Yılbaşı hazırlıklarına dâir

Nurten Selma Çevikoğlu

Bugünlerde insanlar memleketimizin kültür ve değerlerinde yeri bulunmayan bir yılbaşı hazırlığı içerisindeler. Alışveriş merkezleri, mağazalar, dükkanlar hatta evlerin camları     -ve daha sayabiliriz- vitrinler Noel Baba, ışıklandırılmış çam ağaçları, çeşit çeşit hediye avantajları gibi dînimizde hiç yeri olmayan, baştan sona yabancı kültürü yansıtan şeylerle dolu. Kabul etmiyoruz. Bizim yerli kültürümüzde bunların yeri yok. Bilindiği üzere her sene köşemizde bu husûsu yazarız. Son geçtiğimiz iki senede, bizim gazetemizde bile buna karşı çıkanlar olmuştu; ‘Ne var canım bunda ben Hıristiyan âdetlerini kutlamıyorum. Yeni bir seneye kavuşmanın sevinciyle kuruyemiş ve benzeri şeyler yiyoruz âilecek.’ Denmişti. Ne demek, ne var bunda? Kardeşim sence mâsumâne görünen bu sevinç başka zaman olsun. O yeni seneyi geçmişini sorgulayarak geçir. Ben hayâtım adına bu yitirdiğim senede ne gibi yanlışlar yaptım onları sildireyim Mevlâ’mın huzûruna koşayım. Kendimi affettireyim. Biz Müslüman insanlarız, lütfen ne yaptığımızı bilelim. Kuruyemişi her akşam yiyebilir, âilenle her akşam mutlu ve huzur dolu vakitler geçirebilirsin ama Hıristiyanlar için kutsanacak bir gün de değil. 

Bizim önderimiz, rehberimiz Peygamber aleyhisselam, Medinei Münevvere’de İslam Devletini kurduğunda, kendi insanının şahsiyetini doğru yönlendirme adına, orada yaşayan Yahudi ve Hıristiyanların âdetlerini, yortularını, Bayram günlerini sordu, araştırdı, öğrendi. Sonra arkadaşlarını topladı. ‘Yahudi ve Hıristiyanların âdetlerinin tam karşıtlarını yapacağız onlara benzememek adına’ dedi. Meselâ, onların haftalık bayramları cumartesi ve Pazar günleriydi hemen Cuma gününü Müslümanlar için haftalık bayram günü ilan etti. Onların yortu günlerine muhalefet etmek için, onlar pazartesi-salı oruç tutuyorlarsa, biz ya üst üste üç gün ya da tek gün oruç tutacağız (örneğin, Muharrem ayında) dedi. Hatta Yahudi ve Hıristiyanlar tırnaklarını keserken sırayla kestiklerini öğrenince, kendisi onlara uymamak için tırnaklarını keserken farklı bir sıra tâkip etti. Düşünün tırnak kesme gibi basit bir davranışta dahi onları taklit etmeyen bir Peygamberin ümmetiyken, bugün tamâmen Hıristiyan âdetleri olan pek çok şeyi, ‘Yok efendim, yeni seneyi kutlamak için sevinç belirtisi’ gibi çok ucuz ve basit fikirle geçiştirilemez. Ayrıca Efendimiz aleyhisselâm’ın hep yazarız yine yazacağız bu konuda ehemmiyetli bir hadisi şerifi var. ‘Kim hangi kavme benzemeye çalışırsa o, ondandır.’ (Ebû Davud, Libas, 4) Buyururlar. Lütfen, Müslümanlar ne yaptığını bilsinler. Güya mâsum bir davranış gibi icra edilen bu kutlamalar, dînen hangi halde değerlendirilir, idrak etsinler. İslâm’ı yaşamak hafife alınmamalı. İslam, ciddiyetle ve titizlikle yaşanmadığı için Müslümanlar bugün zillet hallerine düştüler. 

Peygamber aleyhissalâtu vesselam, yeni inşa ettiği imanlı insanlara ‘İslam şahsiyeti’ aşıladı, bunun için çok emekler sarf etti de, asla yolundan dönmedi. Öyle ki İslâm’ın özüne ters olan işleri yaptıkları için Yahudi ve Hıristiyanlarla Müslümanların oturup kalkmalarını dahi istemedi. Bu husuta âyet var: “Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar (birbirinin tarafını tutarlar). İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez.” (Mâide, 51) Yüce Kurân’ın emridir bu, dolayısıyla Efendimiz aleyhisselam ‘onları dost edinmeyin’ diye ikazlarda bulundu. Neden? Hepsinin sebepleri var? Ondan sonrada denir ki, efendim Müslümanlar şöyle geri kaldı, Müslümanlar böyle yanlış işler yapıyorlar da… Kardeşim Müslümanlar, Müslümanlıklarını istenen şekilde yaşasalar çevrelerine en güzel misal teşkil edecekler. Müslüman olmayanlara uyduğumuz, onların ahlâkını örnek aldığımız için, onları körü körüne taklit ettiğimizden dolayı başımız dertten kurtulmuyor. Nedir bu Noel Baba? Var mı bizde böyle bir saçmalık? Nedir güzelim çamları kesmek? Var mı biz de ağacı hiçten yere kesmek? Hem de bunu çevreciyiz diye geçinenler yapıyor. Bakın bu hususta konunun uzmanları ne diyorlar;

Türk Diyânet Vakıf-Sen Genel Başkanı Nuri Ünal; ‘Dînimizde ve kültürümüzde olmayan yılbaşı çılgınlığından uzak durmak gerekir. Her yılbaşı öncesinde çamlar, özenti sebebiyle ve bir akşamlık zevk için kesilmektedir. Geleceğimiz ve milli sermâyemiz yok edilmektedir. Peygamber Efendimiz aleyhisselam; ‘Kıyâmetin kopacağını bilseniz bile elinizdeki fidanı dikiniz’ buyurmaktadır. Böyle bir inancın sâhibi insanların ağaç katline yol açması anlaşılır bir durum değildir. Dîni ve milli anlayışımızda ve şahsiyetimizde bulunmayan Noel Baba figürünün, mağazalar önünde yer alması kabul edilemez.(Hatta okullarda dahi var bunlar, şiirler, çizdirilen resimler, yazdırılan, ‘yılbaşını nasıl geçirdin?’ kompozisyonlarını düşününüz…) Yılbaşı diye gayri ahlâkî davranışların meşru gösterilmesi, içki-kumar-piyango gibi insanların hem sağlığını hem zihnini hem de âileleri parçalayan uygulamalara dur denilmelidir. Özellikle geleceğimiz olan çocuklarımızı bu çılgınlıklardan korumak gerekir. Yılbaşı sâdece zamânın geçmesidir. Yeni bir takvim yılının oluşmasıdır. Yapılacak iş bellidir. O da muhasebe yapmaktır. Müslüman Türk toplumunda yılbaşı dolayısıyla özel eğlenceler düzenlenmesi görülmemiştir. Öyle bir medeniyetimiz var ki, başka yerleri, anlayışları taklit etmeye ihtiyâcımız yoktur. Yanlışların âdet hâline gelmesi geleceğimiz için tehlikelidir. Milli kültürümüzü yok etmek yarınlarımız için sakıncalıdır.” 

Aynı mâhiyette Diva-Sen Genel Başkanı Mustafa Çopursuz da şunları söylüyor; ‘Fertlerin, âilelerin, milletlerin ve devletlerin ayakta kalabilmesi, sâhip oldukları değerleri korumakla mümkündür. Bu değerler; örf-âdet, gelenek-görenekler, kültür ve dîni inançalar bütünüdür. Yeryüzünde bulunan en küçük bir topluluğun dahi kendine özgü değerleri vardır. Değerlerini unutan topluluk ve milletler ayakta kalamazlar. Kadim geçmişimizdeki bizi biz yapan değerlerin nerdeyse tamâmı unutulur oldu. Özellikle yılbaşı adı altında kutlanan ve noel yortusu olarak târif edilen kutlamaların ne dînimizde ne örf ve âdetlerimizde ne de kültürümüzde yer almıyor. Millet olarak böylesi hayat tarzını elimizin tersiyle itmemiz gerekiyor. Diğer taraftan ekonomik olarak da fuzûli harcama gerektirmekte, ağaçlar kesilip bir gecelik eğlenceye kurban edilmektedir. Bizi biz yapan inanç, kültür, örf, âdet ve geleneklerimizin yeniden fabrika ayarlarına dönüştürülmesi için sorumluluk sâhibi herkesin elini değil gövdesini koyması gerekmektedir.” 

İşte bu yazımızda bu kabildendir. Hayırla kalınız.

 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (4)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.