Geçen yılbaşı gecesinde Ortaköy’de eğlence mekânına yapılan saldırı sonucu otuzu aşkın insanın ölmesi ve birçok insanın yaralanması sonucunda laikçiler, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bütün camilerde Cuma günü okuttuğu yılbaşı kutlamaları konulu hutbeyi dillerine dolayarak yaşam tarzlarına müdahale edildiğini ileri sürdüler ve Diyanet İşleri Başkanı hakkında suç duyurusunda bulundular.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın hazırladığı yılbaşı kutlamaları ile ilgili hutbede şu ifadelere yer verilmiştir: “Kendisini ve yaratılış gayesini unutarak, değerlerimizle örtüşmeyen, insan hayatına katkısı olmayan gayrimeşru tutum ve davranışlar sergilemek bir mümine asla yakışmaz.”
Diyanet’in bu ifadelerinde kimsenin yaşam tarzına bir müdahale yoktur. Laikçiler, fırsatı ganimet bilerek, “mal bulmuş mağribi gibi” Diyanet’in şahsında yüce İslam dininin ortaya koyduğu değerlerine saldırdılar. Onların varlık sebebi budur. Ellerine fırsat geçse Şef döneminde olduğu gibi “Allah” demeyi yasaklayacaklar. İnşallah Allah onlara kıyamete kadar böyle bir fırsat vermez. Âmin…
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın asli görevi, halkımızı gayrimeşru davranışlar hakkında bilgilendirmektir. Bu hak ona kanunla verilmiştir. Gayrimeşru, aklın ve dinin uygun görmediği söz ve davranışlardır.
Diyanet İşleri Başkanlığı, yılbaşını kutlamayın, meşru bir şekilde eğlenmeyin demiyor. Yılbaşı gecesinde gayrimeşru tutum ve davranışlar sergilemekten kaçının diyor. Yani içki içmeyin, zina etmeyin, helaliniz olmayan kadın ve kızlarla dans etmeyin, kucak kucağa gelmeyin. Noel baba kılığına girmeyin, onu canlandırmayın diyor. Bunu sadece mümin olanlara söylüyor; Hıristiyan, Yahudi, diğer dinden olanlara ve laikçilere söylemiyor.
Evet, laikçilere de söylemiyor; çünkü “Laik olan mümin olamaz, gerçek mümin olan da laik olamaz.” Ey laikçiler! Bu sözden dolayı kıyameti koparıp benim hakkımda da suç duyurusunda bulunmayın. Bu sözü söyleyen ben değilim. Laikçiliği özümseyen ateist Aziz Nesin’dir. Evet, odur. Hatırlayın o şöyle demişti: “Gerçek laik olan mümin olamaz, gerçek mümin olan da laik olamaz.” (Laikçi ile laik olan arasında fark vardır. Âcizane bize ait olan ANLAMLARINI YONTTUĞUMUZ KAVRAMLARA bkz. Kardelen Yay)
Geçen hafta televizyon kanallarının birinde bir laikçi Diyanet’in hazırlamış olduğu yılbaşı hutbesine ateş püskürüyor ve mealen şöyle diyordu: “Laik devletin kurumu nasıl böyle bir hutbe hazırlar, bizim yaşam tarzımıza nasıl müdahale eder. Bu hutbe laikliğe aykırıdır.” Ahmed Hakan da, kurnazlık yaparak mealen şöyle diyordu: “Efendim, hacı amcalar, yılbaşını kutluyor mu, Noel baba kılığına mı giriyor? Bu hutbe doğrudan doğruya yılbaşında eğlenenleri hedef alıyor.”
Teröre İslam dininin ve mensuplarının karşı olduğunu laikçiler de biliyor; ama ne derseniz deyin onlar laf anlamaz, fırsat buldukları zaman İslam dinine ve mensuplarına karakterleri gereği ateş püskürmektedirler.
Bu milletin yaşam tarzına, giyim ve kuşamına yıllardır müdahale eden laik ve laikçilerin olduğu tescillenmiştir. Sokak ortasında kadının çarşafına müdahale eden, kamuya ait yerlere çarşaflı ve başörtülü kadınları sokmayan, başörtülü kızları üniversite kapılarından kovan kim? Kat sayı zulmünü ortaya koyup İmam hatip mezunlarının dört yıllık fakültelere gitmesini engelleyen kim?
Din kültürü dersinin okutulmasına dahi tahammül edemeyen, devlet okullarında bu milletin dininin öğretilmesine laiklik adına karşı çıkan kim? Laik ve laikçiler değil mi?
Ey laikler ve laikçiler? İsteseniz de istemeseniz de müminlere gayrimeşru tutum ve davranışlar sistematik bir şekilde anlatılacaktır. Çünkü iyiliği emretmek, kötülüklerden alıkoymak prensibi İslam dinin müminlere yüklediği amir bir hükümdür. Hoşça kalın.