Yoğun bir şiddetin içindeyiz. Yaşadıklarımıza bir baksanıza. En seviyesizinden kirli bir siyaset; neredeyse her köşeden, damlardan paçalardan süzülen nefret…
“Mahalle baskısı” kalmadı ama “mahalle kavgası” tepelerde. Biricik vasatımız sanatımız, “Hitabet sanatı: Öfke”…
Bir insan, topluluk, yönetim şekli, iktidar noktası; herhangi bir güç vehmine kapılsın yahut elindekini sonsuzca kullanacağını sansın, hemence dikiliyor. Karşı çıktıklarına, benzer söylemlerle hücum ediyor.
Sindirme, yıldırma, korku politikaları, türlü entrikalar, oyunlar…
Fakat herhalde umutlanabiliriz. Kaderin garip bir cilvesiyle, önümüze yeni ulular, tazecik “civanım” elçiler de çıkıyor.
Parti “başlarından”; mütecaviz, öfke, kin fışkıran söz darbeleri. Bu kötülük, düşmanlık tohumlarını kim atası? Bir kışkırtma, gerilim havasında, kimler çalıp oynayası.
Yine de “Müslümanlığı kimseye kaptırmayız” havası. Hani inancın saffeti, azameti, teenni ve mülâyemeti?
“Mutlak haklı, mutlak doğru, mutlak hâkim” olunabilir mi? Elimizden gelse, ülkede bir tek eleştirel, muhalif, çatlak(!) ses kalmayacak. PKK’lılar, saygıdeğer Haçlılar, Avrupa donlular hariç, herkes susturulacak.
Delidolu bir yağmur yağsa, vaktaki bir grizu patlasa, ne zaman ki Kaf Dağı’nda Tanzanya’da bir afat çıksa, gelmiş-geçmiş ve gelecek bütün savaşlarda.. en küçük bir tenkit, sitem sesinde:
“Kanı bozuk sendin, boşuna direnme, ayağa kalk SUÇLU! Yuh sana,Tuu! Bak seni ZORBAma’ya şikâyet ederim haa. Ühü ühü ühü Uuuu!”
Seni tasvip etmeyen, Ergenekoncu, şucu bucu.. bin türlü bahaneyle, DUR(durun) SUS(turun) “Abbas yolcu”.
Millî Birlik Projesi! Açılım saçılım, KAÇILIN! “Koklamaya dayanamam. Benim güzel manolyam!”
Ah! Vallahi de billahi de demokrasi, demokratikleşme hamlesi. Egemenlerin tekelindeyken, yıkılsın gitsin memleket, tekel işçisi!
Şakşuka suikast; ülke olmuş ast... Muktedirlerin işi rast.
Tu kaka bayrak, vatan, millet lâf ü güzaf… Bilumum deyyuslara, şebek köstebeklere; madalyayla vaftiz olmuş Avrupaî gül bebeklere af Yarabbi af af!
“Kırın kalemleri, O’nu övmeyen, yüceltmeyen dilleri, söndürün ocakları, yurdun dört köşesini bucakları.”
Hey patron! Yazdırma erkeğini dişisini! Taksın herkes ampulleri, boşalsın zihni. Çıplak, çiğ bir ışıkla parlasın; yer gök O’nun adını ansın!
Çuval, geçirilmiş askere; şehit alır gelir teskere. GEL Puşdingilim, gel Koçum, seni sevmişim, yanmışım bir kere.
One minutes, domates, kuzu kapama, hindi fırında, patates! Aman kısa kes! ES! Yees!
“Köpek salata yemez. Arslan Fenerpaşalı gol yemez!”
Yaftalar, taftalar, geçip gitti haftalar. Zaman sanki bir rüzgâr. Düşüncene, şahsiyetine, hayatına kurulmuş pusu. Kalbe ihanetin uğultusu.
Zızzt! Bakırköy! Hüznün, kasvetin, melanetin burgusu.
Ey millet, ümmet! Daha fazla yat, uy(k)u uyu uyu …Koyun say; 1..2..3.. 2..12, 72…
Yorulduk. Yalakalardan, kurgulanmış kafalar ve pas tutmuş ıvır zıvır ruhlardan…
Tın tın kapı kulları ve dan dun çalan çanlardan.
Desem de aldırma. Bazı kalemler yiğittir.
Yıka(r) da YAĞLAMAZ, vazgeçmez onurundan.
“Mahalle baskısı” kalmadı ama “mahalle kavgası” tepelerde. Biricik vasatımız sanatımız, “Hitabet sanatı: Öfke”…
Bir insan, topluluk, yönetim şekli, iktidar noktası; herhangi bir güç vehmine kapılsın yahut elindekini sonsuzca kullanacağını sansın, hemence dikiliyor. Karşı çıktıklarına, benzer söylemlerle hücum ediyor.
Sindirme, yıldırma, korku politikaları, türlü entrikalar, oyunlar…
Fakat herhalde umutlanabiliriz. Kaderin garip bir cilvesiyle, önümüze yeni ulular, tazecik “civanım” elçiler de çıkıyor.
Parti “başlarından”; mütecaviz, öfke, kin fışkıran söz darbeleri. Bu kötülük, düşmanlık tohumlarını kim atası? Bir kışkırtma, gerilim havasında, kimler çalıp oynayası.
Yine de “Müslümanlığı kimseye kaptırmayız” havası. Hani inancın saffeti, azameti, teenni ve mülâyemeti?
“Mutlak haklı, mutlak doğru, mutlak hâkim” olunabilir mi? Elimizden gelse, ülkede bir tek eleştirel, muhalif, çatlak(!) ses kalmayacak. PKK’lılar, saygıdeğer Haçlılar, Avrupa donlular hariç, herkes susturulacak.
Delidolu bir yağmur yağsa, vaktaki bir grizu patlasa, ne zaman ki Kaf Dağı’nda Tanzanya’da bir afat çıksa, gelmiş-geçmiş ve gelecek bütün savaşlarda.. en küçük bir tenkit, sitem sesinde:
“Kanı bozuk sendin, boşuna direnme, ayağa kalk SUÇLU! Yuh sana,Tuu! Bak seni ZORBAma’ya şikâyet ederim haa. Ühü ühü ühü Uuuu!”
Seni tasvip etmeyen, Ergenekoncu, şucu bucu.. bin türlü bahaneyle, DUR(durun) SUS(turun) “Abbas yolcu”.
Millî Birlik Projesi! Açılım saçılım, KAÇILIN! “Koklamaya dayanamam. Benim güzel manolyam!”
Ah! Vallahi de billahi de demokrasi, demokratikleşme hamlesi. Egemenlerin tekelindeyken, yıkılsın gitsin memleket, tekel işçisi!
Şakşuka suikast; ülke olmuş ast... Muktedirlerin işi rast.
Tu kaka bayrak, vatan, millet lâf ü güzaf… Bilumum deyyuslara, şebek köstebeklere; madalyayla vaftiz olmuş Avrupaî gül bebeklere af Yarabbi af af!
“Kırın kalemleri, O’nu övmeyen, yüceltmeyen dilleri, söndürün ocakları, yurdun dört köşesini bucakları.”
Hey patron! Yazdırma erkeğini dişisini! Taksın herkes ampulleri, boşalsın zihni. Çıplak, çiğ bir ışıkla parlasın; yer gök O’nun adını ansın!
Çuval, geçirilmiş askere; şehit alır gelir teskere. GEL Puşdingilim, gel Koçum, seni sevmişim, yanmışım bir kere.
One minutes, domates, kuzu kapama, hindi fırında, patates! Aman kısa kes! ES! Yees!
“Köpek salata yemez. Arslan Fenerpaşalı gol yemez!”
Yaftalar, taftalar, geçip gitti haftalar. Zaman sanki bir rüzgâr. Düşüncene, şahsiyetine, hayatına kurulmuş pusu. Kalbe ihanetin uğultusu.
Zızzt! Bakırköy! Hüznün, kasvetin, melanetin burgusu.
Ey millet, ümmet! Daha fazla yat, uy(k)u uyu uyu …Koyun say; 1..2..3.. 2..12, 72…
Yorulduk. Yalakalardan, kurgulanmış kafalar ve pas tutmuş ıvır zıvır ruhlardan…
Tın tın kapı kulları ve dan dun çalan çanlardan.
Desem de aldırma. Bazı kalemler yiğittir.
Yıka(r) da YAĞLAMAZ, vazgeçmez onurundan.