Ruhumuzun enkazında gömülü olan inancın, kazısını ve mazisini öğrenmediğimiz ve keşfetmediğimiz zaman kayıpların en hazin ve en derinini yaşamaya devam edeceğiz..
İnsanlık tarihi boyunca keşiflerin medeniyeti ve kaşiflerin saltanatı üzerinden ilerleyen ve gelişen dünya şimdi kesif bir keşfedilemeyen öngörülemeyen doğrular huzmesi içerisinde, kanunlaşmış ve kamburlaşmıştır.
Hakikatin yansıttığı bütün ışıkları, insanın kalbinin merceğinden geçirerek, k/ağıtsal bir dünyayı yakıp, ahreti ısıtabilmesi için insanlığın onur ve duruşundaki şecaatin yükselebilmesi için, önce dondurulmuş ve doldurulmuş zihinlerin boşaltılarak doldurulması gerekmektedir.
Tabloların ve tabuların çarpıklığı ile inşa edilmiş, matematiksel ve istatiksel insanların, statik enerjileri yoktur. Durağan mekanizmasının STK (Sivil Toplum Kuruluşları) mantalitesine kendini mandallaşmış, Vandallığın biraz durup, düşünmesi ve kendi benliğine çeki düzen vermesi gerekmektedir.
Örgütlenme argümanlarındaki bilincin, süspansiyon olmak yerine pansiyon şeklinde işlemesi, kalbimizin, kalemimizin tansiyonunu yükseltmiştir.
Düşünce ve zihin kefesi, kalp kafesinde hapsolmuş, mütemadiyen insan inşasını kendine mütaahhitçe yüklenmiş, insanların mücahit vari varyasyonlarındaki bu büyük varis ve virus en büyük yaradır.
Çünkü kitlesel güçlerin kilitlenmesinin en büyük organize şebekesini, bir kısım STK’lar oluşturmaktadır.
Afrika’da aç insanlara yardım etmek için kurulan cemiyetler, kuruluşlar, kan gölüne dönmüş coğrafyalara ilaç götüren mekanizmalar, sadece robotik bir eylem içerisindedir..!
Mazlumun yarasını sarmaktan daha önemli şey, zalime dur diyebilmektir..!
Afrika’da aç insanlara erzak götüren onlarca, binlerce dernek varken …!
Onları kim ve neden aç bıraktı..! Onları kim sömürdü ve neden sömürüyor..! Sömürmesine neden engel olmuyor diyen bir sivil toplum hareketi teşekkül edilmeyişi, zalime teşekkürdür.. Biz senin ölüm oyuncaklarının tamircileriyiz demekten başka bir işe yaramamaktadır..
Toplumun vicdanındaki, inanç ve özgürlüklere dair yaralar karşısında söylenmiş sözler, toplanmış imzalar, harekete ve eyleme dökülmüş açıklamalar, araştırmalar, öneriler ve tavsiyeler gerekli olabilir. Sizin faaliyet, fiiliyatınızın sınır alanına kadar davranış sergilemenizi takdirle karşılamak gerekir.
Ama bir günde o deri koltuklarınızdan, ve uzun uzadıya genişleyen masalarınızdan, beyninize doğru yürüyerek kendinize sorun..!
Bilmem ne ocağının, bilmem ne derneğinin, bilmem ne platformunun, bilmem ne partisinin, bilmem ne cemaatin, yada bilmem neyin nesi olursak olalım..!
Ricacı bir zihniyetin argümanında, şunu da yapın..!
Bunu da yaparmısınız..!
Bunun hakkında şunu yaptık, bizi destekleyin zihniyet çöplüğünden ayrılarak…
Yöneten ve yönetilen arasındaki, hakim organ olma hevesinden ziyade, hakem olma iradenizi, ortaya koyarak kullanın..!
Koltuklarınıza hakim olmaktansa, doğruları söyleyen hakem olma ciddiyetine doğru yol almaya başlayın…!
Lale bahçesinde, balo yaparak, İnancın simgelerinin üzerinden bale yapmaktan vazgeçerek… Üretin…!
Özgürlük naralarını, kapalı kapılar ve kalıplar arkasından attığınızda fark eden hiç birşey kalmayacak..!
Çünkü zihinlerde mahkum edilmiş bir simgenin içi boşaltılmış ve yeterince erozyona uğratılmıştır. Şu andaki talebiniz bu erozyonu önlemek değil, bu erozyonun önüne açarak, kapalı bir dünyada, açık bir günaha davet metninin, önsözünü andırır..
Günün problemini çözerken, geleceği problemlerle inşa edeceğini kestirmek ve keşfetmek, ve önerileri anlık refleksler çerçevesinde ortaya koymamak gerekir.
Toplumu inşa etme arzusunda olanların, toplumu imha edebilecek kuvveti de elinde tuttuğunun farkında olması lazım..
Ar/kozu olan insanların, Nar/kozlu hale gelmesindeki, en büyük sebep, toplum mühendislerinin vicdanındaki, düşünce sığınağının, iktidar seli altında tarumar olmasında saklıdır.
Taviz insanın kendi onuruna uyguladığı, faizdir…!
Velhasıl sözü uzatmadan kısa ve öz söyleyelim ki..!
İçi saman dolu bütün güzelliklerin, zamanla kül olacağı kesindir.. !
Görünmeyen bir tohumun çiçeğe, durması ise her zaman kesin ve yakındır.