2017 miladi yıla geçen cumartesi saat 12.00’de girdik. İnşallah hayırlara vesile olur. Ertesi gün saat 9.00’da televizyonu açtığımda ajanslar, İstanbul- Ortaköy’de eğlence merkezine baskın yapıldığını, 36 kişinin öldüğünü çokça yaralının olduğunu söyledi. Böylece milletimiz yeni yıla mutlu bir şekilde giremedi. Sabahleyin ajansları dinlemek için televizyonu açtığı zaman terörle karşılaştı. Hayırlısı olsun. Bir gün güneş doğar, üzülmeyelim, kederlenmeyelim, ümidimizi kesmeyelim, yolumuza devam edelim. Herkes pazartesi günü işine- gücüne baksın.
2016 yılı terörle geçti. Milletimiz, 15 Temmuz işgal harekâtını bastırarak yoluna devam etti ve ordumuz sınırlarımızı güven altına alabilmek için Suriye’ye girdi ve “Elbab’ı kuşatma altına aldı. Böylece milletimiz, 2017 yılına daha huzurlu bir şekilde girme umudu taşıyordu; ama olmadı. Ümidimizi kesmeyelim, Allah’tan ümit kesilmez. Geleceğimiz aydınlıktır, bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın; yola devam…
Türkiye’de terörü estiren, hâkim güçtür, PKK ve DEAŞ gibi örgütler bu gücün elinde bir maşadır. Bu hâkim güç malumunuzdur. Bu güç Türkiye’nin toparlanmasını istememektedir. Cumhurbaşkanlığı sistemine karşı çıkmasının sebebi de budur.
Hâkim gücün terör estirmesini önlememiz mümkün değildir; çünkü o cibilliyetinin gereğini yapmaktadır ve geleceğini garanti altına almak istemektedir. Türkiye güçlenirse kendisinin gücünün kalmayacağını biliyor. Çünkü Türkiye’nin, mazlumları koruması inancının gereği ve ecdadının bıraktığı bir mirastır.
Terör kimden gelirse gelsin kınıyoruz. Çünkü bunun insanlıkla bağdaşır bir yanı yoktur. Terör estirerek bir yere varılamaz. Bu böyle biline; sonunda teröristler ve bunların arkasındaki hâkim güç kaybedecektir.
Terörü önleyebilmek için önce terörün ne olduğunu bilmemiz gerekir. Terör denince sadece eli silahlı olanlar veya eline silah alıp dağa çıkanlar akla gelmektedir. Efendim bu yanlış bir algılamadır. Terör denince haddi aşmak, hak ve hukuku çiğnemek de akla gelmelidir. Terörü besleyen başta haddi aşmak, hakk ve hukuku çiğnemektir.
Demek istiyorum ki, haddi aşmak, hak ve hukuku ayaklar altına almak teröre çanak tutmak demektir. Terör sadece eli silahlı olanlar veya eline silah alıp dağa çıkanlar akla geldiği için terörü besleyen kaynakları unutmaktayız. Terör bugün evlerde sokaklarda, okullarda, iş yerlerinde cirit atmaktadır. Karı- koca, evlat- baba, amir – memur, işçi ve işveren arasında kol gezmektedir.
Bu durumda terörü önleyebilmek için önce hak ve hukuka riayet edilmesi gerekir. Yani Allah’a ve Resul’üne itaat edilmesi gerekir. Bizi biz yapan değerlere aykırı hareket edilmemesi gerekir.
Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, Allah’ın hükümleriyle hükmetmeyen bir kavmin terörden başını almayacağını ifade etmektedir.
Hadisi- Şerif şu şekildedir. “Allah’ın emirlerini ve Allah’a verdikleri sözü, Resulü’nün (s.a.v.) sünnetini terk eden her milletin başına, Allah mutlaka kendilerinden olmayan bir düşmanı musallat eder ve düşman o milletin ellerinde bulunanların bir kısmını alır.
İdarecileri Allah’ın kitabı ile amel etmeyip, indirdiği hükümlerden işlerine geleni seçtikçe Allah onların hesabını kendi aralarında görür.” (İbn-Mace, Fiten:22)
Yani reisleriniz, Allah’ın kitabı ile amel etmeyip indirdiği hükümden işine geleni alırsa aranızda fitne, fesat ve terör yayılır.
İşte terörün sebebi budur. Gelin işe buradan başlayalım. Allah ve Resulü ne derse biz onun aksini yapacağız; sonra da terörden, fitne ve fesattan yakınacağız; böyle bir mantık olamaz.
Yeni yılınız hayırlı olsun. Hoşça kalın.