmeyin; sonra size ateş dokunur (cehennemde yanarsınız). Sizin Allah'tan başka dostlarınız yoktur. Sonra (O'ndan da) yardım göremezsiniz!” (Hud, 113) buyruluyor.
Yüce dînîmizin önderi aslında tüm insanların tâbî olması gereken son Peygamber Hz. Muhammed aleyhisselam’da; ‘Kim bir kavme benzerse, o ondandır.’ (Ebû Dâvud, Libas 4) ‘Bizden başkasına benzeyen bizden değildir.’ (Tirmîzî, İstizan 7) sözleriyle konuya aydınlatıyor.
Bu âyet ve hadisler ve netice hükümler ışığında neredeyse milli bir kültür hâline gelen yılbaşı kutlamalarında alınan hediyeler, düzenlenen balolar ve oralarda giyilen giysiler, takılan şapkalar, bu minval üzere süslenen evler, dükkanlar hatta devletin resmi okullarındaki sınıflar, gönderilen tebrik mesajları Hak aşkına soruyorum sizlere; bizi kendi dînimiz açısından nerede konumlandırır?
Kaldı ki hayâtını fakir bir peygamber olarak yaşayan Hz. İsa (A.S), o gece Hıristiyanlarca ifâ edilen israf ve eğlencenin en son hadlerinin icra edildiği yılbaşı kutlamalarını görseydi acaba râzı olur muydu? Yine Hz. İsa (A.S) kavminden, kendi doğumunun kutlanmasını, o gece haram olan içki içilerek sarhoş olunmasını, çılgınca eğlenceler düzenlenmesini, hindiler kesilmesini, çam ağaçlarının süslenmesini istemiş midir??? Hz. İsa (A.S) bir peygamber olarak –haşa- dînen yasak olan içki içilmesine, fuhuş yapılmasına râzı olur mu? Hıristiyanlar adına bu nasıl bir sapkınlıktır!!! Anlaşılır değil… Bir de onlara uyan bizim cenaha ne demeli???
Aslolan hakikat şudur ki, yılbaşı ve yılbaşı kutlamalarının Hz. İsa (A.S) ile ve de Hıristiyanlıkla bir bağlantısı yoktur. Yalnızca Katolik dünyâsı 25 Aralık gecesini kiliselerde âyinler düzenleyerek geçirirler. 31 Aralık’ta hiçbir kilisede ne bir âyin ne de başka bir etkinliğe rastlanmaz. Yılbaşı diye addedilen 31 Aralık zâten Hz. İsa (A.S)’ın doğum günü dahi değildir. O halde bütün bu karmaşanın içinde Hz. İsa (A.S) nerededir? Nedir bu karmaşa?
Maalesef bu sapkınlıklara bu rezillikler katılmak bizi kendi öz kültürümüzden uzaklaştırıyor. Halbuki bugün en çok yerli ve milli bir duruş sergileme durumundayız. İnancımızın içinin oyulması demek olan bu kültür yabancılaşmasına hep birlikte hayır demeliyiz, vesselam. Hayırlı, bereketli istifâdeli cumalar diliyorum efendim.