Nevruzda sergilenenler içler acısıydı. Şimdi diyeceksiniz ki geçeli günler oluyor. Ancak önce eğitimle ilgili yazmak istediklerimizin önemli olanlarını yazalım istedik aslında daha da bitmedi eğitim husûsuna önümüzdeki günlerde yine devam edeceğiz inşaALLAH. Fakat içimizi yaralayanlar, yüreğimizi kanatanlar var onları yazmak boynumuzun borcu.
Şiddet tırmanıyor. Gergin, sinirli, kızgın, anlayışsız, tahammülsüz bir toplum gelişiyor. TV’yi dikkatle tâkip edenler bilirler, hangi haber kanalını açsanız birbirlerini vuranlar, bıçaklayanlar, yaralayanlar, devletle polisle çatışanlar, gösteriler, mitingler, protestolar… Bunların hak amaçlı olduğunu değil hep terör odaklı olduğunu düşünüyoruz. Aman ne çok günler kutlanıyor ve kutsanıyor! Eskiden olmayan kutlamalar icâd ediliyor, protestolar üretiliyor, gösteriler türetiliyor, mitingler düzenleniyor. Hemen her vakit bir gün bahâne edilerek sokaklar savaş alanına çevriliyor. Böyle özgürlük mü olur? Çevreye zarar verilerek, devletin güvenlik görevlilerine saldırarak hak mı aranır? Batsın böylesi özgürlük anlayışı! Her işte özgürlük terânesiyle buralara kadar gelindi.
En son Nevruz kutlamalarında yaşananlar, sokaklarda gerçekleştirilen olumsuzluklar devlet malının böylesine heba edilmesi, vatandaşların özel dükkanlarına, araçlarına zarar verilmesi, insanların tartaklanması, otobüslerin ve duraklarının tahrip edilmesi, bankamatiklerin kırılması, bankalara saldırmalar, çalmalar, âdeta yangın çıkarma yarışları, devlet görevlisi polise atılan taşlar vs vs. Nedir bunlar Allah aşkına? Bu nasıl kutlama? Resmen sokaklarda küçücük çocuklara kadar inen bir halk savaşı provası icra ediliyor. Bir de bâzı zevat çıkmış yok efendim onların istediği vakit izin verilmeliydi? Deniyor. Kardeşim; ‘meydanı kana bulayacağız’ diye ikâz alan devlet görevlileri herhalde izin vermeyeceklerdi pek tabi. Kim olsa ayni şeyi yapardı.
Gerek dünyâda gerekse Türkiye’de patlak veren her olayda polisle karşı karşıya gelen halk kitlelerinin çatışma haberleri televizyonlarda gösterile gösterile şiddet, her şeye karşı çıkma, tahammülsüzlük nerdeyse artık insanların karakterlerine yerleşiyor. Toplumda en ufak olumsuzlukta tekme tokat herkes birbirine saldırabilecek tavırlar gelişiyor. Bir de buna Meclis’de gerçekleştirilenler de eklenirse fatura hakikaten epey ağır olacak. Bu korkunç bir gidiş! İnsanların asâbiyet dengeleri bu manzaralarla müthiş bozuluyor. Bu durumdan herkes gibi biz de gâyet rahatsızız.
Hep vurguladığımız gibi medyaya büyük görevler düşüyor. Medya maalesef haber yapacağız diye olayın en acımasız kısımlarını çekiyor ve gösteriyor. En üst seviye ses tonuyla ajitasyon yaparak veriyor. Sanki bu işi bir mârifet sanıyor. Toplumu devamlı gergin bir insan seli hâline getirmek çok mu güzel? Bâzı yanlı kanallar ise polise atılan taşları çok mâsum ama polisin sıktığı su ve gazı korkunç bir silah gibi gösteriyor. Yine gençler pek mâsum polis ise acımasız olarak maksatlı olarak yayın yapılıyor. Hayır, asla, asla bu görüşlere katılmıyoruz.
Yazık o polislere ve ailelerine! Sabah gidecekleri operasyondan dolayı acaba akşamdan kendileri ve aileleri yataklarında rahat uyuyabiliyorlar mı? Polis aileleri akşama eşlerinin eve nasıl döneceğini merakla ve üzüntü içinde bekliyorlar. Gençlerin görevi sokağa dökülmek değil. Sokakta her protestoda gençler eskiden olduğu gibi maşa olarak kullanılıyor özellikle de kızlar. Öne çıkmak kendilerini ortaya koymak adına erkeklere taş çıkartıyorlar. Bunun adı cesurluk olamaz, cehâletin, tecrübesizliğin eseri bunlar. Kendilerini bilgilendirmek için ayaklarına kadar gelen Bakan’a ayakkabı fırlatacak kadar özgürler ve rahatlar. TV kanalları da gençleri salondan çıkarmaya uğraşan görevlileri suçlu gibi gösteriyor, pes doğrusu! Ne yapsalardı? Protestolarına devam mı etselerdi. Çıkmak istemeyenleri elbette zorla, bir şeklide çıkarmak durumundalar. Yazık, yazık!
Başka neye yazık, asıl bu yazıyı şu sebeple kaleme almak istedik. Bugün Kürt gençlerini ‘milliyetçilik’ üzerinden kandırarak dağa çıkaranlar şimdi küçük küçük çocukları sokağa dökerek bu işi sokağa taşıdılar. Önceleri 17-18 yaşında gençler molotof atmaya, lastik yakmaya, bomba patlatmaya başladılar sonra bu yaş daha küçüldü 13-14’e indi. Şimdi de bu nevruzla artık 7-8 yaşa belki daha da küçülmeye başladı. Kim bilir o çocuklara hangi zeminlerde hangi nutuklar atılarak hangi kandırıcı sahte şeyler anlatılarak o çocuklar o hâle getirildi. Bu işin muhakkak bir arka planı var ve oraya gidilmeli. Bu saf çocuklar birileri tarafından yetiştiriliyor. Umarız Kürt anne babalar çocuklarına daha çok sâhip çıkarlar. O bölücülük sergilenen mitinglerde boy göstermezler. Tesettürlü Kürt bacılarımızın, kardeşlerimizin o nice mâsum askerlerimizin, polislerimizin katledilmesine sessiz kalan kişilerin bulunduğu mitinglerde nasıl bulunabilirler anlayamıyoruz doğrusu? Her şey Kürt olmaya mı endeksli? Hiç vicdan, insanlık, ahlak mefhumlarının bir ehemmiyeti yok mu? Sâdece Kürtlerin mi canı yandı? Kürtlerin hakları geçmişte gasp edildi bâzı dış odaklı mihrakların teşvikleriyle ülkede çok Ali-Cengiz oyunları döndü. Tamam anlaşıldı. Herkes bu haksızlığın giderilmesi için yürekten çalışıyor. Anayasal çerçevede tüm Kürt kardeşlerimizin eksikleri bir bir tamamlanacak ülkede âdil bir anayasa oluşacak inşaALLAH. Peki, nedir bu vâveyla? Ne istiyorsunuz askerimizden, polisimizden? Bırakın yakamızı? Ama anlaşılıyor ki amaç hak, hukuk filan değil amaç farklı. Yüce Yaradan akıl versin. Aklından geçeni asla gerçekleştiremeyeceksiniz.
Ancak biz şu kadarını söylemek istiyoruz: Sokaklarda içinde yaşadığı ülkenin insanlarına, yollarına, otobüslerine, dükkanlarına, bankalarına zarar verenler iyi bir şey yaptıklarını sanmasınlar. Bu bir hâinliktir, âdiliktir, nankörlüktür. Bu vatan hepimizin! Başka vatan yok. Burası düşman ülkesi de değil. Milli servete zarar verilir mi? Hiç mi size bunları öğreten olmadı? Bu nasıl bir anlayış! 7-8 yaşlarında polis arabalarına tekme,polise taş atan çocuklara bu işi öğretenlerin hiç vicdanları sızlamıyor mu? Bu küçücük çocukları o körpecik yaşta böylesi kin ve nefret odaklı yetiştirenler bir gün gelip o nankörlüklerin kendilerini vurmayacağından hiç de endişe etmesinler. Kinle, nefretle, düşmanlıkla beslenen o körpe yavruları ileri ki yaşlarda hangi ruhla ayakta tutacaklar? Vuran, kıran, yakan, bombalayan bir neslin âkibetini şöyle bir hayal eder misiniz? Sevgi, dostluk, hoşgörü, barış o çocukların hayâtının neresine konacak ey onları menfi yönlendiren Kürt büyükleri? Oluşturduğunuz bu Türk düşmanı Kürt çocuklarının bir geri dönüşümü size doğru dokunan bir ucu olmaz mı ilerleyen zamanlarda? Dönüp o mâsumlar dönüp gerçeği idrak edince bir gün gelip sizlerden hesap sormaz mı? Hayâtının en güzel çocukluk yıllarında o körpecikler neden sokaklarda top oynamak yerine polise taş atsınlar? Yazık size Kürt siyâsetçileri, yazık size o mâsumları sokağa dökenler!Bu vicdansızlar o küçücük çocuklara yaptıkları kin ve nefret telkinleriyle âdeta ateşle oynuyorlar. ‘Yapmayın çocuklar, sizin yeriniz, parklar, oyun alanları, okullar denmeli. Neden denmiyor? Bu düpedüz akılsızlık, izansızlık, basiretsizliktir. Oysa onlar sevgiyle, şefkatle büyümeli. İlköğretim ve orta öğretim yaşlarındaki Kürt yavrularımızı bu şekilde sokağa dökenler yak, yık, bu devlet düşman devleti terânesiyle nankörce, alçakça, hâince telkinler yapanlar ateşle oynadıklarının farkına varmalılar. Bu mu ‘Barış Ve Demokrasi’! Mâlum parti adını değiştirmeli ‘Savaş ve Çılgınlık’ Partisi ya da ‘Savaş ve Nankörlük’ Partisi koymalı.
Memleketimizin çocuklarını ‘Kürtlük’ üzerinden kine,nefrete, vurmaya, kırmaya, bombalamaya, öldürmeye odaklayanlar târih önünde böylesi ağır bir vebalden hem dünyâda hem ahrette yakalarını kurtaramayacaklardır. Allah Teâlâ bunlara akıl fikir versin.
Şiddet tırmanıyor. Gergin, sinirli, kızgın, anlayışsız, tahammülsüz bir toplum gelişiyor. TV’yi dikkatle tâkip edenler bilirler, hangi haber kanalını açsanız birbirlerini vuranlar, bıçaklayanlar, yaralayanlar, devletle polisle çatışanlar, gösteriler, mitingler, protestolar… Bunların hak amaçlı olduğunu değil hep terör odaklı olduğunu düşünüyoruz. Aman ne çok günler kutlanıyor ve kutsanıyor! Eskiden olmayan kutlamalar icâd ediliyor, protestolar üretiliyor, gösteriler türetiliyor, mitingler düzenleniyor. Hemen her vakit bir gün bahâne edilerek sokaklar savaş alanına çevriliyor. Böyle özgürlük mü olur? Çevreye zarar verilerek, devletin güvenlik görevlilerine saldırarak hak mı aranır? Batsın böylesi özgürlük anlayışı! Her işte özgürlük terânesiyle buralara kadar gelindi.
En son Nevruz kutlamalarında yaşananlar, sokaklarda gerçekleştirilen olumsuzluklar devlet malının böylesine heba edilmesi, vatandaşların özel dükkanlarına, araçlarına zarar verilmesi, insanların tartaklanması, otobüslerin ve duraklarının tahrip edilmesi, bankamatiklerin kırılması, bankalara saldırmalar, çalmalar, âdeta yangın çıkarma yarışları, devlet görevlisi polise atılan taşlar vs vs. Nedir bunlar Allah aşkına? Bu nasıl kutlama? Resmen sokaklarda küçücük çocuklara kadar inen bir halk savaşı provası icra ediliyor. Bir de bâzı zevat çıkmış yok efendim onların istediği vakit izin verilmeliydi? Deniyor. Kardeşim; ‘meydanı kana bulayacağız’ diye ikâz alan devlet görevlileri herhalde izin vermeyeceklerdi pek tabi. Kim olsa ayni şeyi yapardı.
Gerek dünyâda gerekse Türkiye’de patlak veren her olayda polisle karşı karşıya gelen halk kitlelerinin çatışma haberleri televizyonlarda gösterile gösterile şiddet, her şeye karşı çıkma, tahammülsüzlük nerdeyse artık insanların karakterlerine yerleşiyor. Toplumda en ufak olumsuzlukta tekme tokat herkes birbirine saldırabilecek tavırlar gelişiyor. Bir de buna Meclis’de gerçekleştirilenler de eklenirse fatura hakikaten epey ağır olacak. Bu korkunç bir gidiş! İnsanların asâbiyet dengeleri bu manzaralarla müthiş bozuluyor. Bu durumdan herkes gibi biz de gâyet rahatsızız.
Hep vurguladığımız gibi medyaya büyük görevler düşüyor. Medya maalesef haber yapacağız diye olayın en acımasız kısımlarını çekiyor ve gösteriyor. En üst seviye ses tonuyla ajitasyon yaparak veriyor. Sanki bu işi bir mârifet sanıyor. Toplumu devamlı gergin bir insan seli hâline getirmek çok mu güzel? Bâzı yanlı kanallar ise polise atılan taşları çok mâsum ama polisin sıktığı su ve gazı korkunç bir silah gibi gösteriyor. Yine gençler pek mâsum polis ise acımasız olarak maksatlı olarak yayın yapılıyor. Hayır, asla, asla bu görüşlere katılmıyoruz.
Yazık o polislere ve ailelerine! Sabah gidecekleri operasyondan dolayı acaba akşamdan kendileri ve aileleri yataklarında rahat uyuyabiliyorlar mı? Polis aileleri akşama eşlerinin eve nasıl döneceğini merakla ve üzüntü içinde bekliyorlar. Gençlerin görevi sokağa dökülmek değil. Sokakta her protestoda gençler eskiden olduğu gibi maşa olarak kullanılıyor özellikle de kızlar. Öne çıkmak kendilerini ortaya koymak adına erkeklere taş çıkartıyorlar. Bunun adı cesurluk olamaz, cehâletin, tecrübesizliğin eseri bunlar. Kendilerini bilgilendirmek için ayaklarına kadar gelen Bakan’a ayakkabı fırlatacak kadar özgürler ve rahatlar. TV kanalları da gençleri salondan çıkarmaya uğraşan görevlileri suçlu gibi gösteriyor, pes doğrusu! Ne yapsalardı? Protestolarına devam mı etselerdi. Çıkmak istemeyenleri elbette zorla, bir şeklide çıkarmak durumundalar. Yazık, yazık!
Başka neye yazık, asıl bu yazıyı şu sebeple kaleme almak istedik. Bugün Kürt gençlerini ‘milliyetçilik’ üzerinden kandırarak dağa çıkaranlar şimdi küçük küçük çocukları sokağa dökerek bu işi sokağa taşıdılar. Önceleri 17-18 yaşında gençler molotof atmaya, lastik yakmaya, bomba patlatmaya başladılar sonra bu yaş daha küçüldü 13-14’e indi. Şimdi de bu nevruzla artık 7-8 yaşa belki daha da küçülmeye başladı. Kim bilir o çocuklara hangi zeminlerde hangi nutuklar atılarak hangi kandırıcı sahte şeyler anlatılarak o çocuklar o hâle getirildi. Bu işin muhakkak bir arka planı var ve oraya gidilmeli. Bu saf çocuklar birileri tarafından yetiştiriliyor. Umarız Kürt anne babalar çocuklarına daha çok sâhip çıkarlar. O bölücülük sergilenen mitinglerde boy göstermezler. Tesettürlü Kürt bacılarımızın, kardeşlerimizin o nice mâsum askerlerimizin, polislerimizin katledilmesine sessiz kalan kişilerin bulunduğu mitinglerde nasıl bulunabilirler anlayamıyoruz doğrusu? Her şey Kürt olmaya mı endeksli? Hiç vicdan, insanlık, ahlak mefhumlarının bir ehemmiyeti yok mu? Sâdece Kürtlerin mi canı yandı? Kürtlerin hakları geçmişte gasp edildi bâzı dış odaklı mihrakların teşvikleriyle ülkede çok Ali-Cengiz oyunları döndü. Tamam anlaşıldı. Herkes bu haksızlığın giderilmesi için yürekten çalışıyor. Anayasal çerçevede tüm Kürt kardeşlerimizin eksikleri bir bir tamamlanacak ülkede âdil bir anayasa oluşacak inşaALLAH. Peki, nedir bu vâveyla? Ne istiyorsunuz askerimizden, polisimizden? Bırakın yakamızı? Ama anlaşılıyor ki amaç hak, hukuk filan değil amaç farklı. Yüce Yaradan akıl versin. Aklından geçeni asla gerçekleştiremeyeceksiniz.
Ancak biz şu kadarını söylemek istiyoruz: Sokaklarda içinde yaşadığı ülkenin insanlarına, yollarına, otobüslerine, dükkanlarına, bankalarına zarar verenler iyi bir şey yaptıklarını sanmasınlar. Bu bir hâinliktir, âdiliktir, nankörlüktür. Bu vatan hepimizin! Başka vatan yok. Burası düşman ülkesi de değil. Milli servete zarar verilir mi? Hiç mi size bunları öğreten olmadı? Bu nasıl bir anlayış! 7-8 yaşlarında polis arabalarına tekme,polise taş atan çocuklara bu işi öğretenlerin hiç vicdanları sızlamıyor mu? Bu küçücük çocukları o körpecik yaşta böylesi kin ve nefret odaklı yetiştirenler bir gün gelip o nankörlüklerin kendilerini vurmayacağından hiç de endişe etmesinler. Kinle, nefretle, düşmanlıkla beslenen o körpe yavruları ileri ki yaşlarda hangi ruhla ayakta tutacaklar? Vuran, kıran, yakan, bombalayan bir neslin âkibetini şöyle bir hayal eder misiniz? Sevgi, dostluk, hoşgörü, barış o çocukların hayâtının neresine konacak ey onları menfi yönlendiren Kürt büyükleri? Oluşturduğunuz bu Türk düşmanı Kürt çocuklarının bir geri dönüşümü size doğru dokunan bir ucu olmaz mı ilerleyen zamanlarda? Dönüp o mâsumlar dönüp gerçeği idrak edince bir gün gelip sizlerden hesap sormaz mı? Hayâtının en güzel çocukluk yıllarında o körpecikler neden sokaklarda top oynamak yerine polise taş atsınlar? Yazık size Kürt siyâsetçileri, yazık size o mâsumları sokağa dökenler!Bu vicdansızlar o küçücük çocuklara yaptıkları kin ve nefret telkinleriyle âdeta ateşle oynuyorlar. ‘Yapmayın çocuklar, sizin yeriniz, parklar, oyun alanları, okullar denmeli. Neden denmiyor? Bu düpedüz akılsızlık, izansızlık, basiretsizliktir. Oysa onlar sevgiyle, şefkatle büyümeli. İlköğretim ve orta öğretim yaşlarındaki Kürt yavrularımızı bu şekilde sokağa dökenler yak, yık, bu devlet düşman devleti terânesiyle nankörce, alçakça, hâince telkinler yapanlar ateşle oynadıklarının farkına varmalılar. Bu mu ‘Barış Ve Demokrasi’! Mâlum parti adını değiştirmeli ‘Savaş ve Çılgınlık’ Partisi ya da ‘Savaş ve Nankörlük’ Partisi koymalı.
Memleketimizin çocuklarını ‘Kürtlük’ üzerinden kine,nefrete, vurmaya, kırmaya, bombalamaya, öldürmeye odaklayanlar târih önünde böylesi ağır bir vebalden hem dünyâda hem ahrette yakalarını kurtaramayacaklardır. Allah Teâlâ bunlara akıl fikir versin.