Malumunuz Konya’ya yerleşmiş olduk ama babam merkez köy olan Güvenç Köyü’nde öğretmenlik yapacaktı.
45 km. uzakta dağ arkasındaki köye şimdiki gibi sabah git akşam gel yapamazdınız. Yol yok vasıta yok. Konya’ya at arabası yolundan yine köylünün at arabası ile gidip gelebilirsiniz oda ayda bir falan.
Gerçi birde Bozdağ’dan geçen tren yolu vardı. Ona da at arabası ile bir saatte varıp trenin rötar yaptığı altı saati beklerdiniz. Oda geliş gidişe elvermezdi.
***
Ben Saliha annemin annesi Ayşe Gül ninenin yanında kalacaktım. Havalinin bütün evleri gibi çatısız Konya tipi tek katlı arası mabeynli iki oda bulunmakta idi. Yağmurdan evvel yuvaklanır, karda kar kürünürdü.
Ayşe ninenin lakabı vardı çağırı yapanlar bile onunla çağırırlardı.
Kız ayış, Ayşaba veya Ayış nene diye.
Oğlu askere gitmişti yalnızdı. Babam onun yanına yerleştirdi, yiyeceklerimizi depolamıştı.
Ayış nene beni çok sevdi ve kat kat sevmeye devam etti vefatına kadar.
Gecikirsem meraklanır, kapıda sokağın başına bakar dururdu.
Allah ondan razı olsun kendi evladı gibi korudu yetiştirdi, yedirdi içirdi. Milli adetlerimizi öğretti. Nur içinde yatsın.
***
Galiba doğum tarihine göre bir daha kaydolmam gerekiyordu ki veli olarak okula işlem yapmaya geldi işini tamamladı.
Okuldan sonra akşamları dışarda olmamı istemez korkardı.
O günde okul, mesai sonrası talebelerden isteyeni sinema binasında verilecek tiyatroya götüreceklerdi.
Müdür muavini çok sevdiğimiz rahmetli Nuri Karahüyüklü’den Ayış nenemden izin almasını istedim.
Oda neneme “çocuk bir tiyatro seyretsin kültürü ilerler” diyerek izin almıştı.
Ne kadar sevinmiştim. Sinema görmüştüm ama tiyatro nasıl oluyordu merakında idim.
Okul mesaisi 17.30’da bitince, tiyatroya gidecek talebeleri öğretmenler toplayıp Yeni Sinema, halk arasında Ceylani Sineması dedikleri yere girdik.
Halk evi tarafından organize edilen ki o zamanlar Halkevi başkanlığını da yapan Meşhur artistlerden Feridun Çölgeçen başrolde idi.
Değerli tiyatro yazarı Necip Fazıl Kısakürek’in “Bir adam yaratmak” eseri idi.
Sinemayı dolduran talebeler sessiz sakinlik içinde seyrettiler.
Perde kapanırken bir alkış tufanı koptu üç defa perde açtırdılar.
Çok güzel rol yapmıştı oyuncular.
***
Okulda bir kısmı sabah ders yaparken diğerleri atölyelerde çalışıyordu.
Diğer kısımda sabah atölyede çalışıp öğle sonrası ders görüyordu.
Disiplin sıkı idi. Jimnastik dersi varsa 7’de yoksa sekizde başlar bir saatlik öğle paydosu sonu 17.30’da biterdi. Kış günlerinde karanlık içinde bir saate varan uzaklıktaki evlere cılız lambaların ışığında eve ulaşırdık.
Sabah saat sekiz de kapı kapanır bir dakika geç kalan bile alınmaz kapıcı on dakika bekletip gelenleri idareye gönderirdi.
Orada müdür muavini rahmetli Esat Bey kimini azarlayarak, kimine şaplak vurarak sınıflarına gönderir, karneye geç geliş kaydedilirdi.
Normal saatte sınıfın talebeleri sınıf kapısı önünde sıralanır öğretmen içeri girince girerlerdi.
Yakın mahalleli talebeler akşam okuldan çıkınca toplu giderlerdi. Sokakların çoğu karanlıktı.
***
Birinci sınıfta meslek olarak hepsini gezdiriyorlardı.
Tesviye – Torna, Demir, Marangoz atölyelerinde çalıştık.
İkinci sınıfta tesviye kısmını çok isteyen olunca kura usulü oldu bana çıkmadı.
Tesviyeyi kazananlar “iyi bir kısmı aldık” diye seviniyor hatta böbürleniyorlardı.
Öyle idi ama onlar mezun olunca iş bulamazken, marangoz, model, demir, döküm iş bulmuştu.
***
Ders kitabımızdan basılmış devlet kitabı yoktu.
Muallimimiz sınıfta yazdırır bu yazdığımızı da temiz deftere kaydını kontrol ederdi.
Evde elektrik olmadığı için küçük iskemlede bazılarında idare, bazılarında gaz lambası ışığında çalışılırdı.
***
Allah izin verirse gelecek yazıda devam…
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle.