Muhterem okuyucular. Okurlardan zaman zaman yorum yanında yaşamla ilgili yazılar alırım. Yazarlığın okuyucu isteklerini de duyurma kaidesine uyarak, bunlardan gündelik olanları hemen sizlere sunmaya, değilse daha sonra vermek için dağarcığa atmış olurum.
Bu günde Yozgat - Boğazlıyan ilçelerinde emekli yaşamını sürdüren ama yaşamımızdaki oluşumları takip ettiği anlaşılan saygı değer öğretmenlerimizden Abdullah Derin’in gönderdiği yazıyı sunmak isterim.
Sayın öğretmen Derin yazısında, yaşamımızdaki aksaklıkları demokrasiyi içermiş devlet ve halklarının tutumu ile ince bir irdeleme ile karşılaştırmakta.
Örneğin ikide bir haklarını hukuk yollarından ziyade meydanlarda “Hakkımızı söke söke alırız” çağrışım ve bağrışışları neticesini, geçenlerde haberini okuduğumuz bir şehit ninesinin yıllarca verilmesi unutulan maaşı yerine, Avrupa’dan dönen işçilerimizin hak ettikleri kendilerince takip edilmese bile arkalarından gönderilmesi ki, bendenizde bizzat yaşadım. Gibi hak hukuk tanımanın özelliği gibi durumları vurgulamakta.
Hele şu acaba hangisi daha iyi yaşam verebilir düşüncesi yerine “Ben falan partiliyim en iyi bizim partidir” düşüncesinin demokrasiyi benimsemiş ülkelerdeki durumu karşılaştırmasının değerlendirmesini sizler de yapmış olunuz.
Lafı uzatmadan gelin birlikte okuyalım Sayın Emekli Öğretmen Abdullah Derin’in yazısını
***
“İçimizdeki Güçle İç Hesaplaşma
“Bugün, dünkü düşüncelerinin seni getirdiği yerdesin ve yarın bugünkü düşüncelerinin seni taşıdığı yerde olacaksın” İşte dünkü düşüncelerin ve yarınki düşüncelerin vicdan süzgeci dediğimiz iç muhakeme hükümlerinin sonuçları bir üst mahkeme olan toplum değerleri hükümlerine uygunluk yasasına taşınarak hüküm verilir.”
Böylece kişisel konum yani kişinin bugünkü ve yarınki yerleri ile tutarlı tutarsız denilen istikrarlı güvenirlikleri hükme bağlanır.
Bireyler olarak güncel yaşamlarında düzenli olarak uyguladıkları bu iç hesaplaşma hükümlerini çevrelerine ve içinde yaşadıkları topluma yansıttıkları sürece başarılı sonuçlar elde etmişlerdir.
Toplu yaşama ilkelerinden en önemli olan ilkelerden biride “ADALET” ilkesidir. Bu ilke gereği kişi kişisel ve toplumsal haklarına saygılı ve uyumlu olduğu sürece kişilerin veya toplumların hak ve hukuk hükümleri içinde hak talebinde bulunmadan haklarının verilmesi gerekir.
Aksi takdirde kişileri veya toplumları “HAK VERİLMEZ ALINIR” gibi tamiri zor olan hatta imkansız olan krizlere hatta yıkımlara neden olur.
Hak ve Hukuka duyarlı toplumlar bugünün kalkınmış güçlü ülkeleridir. Demokrasinin temel kurallarından biri olan hak ve hukuka riayet etmek emeğe saygı göstermek, kişiler ve toplumlar bir birine eşit mesafede ve saygılı olmanın bilincinde olmanın haklı gururunu yaşamaktalar.
Çünkü bu toplumlar temiz toplum yapısının ve ruh sağlığının en büyük düşmanı olan bencillik dediğimiz “EGOİZMİ” yenmişlerdir. Yurt dışında çalışan gurbetçi yakından tanıdıkları bir gerçektir. Kesin dönüş yapanların hak edişlerinin farkında olmadıkları halde arkalarından kuruşuna kadar gönderilmektedir.
Her kurum ve kuruluş kamu sal veya siyasal olsun görevlerinde birbiriyle yarışacak programlar geliştirerek seçmenlere tanıtırlar.
Çünkü seçmen bilinçli bizdeki gibi aile mirası “Fanatik partizan” değiller bir parti programına en fazla bir iki dönem yönetim şansı verdiklerini bildikleri için iç hesaplaşma ile kendilerini yenilemektedirler.
Bu çelişkilerin nedenlerini yorumlarınıza sunuyorum saygılarımla.”
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…