Dün itibâriyle okullarımız açıldı. Şükür. İnşaALLAH tâtil dönüşü rehâveti kısa zamanda üzerimizden atılır da biran önce aylar evvel bırakılan eğitim ve öğretime çabuk adapte olunur. Aslında gelişmekte olan bir ülkenin en alt biriminden en üst birimine kadar bu kadar çok tâtil yapılması bir eğitimci bakışıyla söylüyorum hakikaten uygun değil. Bir on beş gün yeter Tâtil için. Bu ne aylarca süren bir tâtil! Bilhassa yeni yetişen nesil tembelliğe alışıyor. Neyse bu ayrı bir konu ama yine de senelerdir söylenmeyen bir husûsu belirtmek istedim. Lügatimizde hep çalışmak olmalı, yan gelip yatarak umutlu bir gelecekten söz edilemez. Emek harcanmadan elde edilenlerin kıymeti harbiyesi olmaz. Böyle bir tempoya alışanlar hep beklerler kendileri hiç katkı sunmazlar vermeyince de hemen veryansın ederler. Biz biliriz ki; ‘İşleyen demir ışıldar.’
Eğitim-öğretim denince akla şunlar geliyor; ‘okullar, öğretmenler, öğrenciler, idâreci ve çalışanlar, okul materyalleri.’ Bunların her birine şu son on beş senede pek çok iyileştirmeler yapıldı gerçekten bu inkar edilemez. Okullardaki sınıflar eskiden bizlerin zamânında 70-80 kişi idi şimdi 24’e düşürüldü. Okullara akıllı tahtalar, bilgisayarlar, internet imkanları, laborotuvarlar, zenginleştirilmiş kütüphâneler, içinde her türlü konuya hâiz kitaplar… Yanı sıra eskiden maddi imkan yönüyle velileri zorlayan okul kitapları masalarda hazır. Öğretmen sayıları eskiye oranla arttı, dersler boş geçmiyor, okul sayıları da arttı sınıflar kalabalık değil. En büyük ödenek eğitime ayrılıyor. Bunlar hiç şüphesiz sevindirici ve inkar edilemez ve gözümüzün önündeki gerçekler. Cenâbı Hak ilgililerden ebeden râzı olsun.
Güzel ancak eğitim ve öğretimden istenen, beklenen çalışma ve başarı gelmiyor. Bu işe memleket şartlarını kulak ardı etmeden iyi bir kafa yormak gerekiyor. Bilindiği gibi eğitim mâcerâsı uzun soluklu bir yoldur hemen mesâfe alınamaz. Ancak bu uzun soluk için ilgililerin, yetkililerin oturup müthiş planlamalar yapmaları gerekir. Yapılmıyor da değiller. Meselâ yeni müfredat, öğretmenlerle koordineli istişâreler… Çalışmaları yakından tâkip ediyoruz, kafa yoruluyor fakat bizler de eksikler-gedikler konusunda yılların deneyimli bir eğitimcisi olarak fikirlerimizi sunmak istiyoruz. Bundan sonraki yazılarımızda biraz bu hususları işleyeceğiz müsâdenizle efendim.
Ülkemizde bugüne değin çocuklarımıza ezber anlayışıyla kafa çalıştırmayı, mantık yürütmeyi saf dışı bırakan sâdece verileni almayı, öteyi sorgulamayı istemeyen ezberci bir eğitim anlayışı takdim edildi. Bu yüzden öz güveni eksik, aşağılık kompleksi hâkim, düşünme kapasitesini yok edici bir taklit Avrupa projesiyle kendi kültür ve değerlerini hiçe sayıcı bir nesil inşa edildi. Bu argümanlarla hareket eden eğitim sistemi âdeta yeni yetişen nesli yozlaştırdı, onları Batı sevdâlısı bozuk fikirlerle eğitti. Buna hep karşı çıktık.
Oysa bu milletin has evlatları geçmişte târihin akışını değiştirmiş cengâverlerden oluşuyordu. Bugün eskiye oranla daha bir zâlimleşen dünya insanlığına eski has ruhla hareket eden yeniden keşfedilmeyi bekleyen bir nesil lâzım. İşte bu sebeple yanlışlıklara itiraz ediyor eksikliklerin biran önce tamamlanmasını âcilen istiyor ve tâtil bu kadar uzatılmasın diyoruz. Çalışmalıyız sâdece kendi ülkemizin gelişmesi için değil tüm insanlığa en kâmil hakikatlerin iletilmesi için çok ama çok çalışmalıyız.
Elbette böyle bir neslin yetişmesi süreç gerektiriyor, zaman istiyor. Böyle bir “atılım neslinin” yetişmesi için; “eğitim câmiâsı yetkili ve ilgililerin geniş çaplı bir muhasebe yaparak yanlışlıkların bir bir yok edilmesi, idrâkımızı kör eden, beynimizi çalışmaz hâle getiren, rûhumuzu sıfırlayan, değerlerimizi yok eden eğitim anlayışını bırakarak yeni atılımlar, yeni hamleler yapmalı” diyoruz.
Dünyânın yanlış işleyen çarkını hızla hayra döndürecek yepyeni çözümler üretmek bize yakışandır. Bizim değerlerimizle dünya yenide huzura doğacaktır. Bu muhteşem bir sorumluluktur. Bu sorumluluğun idrâkı dileğiyle şimdilik hoşça kalın diğer yazılarımızda konuya devam edeceğiz efendim.