Son günlerdeki suni terör fırtınası siyasiler açısından kelimenin tam anlamı ile bir siyaset mühendisliği, toplum açısından ise bir algı operasyonudur.
Seçim sonrasında terörün yeniden tırmandırılması hadisesinin bir taraftan erken seçimi engellemek, diğer taraftan AKP-MHP koalisyonunu engellemek için yapıldığına inanıyorum ben.
CHP nin koalisyon için bu kadar çok istekli olmasını yukarıdaki hususlarla ilgili görmüyorum.
Ana muhalefet partisinin bu heyecanlı tavrı, sadece genel merkez ekibinin zevahiri kurtarma telaşından başka bir şey değildir.
Eğer basın yayın organlarına yansıdığı kadarıyla, iktidar partisinin yapılacak bir erken genel seçimde tek başına iktidar çoğunluğunu yakalaması mukadderse, bunun faturası HDP den önce CHP ye çıkarılacaktır.
Erken genel seçimde HDP nin ise baraj altında kalması bile CHP kadar sorgulanmayacaktır.
Genel merkez ekibinin telaşlarının ve istekli olmalarının temel nedeni budur.
PKK destekli HDP aymazlığına gelince.
Seçimde kendilerinin bile beklemediği bir sayıda milletvekili ile parlamentoya girmiş olmaları HDP yi olgunluğa adım attıracağı yere hırs, gurur ve kibire sevk etmiştir.
Seçtikleri yol öylesine yanlış bir yoldur ki; HDP parlamentoya giremez ise doğuda kıyamet kopar, kan gövdeyi götürür, parlamentoda olmaları terörü önler diyenleri külliyen yalancı çıkarmıştır.
Gerçi milletimizin çok iyi bildiği ama buna göre tedbir al(a)madığı bir husus vardır.
PKK terörü diğer terör hareketleri gibi bu ülkede başlayıp bu ülkede bitecek bir iş değildir.
Çözüm sürecini başlatmak PKK veya HDP nin işi olmadığı gibi zamanı gelince çözüm sürecinden vazgeçmek te PKK ve HDP nin işi değildir.
Hatta tek başına hükümetin bile işi değildir bu işler.
Çözüm süreci denen olay görünüşte hem hükümet hem de PKK tarafından tam olarak sahiplenen ve kürt sorununu çözecek bir olay değildir.
Hükümet ve terör örgütü açısından çözüm sürecinde niyetler farklı ve rivayetler muhteliftir.
Karşılıklı güven ortamı oluşturmaktan da hayli uzaktır.
Millete yansıdığı kadarıyla durum budur.
Her şeyden daha önemlisi Milletin çoğunluğu, çözüm sürecini benimsememiştir ve hükümetin elini güçlendirecek bir sayısal çoğunluk ile kabullenmemiştir.
Yani PKK/HDP seçimde meclise girmese de bu kargaşa ve terör ortamı bir şekilde oluşturulacak ve kan akacaktı.
Şimdi sözde var olan hükümet boşluğundan yaralanarak olaylar tırmandırıldı.
PKK/HDP barajı geçememiş olsaydı bu defa da bize düz ovada siyaset yaptırmıyorlar bahanesi arkasına sığınılarak yine kan akıtılacaktı.
Suruç bombası sadece bir işaret fişeğidir bu açıdan.
Çünkü asker-polis veya sivil vatandaşlardan herhangi bir ölüm olayı olmamasına rağmen çözüm süreci müddetince eylemsizlik sözü vermiş olmasına rağmen terör örgütü 1000 in üzerinde eylem yapmış idi.
İşin garibi terör olaylarına bakışımız böyle devam ettiği sürece Akparti’ den önce var olan terör, Akparti’ den sonra da devam edecek gibi gözüküyor.
Hükümet kanadından Başbakanın terör örgütüne yönelik olarak silah bırakılsın, silahsızlanma olsun ve çözüm süreci tekrar başlasın demesi,
PKK destekçisi HDP nin ise basındaki rakamlara bakılırsa ağır zayiatlardan hemen sonra, operasyonlar derhal durdurulsun ve masada konuşalım çağrıları hep bunun içindir.