Sevgi ve saygı bir toplumu ayakta tutan en önemli öğelerdendir. İnsanlar başkalarına gösterdiği sevgi ve saygı doğrultusunda karşısındaki insanlardan böyle bir beklenti içine girerler.
İnsanlar birbirlerinden kendilerinin değerli olduğunu hissettirilmesi adına sevgi ve saygı beklerler. Çünkü insanlar, her zaman sevmek ve sevilmek ister. İnsanlar sevgi ve saygının olmadığı zaman kendisinin bir hiç olduğunu düşünürler.
Bir gün köyde komşunun evinde otururken söz döndü dolaştı çocuklara ve gençlere geldi. 40-45 yaşlarında olan komşumuz şöyle diyordu:
“Şimdiki gençlerde de canım hiç saygı kalmadı. Gençlerde ne terbiye kaldı ne de ahlak. Büyüklerini hiç saymıyorlar, onların sözlerini dinlemedikleri gibi karşılık da veriyorlar. Büyüklerine akıl danışmak bir yana babası yaşındakilere akıl vermeye ve onların görüşlerini eleştirmeye çalışıyorlar.
Oysa biz öyle miydik? Bizim zamanımızda bizler, büyüklerin yanında ayakları uzatmak bir yana konuşamazdık. Büyüklerimize saygıda kusur etmediğimiz gibi sözlerini de ikiletmezdik. Biz yapardık, ederdik…” gibi cümlelerle sözleri devam etmektedir.
Komşumuzun söyledikleri doğru mu? Doğruluk payı yok değil; fakat anlatıldığı gibi de olmadığı bir gerçektir. Çünkü değişen sadece devir ve gençler değildir. Değişen devirle birlikte bizler ve beklentilerimizdir de.
Ben bu tür sözleri, dedelerimizin babalarımız için, babalarımızın kendinden sonraki dönem için, bizim büyüklerimiz bizim için söylerken, bizim yaşıtlarımızın da kendinden sonraki dönem için söylediğine şahit oldum. Kısacası herkes kendi döneminin mükemmelliğinden bahsederken kendinden sonraki dönemi eleştirir. “Efendim devir değişti; gençlerde saygı da kalmadı...” diye cümleler kurarlar.
Yukarıda da dediğim gibi zaman, devir, gençler ve bizler değişebiliriz; ama beklentiler hiç değişmemektedir. Hep bekleriz; fakat bizden ne beklenir diye hiç düşünmeyiz. Biz sadece bekleneni biliriz.
Saygı bekleriz; çünkü adam yerine konmak isteriz. Danışılmasını isteriz;tecrübeli olduğumuzu hissettirmek için. Sözümüzün tutulmasını isteriz; çünkü büyük olduğumuzu kabul ettirmek için.
Sevilmek isteriz; onların büyüğü olduğumuz için. Ve en önemlisi değerli biri olduğumuzu ve insanların farkındalıklarını artırmak için.
Bu veya buna benzer yakınma ve beklentilerin olduğunu bundan sonra da olacağını tahmin edebilirsiniz. Fakat bunun milattan öncesine kadar dayanacağını hiç kimse herhalde düşünmemiştir. Prof. Dr. Özcan Köknel ( İnsanı Anlamak, Altın Kitaplar, İst. 1997), milattan önceki kuşak çatışması hakkında şu bilgileri verir:
MÖ 2000-1500 yıllarında Firavun’un gençlere ilişkin düşünceleri:
"Bizim topraklarımız yozlaştı; artık gençlerimiz de yozlaştı.”
MÖ 800 yıllarında Hosiod’un düşünceleri:
“Eğer halkımızın geleceği bugünün sorumsuz gençlerine dayanacaksa sonucu pek umutlu görmüyorum. Bütün gençler anlatılmayacak kadar dengesiz. Çocukluğumuzda bize büyüklerimize karşı daha ölçülü ve saygılı olmamızı öğretmişlerdi. Fakat bugünün gençleri sınırlandırılmaya karşı çıkıyorlar. Son derece kurnazca ve sabırsızca davranıyorlar.”
(Devam Edecek)