Son zamanlarda kendisini Müslüman olarak tanımlayanlar arasında ortaya çıkan davranış biçimine “Muhafazakâr münafıklık” deniyor muş.
20 yıl öncesinde “Muhafazakâr Müslümanlık” deyimi ortaya çıkarıldığında pek çok insan sahip çıkmıştı ama bu defa muhafazakâr münafıklık ifadesi altından bir madalya olsa kimse alıp takmayacaktır.
Çünkü bizim ülkemizde de pek çok İslam ülkesinde olduğu gibi insanlar başkalarını sorgular ama kendisinin sorgulanmasına tahammül gösteremezler.
Mesela muhafazakâr Müslüman bırakın tekel bayisini içki satan bir alışveriş merkezinden veya büfeden bile ekmek almayacak kadar kendini takva sahibi olarak görür ama içki fabrikası açılsın diye kanun yapan milletvekillerine oy verecek kadar da muhafazakârdır.
5 Vakit namazda ön safta olmayı Müslümanlığının gereği olarak gören yapıdaki Müslümanlar Allah’a(cc) küfredebilen, insanlara hırlayabilen hatta uluyabilen bir kafa ile birlik olmayı muhafazakârlıkları gereği vatanseverlik olarak görebilirler.
Kendisinin partisinden başka bir partinin en basitinden mahalli idareler seçiminde belediye başkanlığı kazanmasını vatan hainliği olarak vasıflandıran Müslümanlar kendi partisinin seçimlerde kapı kapı gezerek oy pazarlığı karşılığında makarna, beyaz eşya, kömür, para vs. dağıtma haksızlıklarını görmezden gelmeyi muhafazakârlık olarak görebilmektedir.
Ayasofya’nın yarı zamanlı ibadete yarı zamanlı ise müze vasıflı olarak açılmasını din, iman, vatan, millet meselesi olacak gören muhafazakâr Müslümanlık, İstanbul sözleşmesi söz konusu olduğunda sessizliğe bürünüvermeyi de yine aynı muhafazakârlık çatısı altına sığdırabilir.
Biraz daha güncel gündeme gelirsek; adını trol olarak koydukları partili medya çığırtkanları başka partililere saldırırken zevkle seyredip kendi partilileri söz konusu olunca mangalda kül bırakmayacak kadar ortalığı velveleye veren de yine aynı muhafazakâr Müslüman tipidir.
Daha günceli nedir derseniz; Her türüyle din siyaset ve tıp vs. gibi konularda konuşmak için kendini anadan doğma bilgili ve yetkili gören muhafazakâr Müslümanların TBMM de gıda ve tarım üretimi ile beslenme ve gıda konularında insanların sağlığına zarar verecek üretim teknikleri ile çeşitli isim ve kod numaraları altında gıdalara eklenen zararlı katkılar ile özellikle insan ve hayvan beslenmesinde kullanılan genetiği bozulmuş organizmalar hakkında konuşma ve eleştirmemin suç haline getirilmesinde kör sağır olmaları nasıl anlaşılabilir?
Muhafazakâr Müslümanlarda bilirler ki bizim inancımız olan İslâm nazarında din, hayat, akıl, mal ve nesil den oluşan beş mefhumun korunmasında zaruret vardır.
Yine muhafazakâr Müminler kabul ederler ki basiret, feraset, hidayet ve dirayet den oluşan 4 vasıf kendilerinin olmazsa olmazlarıdır.
Ama gelin görün ki bu 4 vasıfa temel teşkil edecek olan şuur olmayınca yenidünya düzenine itaat edenlerin en ön safında görmek mümkün oluyor muhafazakârlıkları ile övünenleri.
Bu muhafazakârlıkları yanında bir de insanları dün ak dediklerine bu gün kara dediklerini hatırlattıkları için din, vatan ve millete ihanetle suçlamaları var ki evlere şenlik.
Mesela Suriye ile ilişkileri iyi iken "İsrail bize saldırırsa parlamento binamıza Türk bayrağı çekeceğiz" diyecek kadar yakın oldukları Esed zalimine karşı sömürgeci batılıları davet ederek milyonlarca Müslüman'ın öldürülmesine sebep olmalarını hatırlatmak vatan düşmanlığıdır bu muhafazakârlara göre.
5 aydır onunla yatıp kalktığımız virüs konusunda bu ülke insanına doğru dürüst maske dağıtımı bile yapılamamışken önce maske satışını yasaklayıp sonra da en çok düşman bellediğimiz Avrupa ve Amerika ülkelerine bedava sağlık malzemesi yardımının neden yapıldığını sormak ta vatan hainliği işle eşdeğerdir muhafazakâr Müslümanlara göre.
Allah(cc) ve Resulüne(sav) açıktan harp ilen eden bir toplum yapısı kurmayı hedefleyen sapkın toplulukları razı emek adına toplumumuzun bütün bir dini ve millî yapısını bozan hükümleri içeren İSTANBUL SÖZLEŞMESİ' ni AKP-MHP-CHP-HDP birlikteliğinin kabul ettiğini söylemek muhafazakâr yapıdaki Müslümana göre affedilir bir suç değildir.
Hele hele Cumhurbaşkanının da destek verdiği Diyanet hutbesi ile Dinimize göre sapıklığın lanetlenmiş olduğunun ilan edildiği 24 Nisan 2020'den bu yana bir girişimde bulunulmadığını söylemek nerede ise idam gerektiren bir suç oluveriyor muhafazakârların dilinde.
Bütün bu ithamlardan sonra tekrar gıda ile ilgili kanun teklifine dönecek olursak;
TBMM de görüşülecek bu kanun teklifi ile gerek insanlar gerekse de hayvanlar için gıda ve yem üretecek olan bir firma ürettikleri ile direkt olarak insanları veya hayvan yemlerine katacakları maddeler ile dolaylı olarak zehirleyeceklerini, tarım ilaçları veya laboratuvarlarda üretilmiş ürünlerle kanser olmalarına ya da kısır kalmalarına sebep olacaklarını açıklamak ceza gerektirecektir.
Eğer bir de dini inançlarınız gereği ürettiklerine domuz ve kan ürünleri eklediklerini iddia ederseniz veya bunları haber yaparsanız yayınızın bilimsel olmadığı iddiasıyla 50 bin TL kadar ceza ödemeniz gerekecektir.
Allah'ın(cc) dinine göre ölülerin bile 3 kat kefene sarıldığı bir dünyada bir gıda üreticisinin ambalajını tenkit ederseniz bile sizden uğradığı zararı bile telafi etmenizi isteyebilir Allah(cc) Korusun.