Hayırlı olsun. Başarı oranını artırmak için evvela cami ve okul artık barışmalıdır. Ayırımın Türkiye’ye nelere mal olduğu ortadadır. Bu ikisi birbirinin mütemmimidir. Dini ilimler ve fen bilimleri gibi. Bu ikisi, bir milletin yaşaması ve varlığını sürdürebilmesi için nasıl elzem ise cami ve okul da aynıdır. Biri varken diğerinin olmaması, tek kanatlı kuş durumuna düşmek olur.
Medreselerde hem dini ilimler ve hem de fen bilimleri birlikte okutulmuştur. O zaman dünya çapında ilim ve bilim adamalarının yetişmesinin sebebi budur.
Bu gerçek anlaşılmıştır. Tek kanatlı kuş olmaktan kurtulup, iki kanatlı kuş olabilmek için cami ve okul el ele vermesi gerekir. Bunun zamanı gelmiştir. Bunun için şu hususlar yerine getirilmesi gerekir:
Öğretmen, marifet sahibi olacak şekilde yetiştirilmesi gerekir. Sadece bilgi yeterli olmaz. İrfan sahibi olmayan öğretmen öğrencisinin iyi yetiştirilmesi konusunda vicdanî sorumluluk taşımaz. Sadece maaşını ve ücretini düşünür. Bazı öğretmenlerin ciddi bir hastalığı olmadığı halde sık sık sevk kâğıdı veya rapor almasının, bazı idarecilerin ve öğretmenlerin derse girmediği halde girmiş gibi defteri imzalamasının sebebi budur. ÖSS’ de 30 bin öğrencinin sıfır çekmesinin ve SBS’ de istenilen başarının yakalanmamasının sebebi budur
Mesela genel lisede öğretmen iken bir öğretmen mazereti olmadığı halde bazen dersine girmiyordu. Bu durumu dikkatimi çekti. Müdür Bey ile konuştuk. Şöyle demişti: “ Bu arkadaş, falan partinin yönetim kurulunda gayri resmi görev yapıyor, soruşturma açacak olursam beni görevden alırlar! ”
Bunun yanında, basından öğrendiğimize göre, sene sonunda dersler kesildiği için girmediği derslerin ücretini mal müdürlüğüne yatıran kıymetli öğretmen arkadaşımız da vardır. Bununla iftihar ediyoruz. İrfan sahibi öğretmenden kastımız budur. Bunun için, öğretmen adayların okuduğu derslerin yüzde yirmi- yirmi beşi irfan ile ilgili dersler olması gerekir. M.E. B. ve YÖK bu konuda girişimde bulunmalı ve üzerine düşen görevi yerine getirmeli. Diğer meslekler içinde aynı yol izlenilmeli…
Eğitime ayrılan yüzde 2. 9 olan eğitim ve öğretim ödeneği, okul ihtiyacını, öğretmen açığını, eğitim ve öğretim araç ve gereçlerini karşılayabilecek şekilde artırılmalı. Türk Eğitim Sen’in araştırmasına göre, ilk ve ortaöğretimde toplam öğretmen açığı, 106 bin 892’dir.
Öğretmenlerin merkezde yığılması önlenmeli, eşi çalışmadığı halde çalışır gösterilmesinin önüne geçilmeli. Taşra’nın ve Doğu’nun öğretmen ihtiyacının karşılanması için azami önlemler alınmalı.
Eğitimde esas olan bire bir eğitimdir. Bunu Osmanlı başarmıştır. (bkz. İlmiyye Salnamesi, Öğretim yolunun tarihçesi.) Bunun için ilk ve ortaöğretimde sınıf öğrenci sayısı 35’i geçmemeli. 45- 50 -55 kişilik bir sınıfta öğretmenin başarılı olması mümkün değildir. Başta öğrencisini tanıma imkânı bulamaz. Gerisini siz düşünün.
Osmanlıca, liselerde seçmeli ders olarak okutulmalıdır. Kelime haznesi zayıf olan bir dille marifet sahibi öğretmen ve öğretim üyesi yetiştirmek mümkün değildir. Batılılaşma adına bin yıllık kültür göz ardı edilemez. Birlik ve dirliğimizi sağlayan ana damarlardan birisi de Osmanlıcadır. Yani Arap harfleriyle yazılan Türkçedir. Cumhuriyet nesli bu hazineden mahrum edilmiştir. Askeri ve sivil bürokrasinin hayatın manasını ve insanı tanıyamamasının ve problemlerimize çare üretememesinin sebebi budur. Hayatı sadece yemek ve sevilmekten ibaret sanmak, tek kanatlı kuş olmanın sonucudur.
Din Kültürü dersi, ortaöğretimde haftada iki saate çıkartılmalı. Bir saatle öğretmen misafir durumuna düşmektedir. Her hafta çok sayıda yapılan etkinlikler sebebiyle bazı sınıflara öğretmen ayda bir girebiliyor. Biz bunu lisede yaşadık. O zaman ilgililerin bu durumu dikkatine sunmuştuk.
İlköğretimin ikinci kademesinde ve ortaöğretimde Din dersi ve Kur’an- ı Kerimi Yüzünden Okuma ve Meal dersi seçmeli olarak okutulmalıdır.
Bunlar dikkate alınmadığı müddetçe ne ÖSS’de ve ne de SBS’ de istenilen sonuca ulaşabiliriz ve ne de cami ve okul barışarak marifet sahibi öğretmenler yetiştirebiliriz.
Medreselerde hem dini ilimler ve hem de fen bilimleri birlikte okutulmuştur. O zaman dünya çapında ilim ve bilim adamalarının yetişmesinin sebebi budur.
Bu gerçek anlaşılmıştır. Tek kanatlı kuş olmaktan kurtulup, iki kanatlı kuş olabilmek için cami ve okul el ele vermesi gerekir. Bunun zamanı gelmiştir. Bunun için şu hususlar yerine getirilmesi gerekir:
Öğretmen, marifet sahibi olacak şekilde yetiştirilmesi gerekir. Sadece bilgi yeterli olmaz. İrfan sahibi olmayan öğretmen öğrencisinin iyi yetiştirilmesi konusunda vicdanî sorumluluk taşımaz. Sadece maaşını ve ücretini düşünür. Bazı öğretmenlerin ciddi bir hastalığı olmadığı halde sık sık sevk kâğıdı veya rapor almasının, bazı idarecilerin ve öğretmenlerin derse girmediği halde girmiş gibi defteri imzalamasının sebebi budur. ÖSS’ de 30 bin öğrencinin sıfır çekmesinin ve SBS’ de istenilen başarının yakalanmamasının sebebi budur
Mesela genel lisede öğretmen iken bir öğretmen mazereti olmadığı halde bazen dersine girmiyordu. Bu durumu dikkatimi çekti. Müdür Bey ile konuştuk. Şöyle demişti: “ Bu arkadaş, falan partinin yönetim kurulunda gayri resmi görev yapıyor, soruşturma açacak olursam beni görevden alırlar! ”
Bunun yanında, basından öğrendiğimize göre, sene sonunda dersler kesildiği için girmediği derslerin ücretini mal müdürlüğüne yatıran kıymetli öğretmen arkadaşımız da vardır. Bununla iftihar ediyoruz. İrfan sahibi öğretmenden kastımız budur. Bunun için, öğretmen adayların okuduğu derslerin yüzde yirmi- yirmi beşi irfan ile ilgili dersler olması gerekir. M.E. B. ve YÖK bu konuda girişimde bulunmalı ve üzerine düşen görevi yerine getirmeli. Diğer meslekler içinde aynı yol izlenilmeli…
Eğitime ayrılan yüzde 2. 9 olan eğitim ve öğretim ödeneği, okul ihtiyacını, öğretmen açığını, eğitim ve öğretim araç ve gereçlerini karşılayabilecek şekilde artırılmalı. Türk Eğitim Sen’in araştırmasına göre, ilk ve ortaöğretimde toplam öğretmen açığı, 106 bin 892’dir.
Öğretmenlerin merkezde yığılması önlenmeli, eşi çalışmadığı halde çalışır gösterilmesinin önüne geçilmeli. Taşra’nın ve Doğu’nun öğretmen ihtiyacının karşılanması için azami önlemler alınmalı.
Eğitimde esas olan bire bir eğitimdir. Bunu Osmanlı başarmıştır. (bkz. İlmiyye Salnamesi, Öğretim yolunun tarihçesi.) Bunun için ilk ve ortaöğretimde sınıf öğrenci sayısı 35’i geçmemeli. 45- 50 -55 kişilik bir sınıfta öğretmenin başarılı olması mümkün değildir. Başta öğrencisini tanıma imkânı bulamaz. Gerisini siz düşünün.
Osmanlıca, liselerde seçmeli ders olarak okutulmalıdır. Kelime haznesi zayıf olan bir dille marifet sahibi öğretmen ve öğretim üyesi yetiştirmek mümkün değildir. Batılılaşma adına bin yıllık kültür göz ardı edilemez. Birlik ve dirliğimizi sağlayan ana damarlardan birisi de Osmanlıcadır. Yani Arap harfleriyle yazılan Türkçedir. Cumhuriyet nesli bu hazineden mahrum edilmiştir. Askeri ve sivil bürokrasinin hayatın manasını ve insanı tanıyamamasının ve problemlerimize çare üretememesinin sebebi budur. Hayatı sadece yemek ve sevilmekten ibaret sanmak, tek kanatlı kuş olmanın sonucudur.
Din Kültürü dersi, ortaöğretimde haftada iki saate çıkartılmalı. Bir saatle öğretmen misafir durumuna düşmektedir. Her hafta çok sayıda yapılan etkinlikler sebebiyle bazı sınıflara öğretmen ayda bir girebiliyor. Biz bunu lisede yaşadık. O zaman ilgililerin bu durumu dikkatine sunmuştuk.
İlköğretimin ikinci kademesinde ve ortaöğretimde Din dersi ve Kur’an- ı Kerimi Yüzünden Okuma ve Meal dersi seçmeli olarak okutulmalıdır.
Bunlar dikkate alınmadığı müddetçe ne ÖSS’de ve ne de SBS’ de istenilen sonuca ulaşabiliriz ve ne de cami ve okul barışarak marifet sahibi öğretmenler yetiştirebiliriz.