MÖ 2000-1500 yıllarında Firavun’un gençlere ilişkin düşünceleri:
"Bizim topraklarımız yozlaştı; artık gençlerimiz de yozlaştı.”
MÖ 800 yıllarında Hosiod’un düşünceleri:
“Eğer halkımızın geleceği bugünün sorumsuz gençlerine dayanacaksa sonucu pek umutlu görmüyorum. Bütün gençler anlatılmayacak kadar dengesiz. Çocukluğumuzda bize büyüklerimize karşı daha ölçülü ve saygılı olmamızı öğretmişlerdi. Fakat bugünün gençleri sınırlandırılmaya karşı çıkıyorlar. Son derece kurnazca ve sabırsızca davranıyorlar.”
MÖ 450 yılında Sokrates’in Yunanlı gençlerin davranış ve tutumları için görüşleri:
“Bugünün gençleri lüksten hoşlanıyor. Kötü davranışlar benimsiyor, olumsuz tutumlar kazanıyor. Beden eğitimi ve sporla ilgileneceklerine boş sözlerle zaman geçiriyorlar. Öğretmenleri önünde bacak bacak üstüne atıp bildiklerini okuyorlar. Misafirin önünde gelişigüzel konuşuyorlar. Yaşlılara saygı göstermiyorlar. Onlar odaya gelince yerlerinden kalkmıyorlar. Sofrada güzel yemekleri kapışıyorlar, çok yiyip içiyorlar.”
Yukarıdaki alıntıdan anlaşılacağı gibi değil milattan önce, milattan sonra da aşağı yukarı buna benzer çatışmalar olmuştur ve olmaya da devam edecektir. Çatışmaların temel nedeni de bence toplumsal ahlakın zayıflamasıdır. Bunun en iyi örneklerini de Asrı Saadet Dönemiyle Osmanlı Dönemlerine bakarsak görebiliriz.
Ahlaki çöküntüden kurtula bilmek ve saygı toplumu olabilmek için de İslam ahlakını tekrar kazanmak gerekir. İslam’da herkesin herkese karşı sorumluluğu vardır. Bu sorumlulukları güzel bir şekilde yerine getirmeleri için de gençlerin çocukluktan itibaren iyi eğitilmesi gerektiğini ayet ve hadislerden öğrenmekteyiz.
Devrin Değişmesi ve Gençlerin Saygısızlaşmaması için Neler Yapılmalı?
Peygamber Efendimiz (s.a.v): “Hiçbir baba evladına güzel terbiyeden daha iyi bir hediye veremez." (Müstedrek, 4/263) buyurmaktadır.
Hz Ali (r.a) Efendimiz: "Evlâdınızı bulunduğunuz zamandan başka bir zaman için talim ve terbiye ediniz. Çünkü onlar sizin zamanınızdan başka bir zaman için halk olunmuşlardır. Çocuğun terbiyesinde sakın kusur gösterme; zira o, senin zamanından başka bir zaman için yaratılmıştır." demiştir.
Cenabı Hak Kur’an-ı Kerimde Lokman (a.s) şu nasihatleri aktarmaktadır:
“Ey oğlum, (yaptığın iş) gerçekten bir hardal tanesi ağırlığında olsa da, (bu,) ister bir kaya parçasından ya da göklerde veya yer(in derinliklerinde) de bulunsa bile, Allah onu getirir (açığa çıkarır). Şüphesiz Allah, latif olandır, (her şeyden) haberdardır.
Ey oğlum, namazı dosdoğru kıl, iyiliği emret, kötülüklerden sakındır ve sana isabet eden (musibetler)e karşı sabret. Çünkü bunlar, azmedilmesi gereken işlerdendir.
İnsanlara yanağını çevirip (büyüklenme) ve böbürlenmiş olarak yeryüzünde yürüme. Çünkü Allah, büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez.
Yürüyüşünde orta bir yol tut, sesinden de (yüksek perdeleri) eksilt. Çünkü seslerin en çirkin olanı gerçekten eşeklerin sesidir.” (Lokman,16-19).
Lokman söyle derdi: "Yavrum, ilmi âlimlere karşı böbürlenmek, sefihlerle münazarada bulunmak ve meclislerde gösteriş yapmak için öğrenme!" (Ahmed b. Hanbel, I,190)
Yine Peygamberimiz (s.a.v): "Hakîm Lokman oğluna şu tavsiyede bulunmuştur. Yavrum âlimlerin yanında otur ve dizlerinle onlara çok yaklaş. Çünkü Allah, gökten indirdiği yağmurla ölü toprağı dirilttiği gibi, kalpleri hikmet nuruyla diriltir." (Muvatta, İlim,1) buyurdu.
Sonuç olarak kuşaklar arasındaki çatışmanın özünde “Ne ekersen onu biçersin.” gerçeği vardır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v): “Bir genç bir yaşlıya yaşlılığından dolayı saygı gösterirse Allah da yaşlandığında kendisine saygı gösterenleri yaratır.” (Tirmizi) buyurdu.
Yine Hz. Ali Efendimiz: “Büyüklere karşı saygılı olun ki çocuklar da size karşı saygılı olsunlar.” (Gurer’ul-Hikem, S;780) buyurdu.