Türkiye’nin güncel konularından biri de budur. AK Parti, İcraatlarıyla yaşam tarzına müdahale etmekte ve yeni bir yaşam tarzı dayatmaktadır, denilmektedir. Bu doğru mu? Statükoculara göre doğrudur. AK Parti mimarlarına göre doğru değil. Nitekim Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan, “Kimin yaşam tarzına müdahale ettik. Kimin yaşamına, giyimine kuşamına müdahale ettik? Herkes istediği gibi giyiniyor, istediği gibi eğleniyor, istediği gibi içiyor, hangisine dedik ki, sen ne kadar viski içiyorsun, şarap içiyorsun, ne kadar bira tüketiyorsun? Böyle bir derdimiz oldu mu? Aksırıncaya tıksırıncaya kadar içiyorlar..."
Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Nihat Ergün de şöyle dedi: “ Biz kimsenin yaşam tarzına müdahale etmedik. Biz hayat tarzına müdahale edilmiş insanlarız. Hayat tarzına müdahale edilmenin insanda ne büyük yaralar açtığını biz iyi biliriz.”
Statüko, içki satışına kısıtlama getiren düzenleme, heykel tartışması, üniversitelerde başörtüsü yasağının kaldırılması sonucu yeni yaşam tarzı dayatılma korkusuna kapıldı!
Ergün’ün dediği gibi Türkiye’de yaşam tarzına müdahale statükodan gelmektedir. Yüz elli küsur yıldır, inananlara zorla batı patentli bir yaşam tarzı dayatılmıştır; bu durum halen sürmektedir. İnanalar inandığı gibi yaşamaktan mahrumdurlar, kimin ibadetine karışılıyor? diyebilirsiniz. Demirel de diyordu: “İbadet yerleri açık, isteyen camiye gidebilir, gidebilir; ama camiye giden yollar kapalıdır, yani eğitim ve öğretimin bütün kademelerinde din eğitimi verilmiyor, sadece ilk ve ortaöğretimde din kültürü ve ahlak bilgisi dersi okutulmaktadır, din kültürünün içeriği yurttaşlık bilgisinden pek bir farkı yoktur. Bu durumda camiler açıktır, isteyen gidebilir, demek demagoji yapmak değil de nedir?
İçki satışına kısıtlama getiren düzenleme ile gençleri alkolizm bağımlılığından bir nebze korumaktır. Sayın Başbakan’ın dediği gibi isteyen aksırıncaya kadar tıksırıncaya kadar içmektedir. Kimin içkisine müdahale edilmiştir? İsteyen istediği gibi içmekte ve eğlenmektedir. İçki satışına kısıtlama getiren düzenleme ile bir yaşam tarzı dayatılmamaktadır. Nitekim Başbakan şöyle demektedir: “Kendi fikirlerimizi, kendi yaşam tarzlarımızı topluma dayatmak için değil, herkesin özgürce yaşayabildiği, kimsenin başkasının özgürlük alanına müdahale etmediği, ileri demokrasinin tüm kurallarıyla işlediği bir Türkiye istiyoruz. Cumhuriyet tarihimiz boyunca, sanatın, sanatçının, sanat eserinin en fazla değer gördüğü, itibar gördüğü, korunduğu, kollandığı ve desteklendiği dönem AK Parti dönemidir.”
İçki içmek, özgürlük olamaz; çünkü tıp ilmi, “içki zararlıdır,” demektedir. Bu sebeple içki içme özgürlüğünden bahsetmek bilimi hiçe saymak anlamına gelir. Statüko bilime iman ettiğini ifade etmektedir; ama bilimin doğrularını heva ve hevesine nefsi istek ve arzularına ters düştüğü zaman reddetmektedir.. Bu durumda statükonun dayandığı değerler manzumesi yoktur, heva ve hevesinin önündeki bütün engeller birer gerici (!) değerlerdir.
Statüko, yaklaşık yüz elli küsur yıl önce pozitivizme dayanan yaşam tarzını benimsemiş ve bunda ısrar etmektedir. Bu yaşam tarzı insan fıtratına uygun mu, değil mi sorgulamamaktadır. İnsan kula kul olmak için yaratılmadı, Allah’a kul olmak için yaratıldı. Allah’a kulluğun dışında bütün yaşam tarzları köleliktir. Kölelikte ısrar etmek, insan olma vasfına aykırıdır. Gelin, kölelik prangaları olan vahyin haram kıldığı, bilimin zararlı gördüğü içkiden vazgeçelim, ucube heykellere sahip çıkmayalım. Bunları ve fuhşu çağdaşlığın gereği saymaktan vazgeçelim.
Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Nihat Ergün de şöyle dedi: “ Biz kimsenin yaşam tarzına müdahale etmedik. Biz hayat tarzına müdahale edilmiş insanlarız. Hayat tarzına müdahale edilmenin insanda ne büyük yaralar açtığını biz iyi biliriz.”
Statüko, içki satışına kısıtlama getiren düzenleme, heykel tartışması, üniversitelerde başörtüsü yasağının kaldırılması sonucu yeni yaşam tarzı dayatılma korkusuna kapıldı!
Ergün’ün dediği gibi Türkiye’de yaşam tarzına müdahale statükodan gelmektedir. Yüz elli küsur yıldır, inananlara zorla batı patentli bir yaşam tarzı dayatılmıştır; bu durum halen sürmektedir. İnanalar inandığı gibi yaşamaktan mahrumdurlar, kimin ibadetine karışılıyor? diyebilirsiniz. Demirel de diyordu: “İbadet yerleri açık, isteyen camiye gidebilir, gidebilir; ama camiye giden yollar kapalıdır, yani eğitim ve öğretimin bütün kademelerinde din eğitimi verilmiyor, sadece ilk ve ortaöğretimde din kültürü ve ahlak bilgisi dersi okutulmaktadır, din kültürünün içeriği yurttaşlık bilgisinden pek bir farkı yoktur. Bu durumda camiler açıktır, isteyen gidebilir, demek demagoji yapmak değil de nedir?
İçki satışına kısıtlama getiren düzenleme ile gençleri alkolizm bağımlılığından bir nebze korumaktır. Sayın Başbakan’ın dediği gibi isteyen aksırıncaya kadar tıksırıncaya kadar içmektedir. Kimin içkisine müdahale edilmiştir? İsteyen istediği gibi içmekte ve eğlenmektedir. İçki satışına kısıtlama getiren düzenleme ile bir yaşam tarzı dayatılmamaktadır. Nitekim Başbakan şöyle demektedir: “Kendi fikirlerimizi, kendi yaşam tarzlarımızı topluma dayatmak için değil, herkesin özgürce yaşayabildiği, kimsenin başkasının özgürlük alanına müdahale etmediği, ileri demokrasinin tüm kurallarıyla işlediği bir Türkiye istiyoruz. Cumhuriyet tarihimiz boyunca, sanatın, sanatçının, sanat eserinin en fazla değer gördüğü, itibar gördüğü, korunduğu, kollandığı ve desteklendiği dönem AK Parti dönemidir.”
İçki içmek, özgürlük olamaz; çünkü tıp ilmi, “içki zararlıdır,” demektedir. Bu sebeple içki içme özgürlüğünden bahsetmek bilimi hiçe saymak anlamına gelir. Statüko bilime iman ettiğini ifade etmektedir; ama bilimin doğrularını heva ve hevesine nefsi istek ve arzularına ters düştüğü zaman reddetmektedir.. Bu durumda statükonun dayandığı değerler manzumesi yoktur, heva ve hevesinin önündeki bütün engeller birer gerici (!) değerlerdir.
Statüko, yaklaşık yüz elli küsur yıl önce pozitivizme dayanan yaşam tarzını benimsemiş ve bunda ısrar etmektedir. Bu yaşam tarzı insan fıtratına uygun mu, değil mi sorgulamamaktadır. İnsan kula kul olmak için yaratılmadı, Allah’a kul olmak için yaratıldı. Allah’a kulluğun dışında bütün yaşam tarzları köleliktir. Kölelikte ısrar etmek, insan olma vasfına aykırıdır. Gelin, kölelik prangaları olan vahyin haram kıldığı, bilimin zararlı gördüğü içkiden vazgeçelim, ucube heykellere sahip çıkmayalım. Bunları ve fuhşu çağdaşlığın gereği saymaktan vazgeçelim.