Ülkemizde her şey çok çabuk değişiyor artık.
Buna yeni Türkiye diyor bazı kimseler.
Aile yaşantısı değişti.
Bu değişim aile çatısı altında yaşayan insanların sayısının değişmesi ile başlamıştı.
Çekirdek aile adı altında bir kavram dayattılar milletimize.
Sonra ailelerin değişmesi ile şehirler değişmeye başladı.
Komşuların birbirini koruyup gözetlediği mahallelerimizi yok ettiler, kentsel dönüşüm adı altında.
Komşuluk ilişkilerinin getirdiği dayanışmanın verdiği güven, güvenlikli sitelerin yalnızlığında aranır oldu.
Daha sonra en başta Üniversitelerimiz olmak üzere eğitim kurumlarımızı değiştirdiler.
Her şehre bir üniversite açıldı ama eğitim kalitesini yükseltecek olan akademisyen sayısı bina ve öğrenci artışına paralel bir artışa ulaşamadı.
Sonra siyaseti değiştirdiler.
Önce post modern darbelerle siyasete balans ayarları yapılmaya çalışıldı.
Post modern darbenin millette bir karşılığının olmadığı anlaşılınca talebeler avlanmaya kalkışıldı.
Sonra paralel, dikey veya yatay gibi suni adlar altında siyasetçiler türlü tehditlerle korku tünellerinden geçirildi ve millet kamplara bölünmeye çalışıldı.
Dikkat ederseniz yeni Türkiye sisteminin tesis edilmesinde bu yapılan müdahalelerin temel nedeni milletin belki de yüzyıllardır kullandığı mefhumların, ölçülerin değiştirilmesi idi.
Başarıldı da.
Daha düne kadar vazgeçilmesi bir yana değiştirilmesi dahi akla getirilmeyecek olan ve bazılarınca nerede ise tabu olarak görülen mefhumlar kimi siyaset bezirganları eliyle sorgulanır, tartışılır ve değiştirilir oldu.
Değişim öylesine bir üslupla yapıldı ki millet farkına bile varamadan kimi yasaklar kaldırıldı, kimi yasaklar geldi ve akla hayale gelmeyen açılımlar yapılıverdi.
Milletin varlığının birliğinin temel unsuru olan iman ve inanç konuları da bu değişimden nasiplendirildi.
Mısır başta olmak üzere İslam Ülkeleri için laikliği tavsiye eden siyasiler eliyle 28 Şubat’ın zulmünü yok ediyoruz diyerek İslam’ın kamusal alanda görünürlüğü konusunda açılımlar yapılarak hakların iadesi adına bir takım iyileştirmeler yapılıverdi.
Ama diğer taraftan ortadan kaldırılmaya çalışılan paralel yapının yerine kendini ikame etmeye çalışan din bezirgânları eliyle Sahih İslam’ın çökertilmeye çalışılmasına göz yumulur oldu.
Yeni Türkiye anlayışına göre, asırlardan buyana bu ülkede yaşanan İslam uydurulmuş din olarak lanse edilmeye çalışılırken, insanların son yıllardaki rahatlama sonucunda ulaştıkları ekonomik refahın getirdiği modern hayat algılarının oluşturduğu zihin konforlarını rahatsız etmeyecek bir din uydurulmaya çalışıldı.
Bu dinin altyapısını oluşturmak için de kapitalist Müslümanların heva ve heveslerine uygun Kur’an mealleri, tefsirleri ve bir ilmihalleri yazdılar.
Kur’an-ı Kerim’in açık seçik muhkem ayetlerine rağmen, Kur’an’ın tarihselliği ve yerelliği iddialarını ortaya attılar.
Mübarek Ramazan Ayının gölgesinin üzerimize düştüğü bu günlerde bu azgın topluluğun cephesinden Oruç, Teravih ve Zekat ibadetleri başta olmak üzere daha ne saldırıların yapılacağını ve milletimizin bu konuda vereceği karşılığın ne olacağını hep birlikte göreceğiz.
Bu arada hükümet değişikliğinin yeni Türkiye’ye olacak katkılarını da hep birlikte göreceğiz.